Pages

01 Nisan 2022

Büyük Reset Gerçek


Bulaşıcı hastalıklar, medeniyete her daim biçim vermişlerdir. Bir salgının etkileri yüzlerce yıl ortadan kalkmayabilir. Ayrıca birçok savaşın yol açtığı sonuçlarda virüs ve bakteri kaynaklı hastalıkların payı vardır. Örneğin çiçek hastalığı, Avrupa’nın Yeni Dünya’yı fethinde merkezî bir rol oynamıştır. Amerikan İç Savaşı esnasında askerlerin üçte ikisi, dizanteri ve tifo gibi hastalıklar yüzünden ölmüştür.

Ortaçağ Avrupası’nda görülen hıyarcıklı veba salgını, bulaşıcı bir hastalığın tarihin akışını nasıl değiştirebileceğine dair en yalın örneği sunmaktadır. Kimi tahminlere göre Kara Ölüm, Avrupa nüfusunun yüzde otuz ilâ yüzde ellisini öldürmüştür. Veba salgını sonucu kırsaldaki işgücü iyice daralmış, emek gücünde artışa tanıklık edilmiştir. Asillerin bu eğilimi durdurma yönünde ortaya koyduğu çabalar, mevcut karışıklığı beslemiş, köylü isyanlarının fitilini ateşlemiştir. Tarımsal çıktının azalmasıyla birlikte tüccar sınıfı, asiller karşısında nüfuzlarını artırmış, bu da toprağa dayanan ekonominin terk edilip nihayetinde feodal sistemin dağıldığı süreç için gerekli zemini teşkil etmiştir.

2020-2022 arası dönemde bu tarihsel gelişmeyi tersine çevirmeye dönük gayretlere tanıklık ettik. Vebadan daha az öldürücü olan Kovid salgını, neofeodal düzeni kurmak adına muktedir elitler tarafından bilinçli olarak istismar edildi. Bu geriye dönüşe bugüne dek hayat kalitesindeki azalma, hızla artan eşitsizlik, kişisel özgürlükler ve yurttaş haklarındaki aşınma damgasını vuruyordu. Dijital kimlik ve merkez bankası çıkışlı dijital paralar ile ilgili planların bu türden gelişmeleri hızlandırması muhtemel. Sonuçta ise mülksüz alt sınıflar, “teknokrat rahipler” denilen uzman sınıfın ve aşırı zengin elitlerin hâkimiyeti altına girecekler.

Dünya Ekonomi Forumu’nun çizgi filmlerdeki kötü adamlara benzeyen başkanı Klaus Schwab, forumun muhtelif hükümetlere “Genç Dünya Liderleri” denilen programı üzerinden sızdığını söylüyor. Finansçılar, şirketler ve hesap vermek nedir bilmeyen STK’ların oluşturduğu koalisyonun dünya siyasetini nasıl biçimlendirdiğini anlamak için bu özel gruba odaklanmakta fayda var. Schwab’ın diline doladığı “Büyük Reset”, “Dördüncü Sanayi Devrimi”, “Hiçbir şeyiniz olmayacak ama mutlu olacaksınız” gibi sevimli sloganları, bugün dünya nüfusunu yoksullaştırma ve teknolojik açıdan elitlerin kontrol ettiği sahayı genişletme çabaları anlama konusunda bize önemli ipuçları sunuyor.

Bu ajandanın tek bir örgüte veya liderler grubuna bağlı olarak yürütülmesine gerek yok. Elitlerin dünyayı kendilerine boyun eğdirme arzusu, komplo teorisi değil, dünya tarihinde görünür olan, sınıfsal çelişkinin seyriyle ilgili bir mesele. Bu çelişkinin yol açtığı, bugün hem somut savaş sahasında hem de dijital sahasında ortaya çıkan sonuç, dünyanın geleceğini tayin edecek.

Hâkim burjuva medyasının Kovid politikalarını eleştirmeyi kabul edilir, hatta eğlenceli bulduğu koşularda şu soru geliyor akla: Alınan tedbirlerin verdiği zararları ve akla ziyan hataları değerlendiren bir kamuoyu neden yok ortalıkta?

Uygulanan siyasetlerin virüsle alakası yoktu. Bugün Kovid ile ilgili söylenen sözler, anlatılan hikâyeler, elitler için birer yük hâline geldi. Pandemi “bitiyor”, ama pandemi denilen perde gerisinde uygulamaya sokulan, “resetleme” ajandası hâlen daha yürürlükte. Ona karşı konulmadığı sürece ilgili ajanda onlarca yıl yürürlükte kalacak. Kapanma tedbirleri ve aşı pasaportları ile başlayan süreç, dijital kimlik sistemleri ve merkez bankası çıkışlı dijital paralarla devam edecek.

Bize son iki yıldır yaşananları pandeminin doğal sonuçları olarak görmemiz gerektiği söylendi. Oysa ortaya çıkan sonuçların büyük bir kısmı, aslında orta sınıfı ve işçi sınıfını zayıflatmak, “önce evraklar” diyen toplumsal ilişkileri normalleştirmek ve itibari para sistemine son vermek gibi amaçlar güden kapsamlı bir programın parçası idi.

2019’da merkez bankaları, dünya ekonomisinin yeniden düşünülmesi gerektiğine karar verdiler. 2020’de yaşanan finans krizi konusunda Kovid suçlandı, oysa bu kriz 2019’da zaten vardı. Aynı yıl içerisinde bankalar arasında dönen kısa vadeli kredi piyasası daraldı, bu da Amerikan merkez bankasını her şeyi havaya uçuracak likidite felâketini durdurmak adına finans sistemine yüzlerce milyar dolar akıtmasına neden oldu. Mart 2020’de alınan kapanma tedbirleri, finansal varlıkların ve tekellerin ekmeğine yağ sürdü, olan, vergi mükelleflerine ve küçük işletmelere oldu. Amazon’un kârları katlandı, ama öte yandan Amerika’daki küçük işletmelerin yaklaşık yüzde 40’ı yılın sonunda battı.

Aynı dönemde BlackRock gibi yatırım şirketleri, müstakil evlerin bulunduğu mahalleleri satın aldı. Bu, özünde binlerce aileyi işe girdikten sonra emlak sahibi olmaktan alıkoyacak, fiyat yükseltme amacı güden bir hamleydi. Ev sahipliği, esasen aşağı doğru seyreden bir eğilim içerisindeydi. Bir zamanlar orta sınıfın refahına dair önemli bir gösterge olan ev sahipliği, ailelerin servetlerini konsolide edip bir sonraki kuşağa aktarma imkânı sunuyordu.

Gelişmekte olan dünyada ise okuma-yazma bilmeyenlerin ve yoksulların sayısı iyice arttı. Birleşmiş Milletler, kapanma kaynaklı açlık ve yetersiz beslenme sebebiyle yaşanacak ölümlerin Kovid kaynaklı ölümleri aşacağı tahmininde bulundu. Bugüne dek gelişmekte olan dünyada okula dönüş yapmayan öğrenci sayısı 31 milyonu bulmuş durumda. Öte yandan, yaklaşık yüz milyon kişi sefalete sürüklendi, çocuk emeği ve okuma-yazma bilmeyenlerin sayısında ciddi bir artışa tanık olundu. Bunlar olurken, dünyadaki tüm milyarderlerin serveti 5 trilyon dolar arttı.

Ümitsizliğin, cehaletin ve istikrarsızlığın dünya halklarını elitlerin kontrolüne daha kolay sokacağını görmek hiç de zor değil. Bu türden ekonomik ve toplumsal değişimlerin yanında, bir de liberal demokratik normları ortadan kaldıran politik dönüşümler yaşandı. Batı’da sosyal kredi sisteminin geliştirilmesi ihtimaline karşı endişelerin artmasına karşın birçok insan, sosyal kredi sistemini önceden haber veren bir uygulamanın bizim üzerimizde sınandığının farkında değil: aşı pasaportu.

Ağustos 2021’de Hastalık Kontrolü Merkezleri direktörü Rochelle Walensky'nin de kabul ettiği biçimiyle, aşıların bulaşa mani olmadığı koşullarda aşı kartı sadece kart sahibinin doğru görüşlere sahip olduğunu veya en azından doğru uzmanlara inandığını gösterme imkânı bulduğu bir işaret olarak iş görebilir. Aşı kartı, salgının etkilerini azaltmaya yönelik makul bir tedbir değil. Gerçek amacı, politik saflık adına aşısızları cezalandırmak. İkilikçi ve sıradan bir uygulama olmasına rağmen aşı kartı, kimi yurttaşları toplumdan dışlayacak sosyal kredi puanlaması denilen uygulamaya benziyor. Örneğin Kanada’da aşısızların trenle ve uçakla seyahat etmesine izin verilmiyor. Bu, kişilerin Çin Yüksek Mahkemesi’nin “itibarsız” insanlar listesine girmesine neden olabilecek cezalardan birisi.

Batı’da muktedir sınıflar, bir yandan da finansal varlıkları ele geçirme konusunda yoğun bir çaba ortaya koydular. Kanada bankaları, kamyoncuların öncülüğünde yürütülen Özgürlük Konvoyu gösterileriyle bağlantılı kişilerin hesaplarını dondurdu. Bu, esasında finans sektörünün muhalefeti ezme isteğinin bir yansımasıydı. O hesaplar sadece devletin değil, aşı pasaportları, dijital paralar ve dijital kimliklerle derin bağlantıları olan bankaların çıkarına hizmet etmek adına donduruldular.

IMF, bugünlerde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde merkez bankası çıkışlı dijital paraların kullanılmasını teşvik ediyor. Amerikan Merkez Bankası, dijital dolar basmayı düşünüyor, Apple ise dijital ehliyeti uygulamaya sokmayı planlıyor. Çin, kendi dijital parasını piyasaya sürdü bile. Jamaika, Zambiya, Kenya ve Hindistan da bu yolu takip edecek muhtemelen. İngiliz hükümeti, çokuluslu muhasebe ve danışmanlık şirketi Deloitte ile yeni bir dijital kimlik sisteminin geliştirilmesi konusunda anlaşma imzaladı. Kanada, Kanadalı Bankacılar Derneği’nin isteği üzerine dijital kimlikleri piyasaya sürmeyi planlıyor. Öte yandan, New York Borsası’nda işlem gören şirketler, stratejik düzlemde blok zinciri yatırımlarını giderek artırıyorlar.

Dijital kimliğe ve dijital paraya geçiş, kapsamlı ekonomik değişikliğin bir parçası. Şirketler hâlihazırda çevre, toplum, yönetişim (ÇTY) ölçümüne tabi tutuluyorlar, böylelikle, davranışlarını “çeşitlilik” ve “sürdürülebilirlik” gibi soyut değerler adına finans kurumlarının önceliklerine göre ayarlama imkânı buluyorlar. ÇTY değerleri, yatırımcıları Bitcoin türü merkezsiz kripto paralara sırtlarını döndürmek için kullanılıyor. Kredi kurumları bu değerlerden, şirketler için belirlenen kredi sıralamasını değiştirme noktasında yararlanıyorlar. Muktedir sınıf, aslında ÇTY değerlerini tüm toplumu ilgilendiren değişiklikleri gerçekleştirebilecek ajandasını yürürlüğe koyabilmek için kullanıyor. Pratikte “paydaş kapitalizmi”, tam da bunu ifade ediyor: İşletmeler, toplumun, müşterilerin veya işçilerin çıkarlarına değil, hisselerinin değerleri konusunda tabi oldukları elit hissedarların ideolojisine hizmet edecek şekilde yönlendiriliyorlar.

Paydaş kapitalizminin iklim değişikliği ile mücadele edeceği söyleniyor. Oysa Dünya Ekonomi Forumu gibi kurumların planları, dijital hizmetlere ve veri depolama faaliyetlerine giderek daha fazla bağımlı olmayı öngörüyor. Bu tür planlar için zaruri olan veri merkezlerinin bugün sahip oldukları karbon ayak izleri, uçak endüstrisininkine denk. Bu merkezlerin kullandığı enerji miktarı ise giderek artıyor. Bu da iklim değişikliği meselesini ÇTY ölçümleri ardındaki makul gerekçe olmaktan çıkartıp, kontrol sağlamak için kullanılan bir bahane hâline getiriyor. BlackRock CEO’su Larry Fink gibi yöneticilerin paydaş kapitalizmini sürekli savunmasının sebebi bu. Çünkü paydaş kapitalizmi, finans sektörüne gizlide tutulan uzun vadeli plan adına paydaşların çıkarlarını görmezden gelme, hükümsüz kılma imkânı sunuyor.

Peki bu uzun vadeli plan ne?

Eğer dijital kimlik ve dijital para ÇTY ilkeleriyle birlikte kullanılacak olursa, bankalar ve hükümetler, kendi kurallarına uymayan yurttaşları tümüyle kara listeye alma imkânına kavuşacaklar. Kâr, artık yegâne hedef değil. Diğer bir hedef de ekonomik işlemlerin gerçekleşme tarzını değiştirmek, böylelikle bu işlemlerin parasal değiş tokuştan çok bir tür esaret biçimi hâline gelmesini sağlamak. Banka hesabı bir avuç para olmaktan çıkıp iyi veya kötü davranışa göre açılıp kapatılabilen birer simgeye dönüştürülecek. Aşı pasaportu ve Kovid eylemlerine katılan muhaliflerin ezilmesi, bu model için bir test sürüşü işlevi gördü. Aşısızların spor salonuna veya bir bara girememesi, ileride hafif cezalar hâline gelecek. Sadece politik muhalefetin üyeleri değil aileleri, hatta onlara yardım etme cüreti gösteren herkes cezalandırılacak.

Kimileri çıkıyor, kapanmaların, maskelerin ve aşıların verimli olduğunu verilere yaslanarak ispatlamaya çalışıyor. Oysa bu türden çabalar, geniş planda yaşananların politik önemini görmememize neden oluyorlar. Kovid’e dair bilim veya tıp temelli her türden anlayış boş, çünkü pandemiye verilen cevapların çok çok azı bilimsel açıdan belirli bir geçerliliğe sahip. Yaşanan fiyaskonun önemli bir kısmı, esasen kendi gözlerimizle gördüklerimize inanmamamız, saçma sapan propagandaya kanıp gözle görülür delillere önem vermememizle ilgili. O propaganda bizi büyüledi, ama bu büyü dağıldı, birçok insan, artık sırada neyin olduğunu merak ediyor.

Kovid politikaları, geçici süre başvurulan birer araç olarak, muktedir sınıfın gücünün artmasını sağladılar. Artık aynı amaca savaş, iklimle alakalı adımlar veya devletlerin açıkladıkları krizler aracılığıyla da ulaşılabiliyor. “Büyük Reset” fikrinin komplo teorisi olarak görülüp çöpe atıldığı koşullarda hükümetler, merkez bankaları ve STK’lar planlarını daha da açıktan dillendiriyorlar. Topyekûn kontrol için gerekli sistemleri kurmak adına finans kurumları, yeni bir acil durum ortamı yaratmaya çalışıyorlar. Tam anlamıyla kurulduğu noktada bu türden sistemlerle mücadele etmek imkânsızlaşıyor. Oysa Kanadalı kamyoncuların konvoy eyleminin de ortaya koyduğu biçimiyle, söz konusu hamle, esasen elitler için basit bir kumardan ibaret. Halk, hâlen daha gösteriler, işçi eylemleri ve sivil itaatsizlik üzerinden örgütlenme iradesine ve becerisine sahip. Bu türden bir direniş, o insansız, kâbusa benzeyen distopyada yaşamak istemeyen herkes için zaruri.

Alex Gutentag
22 Mart 2022
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder