Giovanni
Amendola’nın kişiliği bizi, sadece faşist sopa sayesinde dünya genelinde
belirli bir şöhrete sahip olduğu değil, aynı zamanda faşizme muhalefet eden
Aventine bloğunun bir lideri olarak, İtalyan liberalizminin önde gelen bir ismi
olduğu için de ilgilendiriyor.
Amendola’ya
göre demokrasi, temelsiz bir söylemin ürettiği bir formül değil. Üçüncü İtalya
bloğu içerisinde dönüşümcü olan, yani aşırı sağı ve aşırı solu dışlayan
merkezci birçok siyasetçiden bu anlamda ayrışan Amendola demokrasinin,
faşizmdeki ilkel savaşçılıkla ve sönük mücadelecilikle çok az şey paylaşan,
onunla çelişen dinamik bir fikir olduğunu düşünüyor.
Amendola,
esasen Mussolini ve kara gömlekliler Roma’yı fethettiğinde faşizm karşısında
kendi liberalizminden vazgeçmemiş küçük bir demokrat liberal kesimin bir
üyesidir. Dönüşümcü siyasetin mensubu olan Giolitti ve Orlando gibi isimlerin
mecliste özgürlükleri geç de olsa savunma gereği duyduğu, zamanla faşizmin
safına geçtiği, eski siyasete ve onun geçersiz taleplerine karşı faşistlerin ne
tür sert talepler dillendirdiğini unuttuğu koşullarda Amendola, inatla ve
uzlaşmaz bir üslupla demokratik ilkeleri savunmayı tercih etti.
Amendola’nın
politik hikâyesi, savaş sonrası döneme denk düşüyor. Amendola, politik düzlemde
Giolitti’nin veya savaş öncesi demokratik işleyişin içindeki başka bir liderin
gölgesinde yetişen biri değil. O, bugün İtalya’ya faal olan birçok ismi
kazandırmış olan aydınlar kulübünün ve onun merkezindeki ekibin bir parçası.
Amendola’nın
yazdığı 6 Nisan 1924 Sonrası Demokrasi isimli kitaba önsöz yazan
Girolamo Lazzeri, “1904’te, onun yirmili yaşlarının başında iken Florentine
Leonordo’nun ıslahatçı hareketinin içinde yer aldığını, dört yıl sonra La
Voce [“Ses”] isimli ekibe dâhil olduğunu, burada ahlakî açıdan karmaşaya
düşen veya faşist olan birçok dostuna karşı dengeli bir tutum sergilediğini”
söylüyor.
Amendola,
bu Ses denilen ekibin içinde en alttaki isimlerden biri olarak yer
alıyor. Papini’nin rahatsız ve çelişkili hâli, Prezzolini’nin yüzeysel
ifadeleri, Soffici’nin lirik empresyonizmi karşısında yalnız kalmayı tercih
ediyor. Felsefi sorgusundaki ciddiyet ve katılıkla bu isimlerden ayrışıyor,
sürekli gerçeklikle ilgileniyor, bu noktada karşımıza, bir edip değil berrak
fikirlere sahip bir öğrenci olarak çıkıyor. Ses hareketi içerisindeki
dostları arasında yenilenme talebi dizginsiz bir huzursuzluğa yol açıyor.
Amendola, bu ruhsal sorunu felsefi ve tarihsel düzlemde ele alıyor.
Papini’nin
çıkarttığı Anima [“Ruh”] dergisinde 1911 yılında çıkan inceleme
dizisinin sonucunda ürettiği, ahlak sistemiyle ilgili felsefi çalışmasında
Amendola, geleceğin politik insanının kişilik sahibi olma noktasında ihtiyaç
duyacağı kilit unsurdan bahsediyor.
Kendisini
demokrasi safına dâhil eden siyasi gazeteci olarak yürüttüğü önemli faaliyetin
ardından Amendola, 1919’da meclise giriyor. Ardından faşistlerin iki kez
sonlandırmaya çalıştıkları o siyasetçi kariyeri başlıyor.
Amendola’nın
girdiği meclis, fırtınalı bir havaya sahip. İçinde 156 sosyalist, 101 de halkçı
vekil var. Amendola, bu süreçte İtalyan burjuvazisinin reformist ve radikal
kesimini ifade eden Nittici ekibin içinde konumlanıyor. Uzlaşma siyasetine
destek sunuyor. Devrimin yürüyüşünü durdurmak ve burjuvaziyi kurtarmak için
Nitti ile birlikte çalışıyor.
Burjuvazinin
Giolitti hükümeti ile başlayan faşizme yönelme sürecinde Amendola faşistlere
düşman kalmaya devam ediyor. Ama bir yandan da anayasadan yana ekiplerin son
kurduğu hükümet olan Facta hükümetinde sömürgeler bakanı olarak görev alıyor.
Lâkin bu, onun suçu değil. Zira Amendola, eğer demokrasi yanlıları mecliste ve
hükümette sahip oldukları güçlü uyumlu hâle getirip belirli bir hedefe teksif
etmezlerse faşistlerin iktidarı kaçınılmaz olarak alacağını öngörmüş bir isim.
Dolayısıyla o güçlerin söz konusu adımı atamamış olmaları, Amendola’nın hatası
olarak görülemez.
Liberallerin
bu son mücadelesinde Amendola önemli bir role sahiptir. O, faşist saldırı
karşısında meclisten çekilen Aventine muhalefetinin lideridir. Mussolini’ye
göre bu muhalefet, “alacalı muhalefet”tir.
Aventine
süreci tasfiyenin eşiğindedir. Meclisten çekilme kararı, faşist diktatörlüğün
yıkılmasını sağlamamıştır. Eski alışkanlıkları uyarınca Aventine bloğunda yer
alan parlamenterler, iktidar mücadelesinin sadece meclis içinde verileceğine
inanmaktadırlar.
Demek
ki bu deney sona ermiştir. Devrimci yolsa hiçbirisinin damağına uygun değildir.
Amendola da o yola sıcak bakmamaktadır. Ama Amendola, o Aventine bloğundaki
insanlar içerisinde liberalizmin silinen etkisi karşısında en azından ideolojik
tutarlılığa ve kişisel bir mağrurluğa sahip az sayıda insandan biridir. O,
Aventine bloğunun verdiği mücadelenin lideridir. Son ana kadar Amendola,
meclise dönülmesine büyük bir güçle karşı çıkmıştır.
Amendola’yı
diğer demokrat liberallerden ayıran ana husus, eski liberal düşüncenin teoride
ve pratikte sahip olduğu savaşçılık ve öfkedir. Aventine bloğunun lideri, son
iki yüzyıldır zirvede olan Batı medeniyetinin felsefesiyle beslenen
demokrasiye, küçük burjuvaya has, eğilip bükülmez inatçılığıyla, gerçek manada
inanmaktadır. Wilson “yeni özgürlük”ten söz ederken, Nitti’nin bu tilmizi ve
yardımcısı “yeni demokrasi”den dem vurmaktadır.
Ondaki
yanılsamanın kaynağı, tam da bu anlayıştır. Amendola’daki yeni demokrasi
anlayışı, Wilson’ın yeni özgürlük anlayışı kadar boştur. Ne tür bir görünüm
elde ederse etsin karşımızda, özde ve biçimde tüm o harap ve yaşlı hâliyle gene
aynı kapitalist ve burjuva demokrasisi durmaktadır. Ona göre İtalya ve
insanlık, gelecekte demokratik olacaktır. Ondaki fikriyat, tarihin tüm
uyarılarına kulak tıkayan küçük burjuvanın inatçı zihniyetinin tezahürüdür.
Aventine
deneyimi başarısız olmuş, fakat bu türden katı ama samimi liberaller için
önemli bir ders sunmuştur. Deneyimin de ortaya koyduğu biçimiyle gerici yöntem
karşısında demokratik yöntem hiçbir şey yapamaz. Mussolini, meclisteki her
türden manevraya gülüp geçmiştir. Kara gömlekliler mecliste başa belâ olan
Matteotti ve Amendola gibi isimlere silâhlarının kabzalarını göstermekten geri
durmamışlardır. İki kez saldırıya uğrayan ve dayak yiyen Amendola, bunu şahsen
bilen biridir.
O
sezgisel düzeyde bu tür şeyleri hissetmiştir. Meclisten çekilme kararı,
devrimci bir duruşun ve tavrın bir ürünüdür ama aynı zamanda Mussolini’yle
mecliste, hukukî düzlemde artık mücadele edilmeyeceğini anlatır. Aventine
isyancı bir yoldur, gelgelelim oradaki vekiller devrimci değildirler. Amaçları
süreci normalleştirmekten ibarettir. Meclisten çekilme kararının arkasında, bu
manevra ile azınlığın Mussolini’yi teslim olmaya yetecek bir güce kavuşacağına
dair umut vardır. Bu umut suya düşünce tüm bu insanların önünde, kös kös
meclise geri dönmekten başka seçenek kalmamıştır.
Reform
ve uzlaşma yanlıları başka bir yol bulamamışlardır. Amendola, bu durumu
kendisine izah etmekte zorlanmış, ondaki savaşçı psikolojisi ile parlamentodaki
yazar olarak sahip olduğu ideoloji çelişmiştir.
İtalya’da
Amendola’nın partisinin cebelleşip durduğu güçsüzlük hâli, dünya genelinde eski
demokrasi için mücadele edenlerdeki hâl ile aynıdır. Doğrudur, Amendola’da
demokrasinin yumruğu sıkılı ve zindedir. Ama bu hâl, onun mevcut güçsüzlüğünü
alıp götüren bir şey değildir.
José Carlos Mariátegui
1925
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder