Pages

07 Nisan 2022

Özgüllükler

HKP (Maoist) genel sekreteri Muppala Lakşmana Rao (Ganapati)


İslam ile ilgili tartışmada Batı’daki komünist hareket, artık önemli bir işleve sahip değil. O, sadece ezilenlere karşı yürütülen operasyonların liberal kılıfı olarak iş görüyor. Ezilenler kendilerine yol açmaya çalıştıklarında, bu solcular hemen ezenin dilini benimsiyorlar.

Bir CIA aparatı olarak Devrimci Komünist Parti, internet sitesinde İslam’ı tartışıyor. Bu tartışma, esasen emperyalizmin gücünü ortaya koyuyor. Parti, Müslümanların emperyalizme karşı verdikleri silâhlı mücadeleyi alaycı bir ifadeyle “McCihad” olarak anıyor ve bu mücadelenin “emperyalizmdeki aptallığın zıt kutbu” olduğunu söylüyor. Bu saçma yakıştırmayı yaparken yazar, aklınca, Hindistan Komünist Partisi (Maoist) isimli partinin Avakian’ın formülünü kabul etmemesine neden olan “özgüllükler”e işaret ediyor.

“Özgüllükler” ifadesi, genel hakikate karşılık, özel, yerel veya bölgesel olguları anlatıyor. Proletarya kaynaklı baskıya karşı koymaya çalışan DKP, “özgüllükler” lafına tekrar tekrar başvurma ihtiyacı hissediyor.

Anlaşılan o ki Avakian, kendi küçük burjuvalarını ezene karşı ezilenin yanında saf tutmak zorunda bırakan, insanı rahatsız eden sıkıntılı durumlardan kurtulmak için “özgüllükler” lafına başvurmak suretiyle, Marksizmden çıkıp sağa sola yalpalamayı öğretmiş. Liberal demokratların cinsellik kültürüyle alakalı meseleler konusunda İslam’la sorunu olduğunu gayet iyi bilen Avakian, beyaz milliyetçilerin bu yalpalama konusunda uyguladığı baskılara bir biçimde boyun eğiyor.

Aslında Avakian’ın çizgisini netleştirmek adına ona karşı çıkıyormuş gibi yapan partili yazar, HKP (Maoist)’in genel sekreteri Ganapati’nin Avakian’ın çizgisini neden kabul etmediğini açıklarken Hindistan’a has bir “özgüllük” olarak Müslümanlara yönelik katliamlar bahanesine sarılıyor.[1] Yazar, Ganapati’nin İslamî mücadeleyi “ilerici bir anti-emperyalist güç” olarak görmesini kendince bu şekilde izah edebiliyor.

Özünde DKP’li yazarımız, kimlik siyasetine başvuruyor. Bu anlamda beyaz olan Avakian’ı ve Mike Ely’yi “evrensel”in ve genelin, Ganapati’yi “özgül olan”ın yansıması olarak görüyor. Postmodernistler de Marksizmi tam da bu şekilde tüketiyorlar. Onlara göre Marksist-Leninist-Maoistler, arada iki çizgi olmasına rağmen, Marksizmi pratiğe beyaz adamı evrensel kabul etmeden dökemiyorlar.

ABD’de Hindistan, Pakistan ve Bangladeş’teki kadar Müslüman yok. Hatta Endonezya’da bile Ganapati’nin yaşadığı bölgedeki kadar Müslüman yaşamıyor. Dolayısıyla, Ganapati’nin içinde bulunduğu durum, İslam’ın genel durumunu ifade ederken, Avakian’ın içinde bulunduğu durum, o kadar da önem arz etmiyor. Asıl “özgül” olan, Avakian ve Ely, liberal demokratların ve Fox News’in İslam’a uyguladığı baskı.

Marksistler gerçeklikten değil de kimi solcuların gözde stratejisi ve taktiği olarak burjuva kendiliğindenlikten yola çıktıklarında, onları postmodernistlerden ayıran çizgi bir biçimde siliniyor. Beyaz Marksistlerin hayal dünyası ile postmodernistlerin hayal dünyası aynı. Bu açıdan postmodernizme asla karşı değiller. Batı’da kimlik siyaseti adına beyaz erkeklere saldıran postmodernizmle ABD’nin İslam’a dair genel bir anlayışı sağladığını söyleyen sahte Marksistler arasındaki kavgada biz, postmodernistleri sahte Marksistlere tercih etmek zorunda kalıyoruz.

Avakian çevresi, özel-genel karşıtlığının nasıl kullanılacağını, aradaki gerilimden nasıl yararlanacağını bilmiyor. Bu çevre, “özgül” kelimesini sürekli ezilenlerin-sömürülenlerin birliğini dağıtmak için kullanıyor. Beş milyar “özgüllük”ten dem vurunca, elimizde sadece bireycilik kalıyor.

Bu türden bir özgüllük kullanımına örnek olarak DKP içerisinde LGBT’ye yönelik baskının zulmün dördüncü çeşidi olduğunu söyleyenler verilebilir.[2] Otuz yıldır Avakian’ın ağzından çıkanlara bakan insanlar, bu yaklaşımın kendilerini liberalizme sürüklediğini görmüyorlar.

Sartre’ın da ifade ettiği biçimiyle, aydınlar her türden genel çizgiden rahatsızlık duyuyorlar. Onun altında ezildiklerini düşünüyorlar. Bu da ezene karşı ezilenleri birleştirecek genel bir çizginin de çöpe atılmasına neden oluyor. Aydınlar, doğru ve genel çizginin karşısına “özgüllükler”i çıkarttığında, aslında onlar, “karmaşıklığı tartışma” kılıfı altında, burjuva kendiliğindenliğe teslim oluyorlar. Burjuva aydınlar, mücadeleyi bu sayede aşındırıyorlar. Bu konuda tetikte olmak gerekiyor, çünkü tarihin bu momentinde Lenin’in de dediği gibi, partinin burjuva aydınları içermesine mani olma şansımız yok. Bu, bizim tercihimiz dışında seyreden bir süreç. Burjuva aydınlara sahip olsak da bireycilik denilen küçük burjuva anlayışı savunan, her şeye kusur bulan eğilimlere karşı önlem almak için gözümüzü bu aydınlardan bir saniye bile ayırmamalıyız.

Amerikalı emperyalistler ve onlar için çalışan işçi aristokrasisi, beynelmilel komünist hareketi zehirledi. Gerçek komünistlerle iletişim kurmak güçleşti. Gerçek komünistler, yanlış belirlenmiş genel çizgilere destek sunuyorlar, dolayısıyla taktiksel ve stratejik birliğin içini şüpheler kemiriyor. Tam da bu sebeple öncü parti, proleter çizgiyi savunmalı. Aksi takdirde DKP türünden yalan faaliyetler yüzünden parti şüpheli kabul edilecek.

Komünist hareket, her daim kendisini DKP tarzı yapıların nüfuzundan kurtarmalı, bu noktada, doğru örgütsel hattın bu arınma işlemini kolay kıldığını bilmeli. DKP içerisinde başkanının dediğini tekrarlayıp duran papağanların LGBT, Hintli Müslümanlar, İran, artık-değer, Gonzalo’nun tutuklanması gibi konularda herhangi bir görüşünün olmadığı görülüyor. Demek ki Avakian, bu papağanlarını zaten bir fikri olmasın diye eğitiyor. Yalpalayıp duran kadrolarının kendisine olan bağlılıklarını kullanıyor. Bu kadroların beynelmilel komünist hareket içerisindeki ağırlığı azaltılmak zorunda. Bizim hareketimizin yazılarını okuyan başka uluslardan insanlara yönelik çağrımız, emperyalizme çalışan Amerikalıları hedeflemiyor. MEH, proleter ve bilimsel fikriyata sahip olanları, düşmanlarına kimlerin yardım ettiğini görmek için uğraşıyor.

DKP’nin papağanları, uluslararası meselelerde her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar. Toplam artık-değeri hesaplamakla işe başlıyorlar, onun nereden geldiğini öğrenmeye çalışıyorlar, ama bir yandan da savaş yanlısı çalışma yerine savaş karşıtı çalışma yürütüyorlar.

Eğer bugün kitleler, burjuva beyaz milliyetçilere baskı uygulamıyorsa, demek ki MEH’in genel çizgisi yanlıştır. Bu çizgi yanlış diye kestirme yola başvurup, Demokrat Parti’ye veya Cumhuriyetçi Parti’nin başkan aday adayı Ron Paul’a destek sunmamalıyız.

Maoist Enternasyonalist Hareket
6 Şubat 2008
Kaynak

Dipnotlar:
[1] Mike Ely, “Maoists Debate Islamic Fundamentalism”, 19 Ocak 2008, Kasama.

[2] Mike Ely bu meseleyi şu yazısında ele alıyor: “Letter 7: Whateverism in Evaluating Avakian”, Kasama. Revleft sitesinde yazan eski bir DKP’li genç, bu konuda açıklama talep etti ama LGBT’nin zulmün dördüncü çeşidi olmadığını bir tek MEH söyledi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder