Pages

13 Aralık 2023

İştirakî’ye Dair


2005-2007 momentinde sola ve sosyalist harekete çekilen operasyona müdahale edilmeliydi. İştirakî, cirmi ölçüsünde, ateşe su taşıyan karınca misali, safını belli etmiş, o müdahalenin mütevazı bir parçası olmaya çalışmıştır. Yazdıkları ve yaptıkları, bu iradenin yansımasıdır. O, muhayyel ve müstakbel partinin bugündeki neferi olarak hareket etmiştir. O partiye küçük burjuva dükkânları için düşman olanlar, İştirakî’nin yapıp ettiklerini anlayamazlar.

Şu veya bu geleneğin, şu veya bu örgütün hikâyesi, operasyonun şiddetinden kurtulmaya yetmeyecekti, yetmedi. Dolayısıyla, beka ve varlık derdine düşmüş örgütlerin ve geleneklerin rant, koltuk, mevki, kariyer, kişisel dünyalık adına ortada yetim ve öksüz bıraktıkları devrim ve sosyalizm davasına işaret edilmeliydi. Ona örgütlenilmeliydi. Yazılan da yapılan da bundan gayrısı değildir.

Ne var ki işaret edilene değil, işaret parmağına ve sahibine, daha doğrusu, sahipliğe odaklanıldı. Bu, esasen operasyonun çekildiği, belirli kıvama getirilmiş, rekabetten ve mülkiyetten başka bir şey düşünmeyen örgüt ve geleneklerin doğal bir refleksiydi. Bu refleks, devrim ve sosyalizm davasının, o davaya ait bayrağın geleceğe taşınmasına izin veremezdi, vermedi. Küçük örgütlerini “parti”ymiş gibi satmaya çalışanların reklâm çalışmaları, hakikati boğdu. “Küçük burjuva” eleştirisine “e sen de küçük burjuvasın!” denilerek cevap verildi. Küçük burjuva koruma altına alındı. Ona sahip çıkıldı. O temize çıkartıldı. Aslolan oydu. Bu yüzden “beni küçük burjuvalığımı merkeze koymakla eleştiriyorsun, ama sen de yoksul hâlini merkeze koyuyorsun” denildi. Yoksula olan düşmanlık bunların iliklerine işlemişti. İştirakî, fazla işçi, fazla ezilen, fazla yoksul olduğu için tasfiye edilmek istendi.

Sola yönelik operasyon; “Suriye işgali”, “sermayenin bölge siyaseti”, “emperyalizmin hamleleri”, “Çözüm Süreci”, “AB ve ABD fonlu STK’ların hücumu”, “HDP tuzağı”, “CHP batağı”, “devletin-sermayenin sola dair yeni tanımı” gibi başlıklarda ilerledi. İştirakî, aklı ve nefesi yettiğince mevziiyi bu başlıklarda ördü. Yoldaş buldu, yol aldı. Alkışı da ihaneti de gördü. İhanet, küçük burjuvanın kanına, genetiğine yazılıydı.

İkincisiyle daha fazla yüzleşti. “İştirakî blog, dergi olsun” diyenler, dergi çalışmasına güya destek olanlar, okuruna zerre hesap vermeden, bir açıklamayı bile çok görerek, çekip gittiler. “İştirakî örgüt olsun” diyenler, örgüte küfrederek, arkadaş çevresi olduklarını beyan edip, İştirakî’yi yetim ve öksüz bırakmak istediler. Kendi iddialarına ihanet ettiler. Bağlı oldukları küçük burjuva örgütler yaşasın diye, o toplam küçük burjuva sol adına, İştirakî’yi boşa düşürüp değersizleştirmek ve yok etmek için uğraştılar. İştirakî, bu tasfiyecilikle boğuşmak zorunda kaldı.

Bugün de İştirakî’nin fikrini, logosunu, dergisini, yazısını, emeğini, ismini dahi anmadan, kendi küçük burjuva dükkânına malzeme yapacağını sananlar, ona yönelik tasfiye çabasının parçasıdır. O dün yaptı, bugün de tasfiyeci saldırıyı savuşturmayı bilecektir. Geçmişte de bazı örgütler, sosyal medyada ve internette “İştirakî” ya da onu çağrıştıracak isimlerde sayfalar açtılar, ama politik-teorik mücadelenin yeli, hepsini kum gibi savurup atmayı bildi. O yel esmeye devam ediyor.

Bu süreçte İştirakî, bir yandan da kirli gösterilip temize kaçmanın bahanesi kılındı. Birileriyle pazarlık için kullanıldı. İştirakî, rekabet-mülkiyet ilişkilerinin saldırısından bir an olsun kurtulamadı. Ortak dava için proleterleşme çağrısı olarak İştirakî, küçük burjuvaziye, onun mesleki ideolojilerine yenildi. O ideoloji, bürosunu merkeze koydu. Kentsel dönüşüm, yeşil dönüşüm ve dijital dönüşüm meseleleriyle esasen müşteri portföyünü genişletmek için ilgileniyormuş gibi yaptı. Buradaki direnci toprağa akıtmak için uğraştı.

İştirakî, sola, soldaki dönüşüme saldırdıkça sol da kendince cevaplar üretti. İçimize, bazen yamacımıza-kıyımıza ajan gönderdi, sözümüzü, yoldaşımızı kendince gasp etmek veya çarpıtmak için uğraştı, dedikodu yaptı, eleştiriyi şahsileştirdi, yoldaşlarımızı başkalarına karaladı, emeği ve kavgayı talileştirip etkisiz kılmak için uğraştı. Yaptığımız işi mülk edinmek suretiyle bizi tasfiye etmeye çalıştı, tecrit etti, okuma yasağı koydu vs. İştirakî, dertli ve öfkeli hâlini tam da bu saldırılar üzerinden tahkim etti.

Çekilen operasyona, dayatılan kıvama karşı tek silâh, partiydi. Ortak davanın partisiydi. Marx-Engels ve Lenin’in söylediklerinden başka bir şey söylenmedi. Onları aşanlar, aştığını sananlar, anarşizm veya liberalizm gölgesine sığınıp yeni döneme ayak uyduranlar, adını anmadan, bir olgu ve imge olarak İştirakî’yle dövüştüler. Onu kendi rekabetçi-mülkiyetçi minderlerine çekmek için uğraştılar. Ama İştirakî, oraya ait değildi.

Marksizm-Leninizmin teorisi, ideolojisi ve politikası, kendi suretlerinde örgütler kuran, hesap vermek ve hesap sormak nedir bilmeyen küçük burjuvaların dükkânlarını, arkadaşlık kulüplerini, tarikatlarını aşan partiye işaret ediyordu. Aşmak için proleterleşmek şarttı. Bu çürümeden ve tasfiye sürecinden ancak partiyle çıkılabilirdi. Parti de o dükkânları, kulüpleri, tarikatları aşabiliyorsa vardı. Yoksa yoktu. Rekabetçilik-mülkiyetçilik anlamsızdı. Parti içi ve parti için politik teorik mücadele, orada anlamsızlaştı.

İştirakî, yakın duran, yakın söz söyleyen herkese omuz verdi. Dayanışma içinde olundu. Bu, kafa karışıklığına ve sorulara yol açtı. Kafa karışıklığı, bizim dışımızdaki kişilerin kötü niyetleriyle ilgiliydi. O soruların cevabı adına bugün şu söylenebilir: Dayanışma içinde olmak, düne kadar destek verilen, misal, sosyalizm.org gibi internet siteleriyle teorik, ideolojik ve politik düzeyde ortaklaştığımız, aynı yolda yürüdüğümüz anlamına gelmiyor. İştirakî, bu tür kötü niyetli ve istismarcı kişilerden çok farklı bir yoldan yürüyor. Bu arkadaşlık kulüpleri, İştirakî yanında görünüp eleştiriden muaf olmaya, kendi küçük burjuva yaşam pratiklerini buradan aklamaya, birileriyle rant ilişkileri çerçevesinde buradan pazarlık yürütmeye çalışıyorlar. Beş yıldızlı otellerde veya yazlıklarda olamayız, dolayısıyla, onların kum havuzlarında yokuz. Sınıfsal-politik gerçekliğimiz gereği olamayız.

İştirakî’nin yolu, solu mesleki ideolojisi için istismar edenlerden, kullananlardan, o ideolojiye esir olanlardan, sosyalizm mücadelesini kendi mesleki, kariyerist ve bireysel hikâyesi önünde diz çöktürenlerden en baştan beri ayrıydı. İştirakî, Marx’ın tabiriyle, “proletaryasız sosyalizm” isteyenlere karşı teoride, ideolojide ve politikada hep burjuvazisiz sosyalizmi savundu.

Biz, derdimize ve öfkemize hâlen daha sadığız. Onun Müslüman’da dil bulan karşılıklarına yoldaşız. CHP sularına sığınmadık. Partinin doğuyla ve ezilen Müslüman halklarla birlikte nefes alması gerektiği düsturuna sırtımızı dönmüş değiliz. Ezilenin-sömürülenin partisi, küçük burjuva kaprisleri, saldırıları, sapmaları aşacaktır, bunu biliyoruz. Rant, koltuk, mevki, kariyer, kişisel dünyalık peşinde koşmadık. Ezilenin-sömürülenin kavgasına örgütlü olmanın bilinciyle hareket ettik.

İştirakî, liberal sızmalara, AKP dönemiyle nefes alan sağ yönelimlere, AB-ABD’nin fonlarına, kurullarına tabi sosyalistlere, Filistin’in küreselleştiği momentte o bayrağa üç kuruşluk çıkar için düşman olanlara, küçük burjuva kimliklerini putlaştıranlara, işçiye, ezilene ve halka düşmanlık edenlere, yeni dönemin, yeni İstanbul’un, yeni sarayların ihtiyaçlarına uygun, temiz bir solculuk imal etmeye çalışan, “işçi sınıfı öldü” diyen kahyalara ve bekçilere karşı mücadelenin parçasıdır. Bundan sonra da bu bilinçle ve sorumlulukla hareket edecektir.

İştirakî Kolektifi
11 Aralık 2023

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder