2005-2007 momentinde sola ve sosyalist harekete
çekilen operasyona müdahale edilmeliydi. İştirakî, cirmi ölçüsünde,
ateşe su taşıyan karınca misali, safını belli etmiş, o müdahalenin mütevazı bir
parçası olmaya çalışmıştır. Yazdıkları ve yaptıkları, bu iradenin yansımasıdır.
O, muhayyel ve müstakbel partinin bugündeki neferi olarak hareket etmiştir. O
partiye küçük burjuva dükkânları için düşman olanlar, İştirakî’nin yapıp
ettiklerini anlayamazlar.
Şu veya bu geleneğin, şu veya bu örgütün hikâyesi,
operasyonun şiddetinden kurtulmaya yetmeyecekti, yetmedi. Dolayısıyla, beka ve
varlık derdine düşmüş örgütlerin ve geleneklerin rant, koltuk, mevki, kariyer,
kişisel dünyalık adına ortada yetim ve öksüz bıraktıkları devrim ve
sosyalizm davasına işaret edilmeliydi. Ona örgütlenilmeliydi. Yazılan da
yapılan da bundan gayrısı değildir.
Ne var ki işaret edilene değil, işaret parmağına ve
sahibine, daha doğrusu, sahipliğe odaklanıldı. Bu, esasen operasyonun
çekildiği, belirli kıvama getirilmiş, rekabetten ve mülkiyetten başka bir şey
düşünmeyen örgüt ve geleneklerin doğal bir refleksiydi. Bu refleks, devrim ve
sosyalizm davasının, o davaya ait bayrağın geleceğe taşınmasına izin veremezdi,
vermedi. Küçük örgütlerini “parti”ymiş gibi satmaya çalışanların reklâm
çalışmaları, hakikati boğdu. “Küçük burjuva” eleştirisine “e sen de küçük burjuvasın!”
denilerek cevap verildi. Küçük burjuva koruma altına alındı. Ona sahip çıkıldı.
O temize çıkartıldı. Aslolan oydu. Bu yüzden “beni küçük burjuvalığımı merkeze
koymakla eleştiriyorsun, ama sen de yoksul hâlini merkeze koyuyorsun” denildi.
Yoksula olan düşmanlık bunların iliklerine işlemişti. İştirakî, fazla işçi, fazla
ezilen, fazla yoksul olduğu için tasfiye edilmek istendi.
Sola yönelik operasyon; “Suriye işgali”, “sermayenin
bölge siyaseti”, “emperyalizmin hamleleri”, “Çözüm Süreci”, “AB ve ABD fonlu
STK’ların hücumu”, “HDP tuzağı”, “CHP batağı”, “devletin-sermayenin sola dair
yeni tanımı” gibi başlıklarda ilerledi. İştirakî, aklı ve nefesi yettiğince
mevziiyi bu başlıklarda ördü. Yoldaş buldu, yol aldı. Alkışı da ihaneti de
gördü. İhanet, küçük burjuvanın kanına, genetiğine yazılıydı.
İkincisiyle daha fazla yüzleşti. “İştirakî blog, dergi
olsun” diyenler, dergi çalışmasına güya destek olanlar, okuruna zerre hesap
vermeden, bir açıklamayı bile çok görerek, çekip gittiler. “İştirakî örgüt
olsun” diyenler, örgüte küfrederek, arkadaş çevresi olduklarını beyan edip,
İştirakî’yi yetim ve öksüz bırakmak istediler. Kendi iddialarına ihanet
ettiler. Bağlı oldukları küçük burjuva örgütler yaşasın diye, o toplam küçük
burjuva sol adına, İştirakî’yi boşa düşürüp değersizleştirmek ve yok etmek için
uğraştılar. İştirakî, bu tasfiyecilikle boğuşmak zorunda kaldı.
Bugün de İştirakî’nin fikrini, logosunu, dergisini,
yazısını, emeğini, ismini dahi anmadan, kendi küçük burjuva dükkânına malzeme
yapacağını sananlar, ona yönelik tasfiye çabasının parçasıdır. O dün yaptı,
bugün de tasfiyeci saldırıyı savuşturmayı bilecektir. Geçmişte de bazı örgütler,
sosyal medyada ve internette “İştirakî” ya da onu çağrıştıracak isimlerde
sayfalar açtılar, ama politik-teorik mücadelenin yeli, hepsini kum gibi savurup
atmayı bildi. O yel esmeye devam ediyor.
Bu süreçte İştirakî, bir yandan da kirli gösterilip
temize kaçmanın bahanesi kılındı. Birileriyle pazarlık için kullanıldı.
İştirakî, rekabet-mülkiyet ilişkilerinin saldırısından bir an olsun
kurtulamadı. Ortak dava için proleterleşme çağrısı olarak İştirakî, küçük
burjuvaziye, onun mesleki ideolojilerine yenildi. O ideoloji, bürosunu merkeze
koydu. Kentsel dönüşüm, yeşil dönüşüm ve dijital dönüşüm meseleleriyle esasen
müşteri portföyünü genişletmek için ilgileniyormuş gibi yaptı. Buradaki direnci
toprağa akıtmak için uğraştı.
İştirakî, sola, soldaki dönüşüme saldırdıkça sol da
kendince cevaplar üretti. İçimize, bazen yamacımıza-kıyımıza ajan gönderdi,
sözümüzü, yoldaşımızı kendince gasp etmek veya çarpıtmak için uğraştı, dedikodu
yaptı, eleştiriyi şahsileştirdi, yoldaşlarımızı başkalarına karaladı, emeği ve
kavgayı talileştirip etkisiz kılmak için uğraştı. Yaptığımız işi mülk edinmek
suretiyle bizi tasfiye etmeye çalıştı, tecrit etti, okuma yasağı koydu vs.
İştirakî, dertli ve öfkeli hâlini tam da bu saldırılar üzerinden tahkim etti.
Çekilen operasyona, dayatılan kıvama karşı tek silâh, partiydi.
Ortak davanın partisiydi. Marx-Engels ve Lenin’in söylediklerinden başka bir
şey söylenmedi. Onları aşanlar, aştığını sananlar, anarşizm veya liberalizm
gölgesine sığınıp yeni döneme ayak uyduranlar, adını anmadan, bir olgu ve imge
olarak İştirakî’yle dövüştüler. Onu kendi rekabetçi-mülkiyetçi minderlerine
çekmek için uğraştılar. Ama İştirakî, oraya ait değildi.
Marksizm-Leninizmin teorisi, ideolojisi ve politikası,
kendi suretlerinde örgütler kuran, hesap vermek ve hesap sormak nedir bilmeyen
küçük burjuvaların dükkânlarını, arkadaşlık kulüplerini, tarikatlarını aşan
partiye işaret ediyordu. Aşmak için proleterleşmek şarttı. Bu çürümeden ve
tasfiye sürecinden ancak partiyle çıkılabilirdi. Parti de o dükkânları,
kulüpleri, tarikatları aşabiliyorsa vardı. Yoksa yoktu.
Rekabetçilik-mülkiyetçilik anlamsızdı. Parti içi ve parti için politik teorik
mücadele, orada anlamsızlaştı.
İştirakî, yakın duran, yakın söz söyleyen herkese omuz
verdi. Dayanışma içinde olundu. Bu, kafa karışıklığına ve sorulara yol açtı.
Kafa karışıklığı, bizim dışımızdaki kişilerin kötü niyetleriyle ilgiliydi. O
soruların cevabı adına bugün şu söylenebilir: Dayanışma içinde olmak, düne kadar destek
verilen, misal, sosyalizm.org gibi internet siteleriyle teorik,
ideolojik ve politik düzeyde ortaklaştığımız, aynı yolda yürüdüğümüz anlamına
gelmiyor. İştirakî, bu tür kötü niyetli ve istismarcı kişilerden çok farklı bir yoldan yürüyor. Bu arkadaşlık kulüpleri, İştirakî
yanında görünüp eleştiriden muaf olmaya, kendi küçük burjuva yaşam pratiklerini
buradan aklamaya, birileriyle rant ilişkileri çerçevesinde buradan pazarlık yürütmeye çalışıyorlar. Beş yıldızlı otellerde veya yazlıklarda olamayız, dolayısıyla, onların kum havuzlarında yokuz. Sınıfsal-politik
gerçekliğimiz gereği olamayız.
İştirakî’nin yolu, solu mesleki ideolojisi için
istismar edenlerden, kullananlardan, o ideolojiye esir olanlardan, sosyalizm
mücadelesini kendi mesleki, kariyerist ve bireysel hikâyesi önünde diz
çöktürenlerden en baştan beri ayrıydı. İştirakî, Marx’ın tabiriyle,
“proletaryasız sosyalizm” isteyenlere karşı teoride, ideolojide ve politikada
hep burjuvazisiz sosyalizmi savundu.
Biz, derdimize ve öfkemize hâlen daha sadığız. Onun Müslüman’da dil bulan karşılıklarına yoldaşız.
CHP sularına sığınmadık. Partinin doğuyla ve ezilen Müslüman halklarla birlikte
nefes alması gerektiği düsturuna sırtımızı dönmüş değiliz. Ezilenin-sömürülenin
partisi, küçük burjuva kaprisleri, saldırıları, sapmaları aşacaktır, bunu
biliyoruz. Rant, koltuk, mevki, kariyer, kişisel dünyalık peşinde koşmadık.
Ezilenin-sömürülenin kavgasına örgütlü olmanın bilinciyle hareket ettik.
İştirakî, liberal sızmalara, AKP dönemiyle nefes alan
sağ yönelimlere, AB-ABD’nin fonlarına, kurullarına tabi sosyalistlere,
Filistin’in küreselleştiği momentte o bayrağa üç kuruşluk çıkar için düşman
olanlara, küçük burjuva kimliklerini putlaştıranlara, işçiye, ezilene ve halka
düşmanlık edenlere, yeni dönemin, yeni İstanbul’un, yeni sarayların
ihtiyaçlarına uygun, temiz bir solculuk imal etmeye çalışan, “işçi sınıfı öldü”
diyen kahyalara ve bekçilere karşı mücadelenin parçasıdır. Bundan sonra
da bu bilinçle ve sorumlulukla hareket edecektir.
İştirakî Kolektifi
11 Aralık 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder