Bir
grup Sosyal Demokrat Partili yazın emekçisi, Capri (1909) ve Bolonya’da parti
okulları kurduklarında asıl amaçları, işçileri partili yazın emekçilerinin
önemli ve hayatî olduğu bilgisiyle donatmaktı. Onların kanaatine göre bu tarz
bir bilgi, Rus işçilerini devrime hazırlayacak ve devrimin zaferle taçlanması
durumunda onların ulaşacakları başarıları perçinleyecekti.
Capri’de
parti okulu kurma fikrini ortaya atanlar, sonrasında bu projeyi işçilerin rolü
ve işlevine dair kendi kişisel görüşleri temelinde yürüttüler. Bu grubun
içerisinde öne çıkan isimse Maksim Gorki’ydi. Capri Adası’nda yaşamakta olan
Gorki, gelirinin belirli bir kısmını da okula veriyordu. Onlardaki parti okulu
anlayışının ana ilham kaynağı, işçilerin arzu ve ihtiyaçları ile ilgili olarak
bizzat yüzleştikleri somut sorunlar, bir yanıyla da bu aydınların işçilerle
karşılaşma ânlarıydı. 1905 Devrimi’nden beri sürgünde olan söz konusu aydınlar,
Rus gerçekliğiyle çok fazla temas kurma imkânı bulsalar da işçi hareketi
temsilcileriyle nadiren bağ kurabiliyorlardı. Capri ve Bolonya’daki parti
okulları, esas olarak kurucu aydınların kültürel-politik ve kültürel-felsefî
düşüncelerine ait birer sonuçtu. Bu kurucuların hedefi ve bağlı kaldıkları
ideal vizyon, “proleter kültür” denilen yeni kültürel dönemde “yeni insan”ı
veya “yeni kişi”yi (novyi chelovek) yaratmaktı. Bu nedenle Capri
Okulu’ndaki ilk derslere “Proleter Kültür” adını verdiler. Sunulan müfredatsa
aydınların işçilerin maharetlerine dair anlayışlarını yansıtmaktaydı. Başka bir
ifadeyle, parti okullarının ortaya koyduğu deneyim bize, en genel manada parti
aydınları ile işçiler veya işçilerin kendilerine dair anlayışlarından çok,
aydınların kendilerine dair anlayışları veya onlardaki işçi aydın imgesi
konusunda daha fazla şey söylemektedir.
“Proleter
kültür” düşüncesini üreten en önemli teorisyen olan Aleksandr Aleksandroviç
Bogdanof’un toplum düşüncesinde işçilerin kendilerini nasıl takdim ettikleri
veya nasıl algıladıklarına dair referanstan çok, aydınların işçileri nasıl
değerlendirdikleri ve onlarla kurulan ilişkiyi nasıl tanımladıklarıyla ilgili
referansa rastlamak mümkündür. Aynı tespit, Gorki, Anatoli Lunaçarski, V. A.
Bazarof (Rudnef), Stanislav Volski, Leonid Krasin, Ivan Skvortsof (Stepanof),
Grigor Aleksinski, Martyn Liadof ve Mihail Pokrovski gibi, doğrudan okullarla
bağlantılı diğer parti aydınlarının yürüttükleri teorik tartışmalar için de
geçerlidir. Aralık 1909’da Capri Okulu’nun aktif hayatına son vermesi üzerine
bu adamlar birlikte “Vpered (İleri) adıyla anılan bir “yazın grubu”
kurmuşlardır.
“Mikhail”
(Nikifor Efremoviç Vilonof) adlı bir işçinin düşünceleri haricinde, Capri,
Bolonya ve Longjumeau parti okulları ve sol Bolşeviklerin kültürel-politik
teorileri ile ilgili önceki çalışmalarımın dayandığı kaynaklar, “okullar”da
ders gören “işçi öğrenciler”in kendileriyle ilgili görüşleri ve entelijansiyaya
yönelik yaklaşımları konusunda pek bir bilgi vermiyordu. Rus Parti
Arşivleri’nin yakın zamanda açılması bu durumda önemli bir değişikliğe yol
açmadı, bu gelişme, sadece parti aydınları hakkında şimdiye kadar erişilemeyen
kaynaklara erişme imkânı sundu. “Yeni” belgeler, Columbia Üniversitesi’nin
Bakhmeteff Arşivi ve Roma’daki Fondazione Basso Arşivi’ndeki koleksiyonları
tamamlıyor, ancak Parti Okulları söz konusu olduğunda, işçilerin entelijansiyaya
karşı tutumları hakkında yeni bilgiler vermiyor. Tam da bu sebeple burada,
önceki açıklamalarımın ötesine geçen yeni sonuçlar veya yorumlar
aktaramıyorum.[1] Dolayısıyla bu çalışma, esas olarak parti okullarının
sol-Bolşevik entelijansiyanın kültürel-politik eğilimleri hakkında ortaya
koyduğu hususların özetini sunmak gibi bir kısıtlamaya sahip. Bunu yaparken,
önceki çalışmalarımın, yani kendi önceki yaklaşımlarımın konusu ve
yöntemlerinin eleştirel bir analizini de sunuyorum.
Bu
amaç doğrultusunda, yurtdışında parti okulları kurma fikrini başlatan
entelijansiyanın işçilerle kendi ilişkisini nasıl kavramsallaştırdığına dair
ayrıntılı bir bakışı aktararak başlayacağım. Daha sonra, bir işçinin, esasen
bir işçi aydının entelijansiya ile ilişkisini aktarmak için Nikifor Vilonof
(“Mikhail”) isimli bir işçiyi ele alacağım. Vilonof, Rusya'daki yerel
kuruluşlarla doğrudan temas kurarak Capri okulunun planlarının pratiğe
dökülmesini teşvik eden bir isim.
Aydınlar
ve İşçiler Üzerine Sol Bolşevikler
RSDİP
1903’te Bolşevikler-Menşevikler bölündüğünde, Bogdanof ve Lunaçarski, Lenin’in
başını çektiği Bolşevik tarafını seçti ve Lenin’in 1902’de kaleme aldığı Ne
Yapmalı broşürünün kendileri gibi davalarına bağlı aydınlar için geçerli
bir eylem programı sunduğunu söyledi. Aydınların programında işçilere sınıf
bilinci kazanmaları konusunda yardımda bulunmak ve kendi işlerini kendileri
hâlledene dek onların eğitilmelerini sağlamak yazılıydı.
1895-96'da
Tula'da, gençken Bazarof ve Skvortsof ile birlikte bir işçi grubuna önderlik
eden Bogdanof, gene Skvortsof ile bir Marksist politik ekonomi üzerine bir
kitap kaleme almıştı (Moskova, 1897). Bogdanof’un işçi çevrelerindeki
kültürel-eğitsel faaliyeti, aynı zamanda ilk felsefi çalışması olan Tarihsel
Doğa Anlayışının Temel Unsurları’nı (St. Petersburg 1899) epey etkiledi. O
zamandan beri Bogdanof, sürekli olarak işçi aydınların ihtiyaçlarına hitap
edecek teorik çalışmalar kaleme almaktaydı.[2]. İlk yıllarında belirgin olan
kültürel-eğitsel dürtü, hem parti içindeki faaliyetine ilham verdi hem de onun
partiyi terk etmesine neden oldu, çünkü Bogdanof, başarı şansının en yüksek
ihtimal olarak görüldüğü her yerde proleter bilincin oluşumuna katkıda bulunmak
istiyordu.
1905
Devrimi’nden önce Lenin'in safına katılan Bogdanof, Bazarof, Lunaçarski ve
diğer isimler, Aralık 1909'da Lenin’den kopup Vpered adını taşıyan sol
Bolşevik hizbi oluşturdular. Bu adamların kendilerini Lenin’den ayrıştıkları
nokta, bu isimlerin Lenin’den farklı biçimde kendilerini “aydın” olarak
adlandırıyor olmalarıydı. Bilindiği üzere Lenin, aydın sınıfına horgörü ve
küçümsemeyle yaklaşan bir isimdi. “Aydın” sözcüğünü hep olumsuz bir şey olarak
kullanırdı. Lenin kendisini ve partilileri “profesyonel devrimci” olarak
tanımlarken, parti üyesi aydınlar bu terimi pek kullanmıyorlardı. Bu isimler
kendilerini “teorisyen” değil de “pratik parti emekçisi” olarak nitelemekten
hep imtina ediyorlardı.
1905
Devrimi’nden sonra Bogdanof, siyasi ve ideolojik düzlemde başka bir yöne girdi.
Bu gelişme dâhilinde Bogdanof, Lenin’den iyice uzaklaştı ve örgütlerdeki
partili aydınların rolünü şiddetle eleştirmeye başladı. Bu eleştiriler,
bilhassa Lenin’in Materyalizm ve Ampriokritisizm çalışmasındaki “mutlak
hakikat” savunusuna ve seçkin bir ismin partiye liderlik etmesi üzerinde duran
anlayışına yöneldi.[3]
Bolşevizmin
“proletaryanın kültürel hegemonyası” ile ilgili önermesini ele alan
Vperedcilerin temel arzusu, işçi sınıfının kendi bilincini işçilerin yaratıcı
potansiyeli aracılığıyla geliştirmesine yardım etmek yönündeydi.
Bogdanof'un
ifadesiyle, “şuan Bolşevizmin saflığı temelinde, mevcut toplum çerçevesinde
zayıflayan burjuva sınıfının kültürüne kıyasla daha güçlü ve daha uyumlu bir
büyük proleter kültürü yaratılmalı”ydı.[4] İşçi sınıfı, kendi sınıf
hegemonyasını tesis etmek için, emek süreciyle bağlantılı olan kendi kültürünü
kendi içinden üretme yetkisine sahip olmalıydı. Bu da aydınların didaktik ve
pedagojik katılımına ihtiyaç duyan bir süreçti ama bu süreç, kesinlikle işçiler
üzerinde bir “pedagojik diktatörlük” kurulmasıyla sonuçlanmamalıydı.[5]
Bunun
yerine aydınlar, proleter bilincin gelişiminde bir tür ebe görevi
görmeliydiler. Destekçilerinin de ifade ettiği üzere Bogdanof, Lenin gibi,
işçiler adına eyleme geçilmesi gerektiğine inanmıyor, daha çok, işçilere yardım
edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Partili aydınların görevlerini aktarırken
Bogdanof, Gramsci’nin düşüncesini ondan çok önce dile getiriyor, işçilere kendi
kültürlerini oluşturmaları konusunda katkıda bulunacak “organik aydınlar”dan
söz ediyordu.
Bogdanof,
bu organik aydın kimliğini hiç terk etmedi. Partiden ayrıldıktan sonra bile
partili aydınların görevlerinden bahsetti. Bu, bilhassa Bolşevik Devrim sonrası
dönem için de geçerli bir durumdu. Bu dönemde Bogdanof, Proleter Kültür türünden
politik ve toplumsal örgütler içerisinde çalışmayı sürdürdü, ama hiçbir zaman
Komünist Parti’ye üye olmadı.
Bogdanof’un
proleter yönetime giden geçiş aşamasında ilerici bir unsur olarak teknik veya
“örgütleyici aydınlara” atfettiği anlamı ayrıntılı olarak tartışmak, bizi
meseleden uzaklaştırır. Esas olarak 1920’lerde geliştirdiği bu fikir, Capri ve
Bolonya parti okullarındaki deneyimleriyle yakın bağlantılı olarak gelişmiştir.
Bu okullardaki faaliyetlerinden kısa bir süre sonra, bu deneyimleri genel
anlamda ilk kez detaylandırır. Bunu 1913’te temel bilimsel-teorik çalışması Organizasyon
Bilimi: Tektoloji’de yapar. Ama Bogdanof, ilk büyük felsefi-epistemolojik
çalışması Ampiriomonizm’de (1904–6), işçi hareketinde aydınların rolüne
dolaylı da olsa çok önceden değinmiş bir isimdir. Bu çalışmasında Bogdanof,
geleceğin kolektivist toplumunda deneyimin örgütlenmesini ve teknolojinin devam
eden gelişimini tartışırken, bireysel olarak organize edilmiş ve sosyal olarak
organize edilmiş deneyim arasındaki ayrımın ortadan kaybolacağını, bununla
birlikte, işçilerin pratik işlevleri ile aydınların örgütlemeyle ilgili
işlevleri arasındaki ayrımın da silineceğini söyler. Bu erken dönemde bile Bogdanof,
işçilere entelektüel bir elit grubun dışarıdan bilinç empoze etmesi fikrine
karşı çıkar. Ona göre aydınlar, proletaryanın kendi kültürel olgunluğuna
ulaşmasına ve iktidarı ele geçirmesi için yeterince gelişmiş, entelijansiyanın
bireysel bilincinden temelde farklı olacak bir kolektif bilinç düzeyine
ulaşmasına yardımcı olmalıdırlar.
1905
Devrimi’nin yenilgisinin ardından işçi hareketinin geri çekilmesi ve aydınların
RSDİP’ten uzaklaşması, Bogdanof’un ajitasyon ve propagandanın rolünü yeniden
değerlendirmesine ve partinin örgütlenmesi ve parti liderlerinin rolü
hakkındaki fikirlerini yeniden düşünmesine neden olur. Neticede Lenin’le
arasındaki farklar daha da derinleşir. Bu noktada Bogdanof, parti okullarının
“Rusya'daki yerel parti örgütlerinin liderliğini devrimden sonra partiyi terk
eden ‘parti aydınları’ndan devralacak bir ‘işçi aydınları’ yetiştirilmesine
katkı sunacağını” söyler. Sonrasında, Capri okulunun faaliyete geçmesinden iki
ay önce, Haziran 1909’da Bolşevik hizipten kendisini ihraç eden Lenin’le
yaşadığı çatışmanın da etkisiyle Bogdanof, resmi adı “Birinci İşçiler İçin Yüksek
Sosyal Demokrat Ajitasyon ve Propaganda Okulu” olan ve ilk başta pragmatik bir
hedefe hizmet eden girişim üzerinden Lenin’in “otoriter liderlik tarzı”na sert
eleştiriler yöneltme imkânı bulur. Lunaçarski bu eleştirilere “aydın
otoriterizmi” eleştirileriyle katkı sunar.
Bogdanof’a
göre, parti meselelerindeki bireyci, otoriter davranış, kişisel küstahlık, bir
kişilik kültüyle sonuçlanan kendini beğenmişlik ve yoldaşlarının eleştirilerine
kendini teslim edememe, karakteristik özellikleriyle burjuvazinin doğasında
bulunan özelliklerdir. Lenin ve Plehanof gibi isimlerdeki zihniyet, nitelik
itibarıyla burjuvadır. Tek tek vakalar üzerinden bu liderlerin eleştirilmesi
bir sonuç üretmeyecektir, çünkü bu kişiler, partili aydınların devşirildikleri
burjuva ve küçük burjuva kesimlerin dünyasına bağlıdırlar.
Partili
aydınlarda görülen, köklü burjuva kültürün etkisi ile sosyalistlerin idealleri
arasındaki çelişki ancak şu koşulla aşılabilir: burada ve şimdi, kapitalizm ve
burjuva kültürü koşullarında bu kültüre karşı yeni bir proleter kültür
oluşturulmalı, bu kültür kitlelerin ürünü olmalı, ilerici sanayi
proletaryasının pratikte kurduğu yoldaşlık üzerine kurulu kolektivist ve
eşitlikçi ilişkileri temel almalıdır.
Bogdanof’a
göre yalnızca “proleter kültür” temelli “tam bir sosyalist eğitim”, partinin
örgütlenmesini temelden değiştirip yenileyebilir. İşçi Sınıfının Kültürel
Görevleri adlı kitabında Bogdanof, işçilerin dünya görüşünü kendi görüşü
kılan aydınların “beyaz kargalar kadar” nadir görülen bir şey olduğunu
söyler.[6] Vpered’in programının ilk maddelerinden birinde tam da
bu sebeple şu ifadeye yer verilir: “İşçilerin gerçek kurtuluşu bizatihi
işçilerin kendilerinin yerine getireceği bir görev olmalıdır.”[7]
Parti
okulları, daha sonra parti aydınlarının örgütsel egemenliğinin yerini alması
beklenen işçi aydınlar eğitmeyi amaçlamaktadır. Aynı zamanda okullar, işçilere
kendi kültürlerini nasıl ortaya çıkaracaklarını ve geliştireceklerini
göstereceklerdir. Ancak okullar bu iki görevi aynı ölçüde ve yoğunlukta
üstlenemezler. Özellikle Capri okulu varolduğu tüm süre boyunca (Ağustos-Aralık
1909) pek bir faaliyet ortaya koyamaz ve zaman zaman Lenin ile Bogdanof
arasındaki siyasi çatışma nedeniyle dağılmanın eşiğine gelir. Bu çatışmaya
hazırlıksız yakalanan, Rusya’dan gelip Capri’deki hayatın egzotik niteliğine
yabancı kalan “işçi öğrenciler” yönlerini kaybederler. “İşçi filozof” Vilonof
dışında elimizde kişisel ifadeleri bulunan öğrenciler, yaptıkları açıklamalarda
aydınlarla ilişkileri değil, daha çok politik bağlamla ilişkileri üzerinde
durmaktadırlar.
Bolşevik
hizip içindeki siyasi çatışmanın acı sonuçları Bolonya okulunda da hissedilir
(Kasım 1910-Mart 1911). Burada da, işçiler tarafından yapılan birkaç
açıklamadan anlaşılacağı kadarıyla, asıl mesele, işçi aydınların ve işçi
öğrencilerin Bogdanof ve Lenin yandaşı olarak bölünmüş olmalarıdır. Bogdanof’un
proletaryanın politik bilincinin, yeni sınıfın kapsamlı ve geniş kültürünün,
Capri ve Bolonya’da temellerinin atılmasını istediği o büyük kültürün yalnızca
bir yönünü oluşturması gerektiğine ilişkin fikri, tarihin tuhaf bir cilvesi
sonucu, kendi partisinin verdiği hâkimiyet mücadelesi denilen o acı gerçekle
yüzleşir.
İşçi
Felsefeci Vilonof ve Entelejansiyaya Yönelik Tavrı
Bogdanof’un
proleter kültür teorisinin çıkış noktası, modern, mekanize, büyük makine yapım
fabrikalarında üretim sürecindeki proleterleri karakterize eden “yoldaşlık
temelli işbirliği” denilen yaklaşımdır. Ona göre, emek süreci ve insanlararası
işbirliğinin örgütsel biçimine dair bu model, devrim mücadelesinde proleter
sınıf dayanışmasının temelini teşkil etmektedir. Bu aynı zamanda proletaryanın,
diğer bir deyişle proleter kültürün, yeni yaşam ve düşünce biçimlerinin temeli
olacaktır.
İlgili
anlayışa göre, işçilerin yoldaşlık ve kolektif ilişkilerinden “proleter sanat”,
“proleter felsefe”, “proleter bilim” ve “proleter ahlak” doğmalıdır. Bogdanof’a
göre proleter kültürün, geleneksel işçi kültürünün tersine, işçi sınıfının tüm
yaşam deneyimi, “tüm praksisi” ve “tüm düşüncesi” tek bir sistem dâhilinde
bütünleştirilmelidir. Gelgelelim bu hedefe eski burjuva aydınlarla, o “beyaz
kargalar”la, burjuva dünyasının bekçileriyle ulaşılamaz. Sınıfın psikolojisinin
iç birliği, kendi ifadesini ancak işçi aydınlar eliyle bulabilir.[8]
1908'in
sonunda Rusya'nın Ural bölgesinden, gerçek adı Nikifor Efremoviç Vilonof, kod
adı “Mikhail” veya “Mikhail Zavodski” (Metal İşçisi Mikhail) olan bir Bolşevik
işçi Cenevre’de bulunan Bogdanof’u ziyaret eder. Vilonof, Bogdanof’un birkaç
eserini Rusya’dayken okumuş, bu çalışmalarla ilgili olarak Bogdanof’la yazışmış
bir isimdir. Kendi kendisini yetiştirmiş olan bu işçi, Bogdanof’un “yoldaşlık
temelli işbirliği”nin makineleşmiş endüstride yeni oluşacak dünyanın temeli
hâline gelebileceğine dair görüşünü heyecanla karşılamıştır. Vilonof’un niyeti,
Bogdanof’un fikirlerini işçilerin anlayabileceği bir biçime ve dile aktarmak,
kendi ifadesiyle, “Bogdanof’un fabrika, makine ve işçi üzerine kurulu
felsefesini popüler kılmak”tır. Bogdanof bu öneri karşısında sadece
gururlanmakla kalmaz, aynı zamanda Vilonof ile altı aydan fazla süren bir
yazışmada “işçi öğrencisine” çeşitli önerilerle yardımcı olmaya çalışır.
Örneğin Bogdanof, Vilonof'u “Felsefeden Ne Talep Ediyoruz?” başlıklı bir makale
yazmaya teşvik eder. Dahası Bogdanof, Vilonof’u birinci Parti Okulu’nun
organizasyonundaki pratik sorunları çözmeye yardımcı olacak doğru adam olarak
görür. Vilonof, Rusya’daki yeraltı örgütleriyle temaslar ayarlayacak, Capri'ye
Rusya'dan, parti işlerinde zaten deneyime sahip olan güvenilir işçilerin birkaç
aylık eğitim ve ileri eğitim için getirilmesine yardımcı olacak kişidir. Bu
amaçla, 1909’un başında Vilonof'u, Maksim Gorki'nin evine gönderir. Capri
adasındaki bu evde sıcak karşılanır. Bogdanof Gorki’ye yazdığı mektupta şunları
söylemektedir: “Bu işçi muhteşem bir adam, bizim emekçi kitlelerimiz işte
böylesi aydınlar doğuruyor.”[9]
Sadece
Gorki değil, eşiğinden içeri giren tüm sanatçılar ve aydınlar Vilonof
karşısında büyülenirler. Yıllar sonra Lunaçarski, “gerçek Rus proleterlerini
görme ve onlarla çalışma özlemleri”nden bahsedecektir.
Ama
Capri’deyken Bogdanof’un Ampriomonizm çalışması temelinde kendi “işçi
felsefesi”ni geliştirmeye çalışan Vilonof, bir işçi aydın olarak adadaki yazın
emekçileriyle kurduğu temasın pek de huzurlu, dikensizbir düzlemde
gerçekleşmediğini görür Aşina olmadığı, dolayısıyla şüpheli biriymiş gibi algılandığı
ortamda derin bir güvensizlikle karşı karşıya kalır. Vilonof’un çalışkan ve
hevesli bir lise öğrencisi edası ile kaleme alıp Bogdanof’a gönderdiği
mektuplara, aynı zamanda Moskova’da kalan fabrika işçisi eşi Maria Zolina’ya
yazdığı mektuplara içteki bu gerilim damga vurur.
Vilonof’un
aydınlarla ilişkilerindeki gerilimi Gorki’nin Bogdanof’a yazdığı mektuplarda da
tespit etmek mümkün. Bu mektuplarda Gorki, Vilonof’un “gelgitli” karakteriyle
uzlaşmakta zorlandığını dile getirir, ondaki duygusal aşırılıkları çilesini
çektiği verem hastalığının ileri safhalarında olmasına bağlar. Vilonof,
Gorki’ye hayran olmasına rağmen onunla karşıtlık içerisindedir. İçinde
bulunduğu aydın ve sanatçı ortamı ile arasındaki gerilim öylesine derindir ki o
bu gerilimle başa çıkmayı bir türlü beceremez.
Vilonof,
işçi aydın olmakla gururlanmasına, bir “işçi felsefeci” olarak, Gorki ve
Bogdanof’un takdirini görmesine rağmen Capri’de içinde bulunduğu ortamın yol
açtığı duygusal, toplumsal ve psikolojik çelişkiyle başa çıkamaz. O, bir yandan
gerçek bir aydın olmak istemekte, bir yandan da Gorki’nin villasında gördüğü
aydınların zihniyetinden rahatsız olmakta, onlara şüpheyle yaklaşmaktadır.
Aydınlarda gördüğü bireyciliğe kızdıkça işçilerdeki kolektivizme o kadar çok
değer verir. Üstelik bu, Bogdanof’un felsefesi üzerinden gerekçelendirilen bir
yaklaşımdır. Gorki ise Vilonof’taki entelektüelizm karşıtlığını oldukça hassas
bir barometre olarak gördüğünü, konuyla ilgili düşüncelerini ölçmek için bu
barometreyi kullandığını söyler.[11]
Vilonof,
Troçki’ye yazdığı bir mektupta, “toplumsal bir sınıf olarak proletaryanın kendi
aydınlarına sahip olması gerektiği”nden bahseder, Troçki’den kendisinin kaleme
aldığı, parti okullarıyla ilgili detaylı raporu Pravda’da yayımlamasını
ister (Pravda, 1908'den beri Viyana'da Troçki tarafından
çıkartılmaktadır).
Bu
süreçte Gorki ve Bogdanof, ülkedeki parti örgütlerini parti okullarına onay
vermeleri konusunda ikna etmek için Vilonof’u görevlendirmiştir. Zira bu
dönemde Lenin ve ona bağlı Bolşevikler, söz konusu okulları “yeni bir hizbin
merkezi” olarak görmekte, onları tanımamaktadır.[12]
Troçki’nin
çıkarttığı Pravda gazetesini proleter kültürün amaçları doğrultusunda
bir sözcü olarak kullanma fikri, Leninistlerin çıkarttığı Proletari dergisinin
yayın kurulundan ayrıldığı günden beri kendi örgütüne hizmet edecek bir yayın
arayan Bogdanof’a aittir. Oysa kendisini hizipler arasında konumlandıran ve
parti birliği çağrısı yapan Troçki, makalesini yeni bir örgüte açma konusunda
tereddüt içerisindedir.
Capri
okulunu örgütleyen isimlere yazdığı, hiçbir yerde yayımlanmayan bir mektubunda
Troçki, tüm RSDİP’e hizmet edecek bir parti okulu kurulmasını talep eder, bu
amaç doğrultusunda ayrıntılı kimi didaktik ve metodik önerilerde bulunur. Daha
sonra, genel olarak eğitim programına katılmasa bile, Bolonya’da ajitasyon ve
propaganda konusunda birkaç ders vermeyi kabul eder.
Troçki’ye
yazdığı ve işçi hareketi için çok önemli olan işçi liderlerinin ancak bir parti
okulunda yaratılabileceğini söylediği mektubunda görüldüğü kadarıyla Vilonof,
esasen kendisinin okul için ne kadar önemli olduğunun farkındadır. Troçki’ye
yaptığı açıklamada dile getirdiği biçimiyle parti okulları, ancak
“teorisyenlerin deneyimleri pratik işçilerin deneyimleriyle kaynaştırıldığı
takdirde işlevsel olabilir. Aydınlar işçileri nasıl eğiteceklerini ancak
işçilerden öğrenebilirler.”
Haziran
1909’da Capri okulu için “öğrenci” seçmek amacıyla gizlice Rusya’ya gittiğinde
Vilonof, Bolşevikler bünyesinde gerçekleşmiş olan Leninist-Bogdanofist
ayrışmasını da Rus topraklarına taşımış olur. İlk başta, bu durumun geniş
kapsamlı siyasi sonuçlarını kavrayamayacak kadar saftır. O, Bogdanof’un
Bolşevizmin en büyük filozofu, Lenin’in de onun en büyük organizatörü olduğunu
düşünmektedir.
Peki
Vilonof bu iki isim arasında neden bir uzlaşma sağlayamamıştır? Ona göre parti
okulları Lenin ve Bogdanof’un uzlaşacağı en iyi ortamdır. Bu okullardan mezun
olacak işçiler Rusya’ya gittiklerinde bu uzlaşmanın mümkün olduğunu parti
örgütlerine göstereceklerdir.
Vilonof,
Bogdanof’un projesinin amacının sadece basit anlamda partiye hizmet edecek
işçilerin eğitilmesi olmadığını, ancak okulun faaliyetleri esnasında anlama
imkânı bulur. Esasen Bogdanof’un işçi aydın anlayışında amaç, “parti liderleri”
yetiştirmek değildir. Vilonof’un gözünde pratik işçi, işçi felsefeciden üstün
bir yere sahiptir. Okul içerisinde çevrilen bir dizi dolap üzerinden Vilonof,
Bogdanof’tan kopar, çünkü Vilonof, onun “eski Bolşevizm bayrağı altında, parti
okulunu dar bir çevreyle ikame etmek, bunun yanı sıra pratik işçileri dışlamak
derdindedir.” Bunun üzerine Vilonof, Lenin’in katı parti anlayışının işçilerin
davası için çok daha fazlasını vaat ettiğini düşünmeye başlar.
Kasım
1909’da Vilonof, diğer beş öğrenciyle birlikte Capri okulundan ayrılır.
Lenin'den Paris'e gelme davetini kabul eden bu işçiler bu şehirde sıcak
karşılanırlar ve onlar için bir dizi konferans düzenlenir. Vilonof, ideolojik
açıdan Bogdanofçu iken politik bir Leninist hâline gelir.
Sadece
birkaç ay sonra, Mayıs 1910’da Vilonof henüz 27 yaşında iken Davos’taki
sanatoryumda veremden ölür. Lenin, ölümünden kısa bir süre önce sanatoryum
masraflarının parti tarafından karşılanmasını sağlamıştır.
Gorki,
1927’de Pravda için kaleme aldığı bir anma yazısında şunu söylemektedir:
“Mikhail’e göre sınıfsal nefret, en güçlü yaratıcı güçtü. Bu güç onun için
hakikatin ta kendisiydi.”[13]
1918’de
Rusya’da ilk proleter üniversitesini açtığında Bogdanof, model olarak Capri ve
Bolonya’daki okullara işaret eder, ama bilhassa “Rusya’da işçilerin eğitimi
noktasında işçi filozof Vilonof’un yaptığı muazzam hizmetler” üzerinde
durur.[14]
Vilonof’la
ilk görüşmesi sonrası Lenin, 16 Kasım 1909’da Gorki’ye şunları yazar: “Mikhail
Yoldaş, Rusya'da devrimci sosyal demokrasinin başarısının garantisidir.”[15]
Lenin’e göre Vilonof, okulun ilerici işçileri o işçilerin gerçek hayatından
devşirmektedir. Capri’deki aydınlar arasında cereyan eden tartışmaların pek bir
önemi yoktur. Esasen Lenin, bu türden uzlaşmacı ifadelere Gorki’yle yaptığı,
kesintiye uğramış yazışmalara kaldığı yerden devam etmek için başvurmaktadır.
Vilonof’un
Capri’deki parti okulu ile bağlantılı olarak yürüttüğü faaliyetleri, belli
ölçüde katalizör görevi görür. Sonuçta Capri, işçilerin parti liderlerine
dönüştürülmesinden öte bir amaca sahiptir. Parti okulunun başta planladığının
aksine “işçi aydın” terimi, “parti aydını” terimi ile eşanlamlı hâle gelmez.
Tıpkı
Bolonya’daki okul gibi Capri okulunda da merkezî unsur, Bogdanof’un geliştirip
uygulamaya koyduğu kültürel-politik programdır. Temelde Vpered grubuna
ait olan bu Bolşevik program, Lenin’in programıyla doğrudan çatışma
içerisindedir. Bogdanof’a göre proletaryanın politik bilinci, yeni oluşacak
sınıfın kapsamlı ve uzun vadede somutlaşacak kültürünün yönlerinden sadece
birisidir.
Capri
parti okulunun sekreteri olarak Vilonof, partiye üye yazın emekçileri ve
aydınların okulun iç sorunları ve siyasi çatışmalar ile ilgili olarak
Bolşeviklerin merkeziyle, yani Lenin’le yürüttükleri tartışmalara katılan az
sayıda işçiden biridir (hatta çoğu vakit bir tek o vardır). Ama öte yandan
Vilonof, tam da bu süreçte kibirli değilse bile gururlu biri hâline gelir. Bir
yandan da o, Capri’deki partili aydınlardan nefret etmeye ve Lenin’e hayranlık
duymaya o tartışma sürecinde başlamıştır. O güne dek pek tanımadığı bir isim
olan Lenin, Vilonof’un gözüne mevcut karışıklığı düzene sokmak için uzaktan
müdahalelerde bulunan biriymiş gibi görünür.
Elimizde
diğer işçilerin okullara yönelik yaklaşımları konusunda pek fazla bilgi yok.
Ama şunu biliyoruz: 1917 sonrası Bogdanof, Proletkult isimli örgütü
kurma süreci dâhilinde bu işçilerle tekrar karşı karşıya gelir. Sonrasında bu
işçilerden ikisi, o dönem uygulanan politik baskıların gölgesi altında kaleme
aldıkları anılarında esas olarak Lenin’in katkılarına odaklanır. Dolayısıyla bu
tür çalışmalar da Capri konusunda önemli bir şey söylememektedirler.
* * *
Bogdanof’un
geleceğin toplumsal düzeni anlayışı, bireysel deneyimle kolektif deneyim,
örgütleyenlerle örgütlenenler, yönetenlerle yönetilenler arasında her türlü
farkın ortadan kalktığı, mutlak, herkesi kucaklayan, bütünsel hatta bütünleştirici
bir toplumsal birlik fikrini temel alır.
İşçilerin
hakiki manada inisiyatif almalarını talep eden Bogdanof, işçilerin belirli bir
bilinç düzeyine erişmeleri ve kendi kültürlerini üretmelerini mümkün kılıp
onların toplumun hegemonik sınıfı hâline gelmesini sağlayacak her şeyi
kucaklayan bir dünya görüşüne vakıf olmaları için eğitilmesi gerektiğini
söyler.
Bogdanof’a
göre işçilerin nihayetinde muzaffer olacak ve geleceğin dünyasını tanımlayacak
olan kolektif iradeleri, düşünce sahasında her türden çoğulculukla ve
bireycilikle çelişir. Bogdanof’un ifadesiyle, kolektivist madde ve ruh
arasındaki otoriter ikiliğin ortadan kalkması, aynı zamanda bağımsız bir
toplumsal kategori olarak aydın sınıfının sonunu ifade eder.
Bogdanof’un
çalışmalarının birçok yerinde okur, yazarın ideal durumlar dâhilinde işleyen
ideal işçi tiplerinden söz ettiğine ilişkin bir izlenim edinir. Bu noktada
zihinde Bogdanof’un gerçek işçileri tanıyıp tanımadığı, onlara ne ölçüde
ihtiyaç duyduğu soruları belirir. Bazı yerlerde ise Bogdanof, sanki işçilere
ihtiyaç duyuyormuş gibi görünür ama ona göre işçiler sadece aydınların yerini
almak için var gibidir.
Elimizdeki
çalışmaları dikkate alındığında Bogdanof, kendisinin idealize ettiği imajın
ötesinde işçilerle pek ilgilenmemektedir. O işçilerin kim oldukları, ne
yaptıkları onun umurunda değildir.
Bogdanof
nezdinde Vilonof ideal işçi aydındır. En azından bu, ilk tanıştıkları dönem
için geçerli olan bir değerlendirmedir. Ancak Vilonof süreç içerisinde
Bogdanof’un zihnindeki ideal imajın aksi yönünde hareket edince Bogdanof yüzünü
başka yöne çevirmiştir.
Jutta Scherrer
[Kaynak:
“The Relationship between the Intelligentsia and Workers: The Case of the Party
Schools in Capri and Bologna”, Workers and Intelligentsia in Late Imperial
Russia: Realities, Representations, Reflections içinde, Yayına Hazırlayan:
Reginald E. Zelnik, The Regents of the University of California, 1998, s.
172-185.]
Dipnotlar:
[1] Bkz. Jutta Scherrer: “Les écoles du parti de Capri et de Bologne: La
formation de l’intelligentsia du parti,” Cahiers du monde russe et
soviétique 19, 3 (1978): s. 259–84; “Bogdanov e Lenin: Il bolschevismo al
bivio,” Storia del marxismo içinde (Turin, 1979), cilt. 2, s.
493–546; “Culture prolétarienne et religion socialiste entre deux révolutions:
Les ‘Bolcheviks de gauche,’” Europa 2, 2 (1979): s. 67–90;
“’Proletarische Kultur’: Die Entstehung des Konzepts und seine Umsetzung in der
Organisation des frühen ‘Proletkult,’” Arbeiterkulturen zwischen Alltag und
Politik içinde, Yayına Hz. Friedhelm Boll (Viyana, Münih, Zürih, 1986), s.
101–21; “Gor’kij-Bogdanov: Aperçu sur une correspondance non publiée,” Cahiers
du monde russe et soviétique 29, 1 (1988): s. 41–52; “The Cultural Hegemony
of the Proletariat: The Origins of Bogdanov’s Vision of Proletarian
Culture,” Studies in History 5, 2 (1989): s. 195–210; “Bogdanov e
Capri,” L’Altra Rivoluzione içinde, Yayına Hz. Vittorio Strada
(Capri, 1994), s. 35–55.
[2]
A. A. Bogdanov, “Programma kul’tury,” A. A. Bogdanov, Voprosy sotsializma içinde
(Moskova, 1918), s. 72.
[3]
1905 sonrasında Bogdanof, Lenin’in tek, kişisel liderlik” için verdiği
mücadeleyi eleştirdi (RTsKhIDNI, f. 259, op. 1, ed. khr. 48, 1. 44 ob);
Aktaran: Daniela Steila’nın şu esere yazdığı takdim yazısı: A. A. Bogdanov, Desiatiletie
otlucheniia ot marksizma (Moskova, 1995).
[4]
A. A. Bogdanov, “Ne nado temnit’,” Ko vsem tovarishcham! İçinde (Paris,
n.d. [1910]), s. 4.
[5]
Andrzej Walicki, “Alexander Bogdanov and the Problem of the Socialist
Intelligentsia,” Russian Review 49, 3 (1990): s. 304.
[6]
Bu, sansürün reddettiği asıl özgün başlıktır. Capri ve Bolonya okullarındaki
deneyimlerin bir semeresi olan kitap şu isimle yayınlandı: Kul’turnye
zadachi nashego vremeni (Moskova, 1911).
[7]
A. A. Bogdanov (Maksimov), “Proletariat v bor’be za sotsializm,” Vpered 1
(1910).
[8]
Bogdanov, Kul’turnye zadachi, s. 69.
[9]
“Kakoi velikolepnyi paren’ etot rabochii, kakuiu intelligentsiiu obeshchaet
vydvinut’ nasha rabochaia massa, esli sudit’ po etoi figure!”; Gorki’den
yayıncı I. P. Ladyznikof’a mektup, Capri, Ocak 1909’un başları, Arkhiv A. M.
Gor’kogo içinde (Moskova, 1959), cilt. 7, s. 186.
[10]
A. V. Lunacharskii, Velikii perevorot (St. Petersburg, 1919), s. 45.
[11]
Buradaki ve diğer yerlerdeki tüm alıntılar Gorki’ye ait. Vilonof ve Troçki’ye
ait alıntılar ise yukarıda bahsedilen, New York kaynaklı arşiv materyallerinden
alındı.
[12]
Bkz. J. Scherrer, “Un ‘philosophe-ouvrier’ russe: N. E. Vilonov,” Le
mouvement social 111 (1980): s. 165–88. Vilonof’un Capri’den Moskova’daki
eşine yazdığı mektupla ilgili olarak bkz. Irina Revjakina, “Intersezione di
destini: Maksim Gor’kij e Michail Vilonov,” Yayına Hz. Strada, L’Altra
Rivoluzione içinde, s. 111–37.
[13]
M. Gorky, “Mikhail Vilonov,” M. Gorky, Sobranie sochinenii v tridsatykh
tomakh içinde (Moskova, 1952), cilt. 17, s. 88–90.
[14]
A. Bogdanov, “Proletarskii Universitet,” A. Bogdanov, O proletarskoi
kul’ture içinde (Leningad, 1924), s. 242.
[15]
V. I. Lenin i A. M. Gor’kii (Moskova, 1969), s. 45–49.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder