Bizim de Günümüz Gelecek
Asıl
adı Robert Gerard Sands olan Bobby, 9 Mart 1954’de Kuzey İrlanda’nın
Newtownabbey bölgesinde dünyaya geldi. Kraliyet yanlısı Protestan (loyalist)
baskı tehdit ve cinayetlerinden dolayı oldukça zorlu bir çocukluk yaşadı.
Loyalistlerin baskıları sonucu ailesi birkaç kez taşınma zorunda kalmıştır. Bu
zorlu, korkulu ortamda Bobby ailesiyle birlikte yaşam mücadelesi verme çabası
içinde 16 yaşına geldiğinde okulu bırakarak bir tamirhanede çırak olarak
çalışmaya başlar. Üç yıl zorlu bir çalışmanın ardından Kraliyet yanlılarının
Katoliklere baskılarından dolayı işini bırakır ve ailecek Belfast’a taşınırlar.
İşgal
altında bir şehirdir Belfast, tıpkı Gazze gibi Batı Şeria gibi, işgal güçleri
ve taraftarları Katolik İrlandalılara her türlü zulmü reva görmektedir. Tamamen
ayrışmış, ölümün ve nefretin cirit attığı Belfast sokaklarında Bobby, savaştan
ve nefretten uzak futbol oynayarak günlerini geçirir. Şarkı söylemeyi, şiir
yazmayı seven ve ileride çok ünlü bir futbolcu olma hayalleriyle dolu bir
çocuktur. Ama gelin görün ki Kraliçe’ye yemin etmediğiniz için dışlandığınız,
öldürüldüğünüz bir ortamda ne kadar barışçıl duygular beslenebilir. Büyüdükçe,
aklı erdikçe topraklarında yaşanan zulme, bir kenara bırakır futbolcu olma
hayalini. Artık bağımsızlık şarkıları söylemekte, direniş ve özgürlük için
şiirler yazmaktadır Bobby.
Güçlü
olduğu için güçsüzü öldürmeyi meşru gören, işgal ettiği toprakları kendisinin
ilan eden ve kendisine biat etmeyenleri her türlü acımasızlıkla dize getirmeye
çalışan İngiltere’ye karşı şarkıların, şiirlerin ve seslerin etki etmediğini
anlayan Bobby, düşmanıyla ancak silahlı mücadeleyle kazanım elde
edebileceklerini kavrayarak IRA’ya katılır. İrlanda Cumhuriyet Ordusunun bir
parçası olan Bobby çok kısa bir süre sonra kaldığı eve yapılan baskın sonucu
tutuklanır. Ve evde dört tabanca bulunmasından dolayı beş yıla mahkûm edilir.
İngiltere zindanlarında mahkûmiyet yıllarını kitap okuyarak geçirir. Bu sürede
fikirleri olgunlaşır. Tam anlamıyla bir devrimci olur ve yazılar yazmaya başlar
kurtuluş savaşıyla ilgili. 1976 yılında tahliye olan Bobby, Sosyalist İrlanda
Cumhuriyeti hayali için yeniden kolları sıvar.
Cezaevinden
çıktıktan altı ay sonra, IRA bir bombalama eylemi gerçekleştirir. Ulster
(kraliyet Yanlıları) ile IRA arasında çatışma başlar. Çatışmada IRA tarafından
kullanılan bir silahın aracında bulunmasıyla Bobby Sands ikinci kez tutuklanır.
Bobby
Sands defalarca İngiliz mahkemelerini tanımadığını söylemesine rağmen
yargılanır ve on dört yıla mahkûm edilir. 1976 Mart’ında İngiliz hükümeti,
çıkarttığı bir kararla İrlanda Kurtuluş Ordusu üyelerini politik değil adli
suçlular olarak gösterip kamuoyu nezdinde onları itibarsızlaştırma çabası içine
girmiştir. Adli suçlu olarak tanımladığı IRA tutsaklarına tek tip kıyafet ve
cezaevi işlerinde çalışma zorunluluğu getirilmiştir. İngilizlerin bu politikası
ilk olarak Bobby Sands’in kaldığı Long Kesh cezaevinde uygulanır. H blokları
adını verdikleri sekiz özel tip kanat inşa edilerek IRA’lı tutsaklar bu
bölmelere nakledilir. Adli suçlu tanımını kabul etmeyen IRA’lılar, İngilizlerin
kendilerini haysiyetsizleştirme politikalarına karşı direnişe geçerler. İlk
olarak verilen tek tip kıyafetleri giymeyerek çıplak eylemini başlatırlar. İki
yıl boyunca battaniyelere sarınarak eylem yapan tutsaklara diş geçiremeyeceğini
anlayınca faşist İngiliz yönetimi, bu kez de tutsaklar tuvalete götürülürken
onları koridorlarda dövmeye başlar. Bunun üzerine tutsaklar, tuvaletlere
gitmemeye başlarlar, ayrıca hücrelere tuvalet ve duş yapılmasını isterler.
İstekleri reddedilince tuvaletlerini hücreye yaparlar.
1980’e
kadar eylemler aralıksız devam eder. Tutsaklar için tam anlamıyla bir cehenneme
dönüşmüştür cezaevi. Bobby Sands de eylemlere katılmış ve yoldaşları tarafından
cezaevi sorumlusu ilan edilmiştir. İnsani ve ahlaki her türlü isteği faşist
İngiliz yönetimi tarafından reddedilen tutsaklar, Ekim ayına geldiklerinde ölüm
orucuna yatarlar.
Margaret
Thatcher hükümeti, toplumdan ve kamuoyundan gelen baskılara daha fazla kayıtsız
kalamayarak eylemin sonlandırılması için taleplerin kabul edildiğini açıklar.
Lakin bir aldatmaca olduğu çok geçmeden anlaşılır. Mahkûmlara yeniden işkence
yapılmaya başlanır. Bunun üzerine Bobby Sands 1 Mart 1981’de yeniden ölüm
orucuna başlar. Eylemde iken Bobby erken seçimlere aday gösterilerek
milletvekili seçilir. Ama İngiliz parlamentosu Bobby Sands’in vekilliğini kabul
etmez ve tutsaklığını devam ettirir.
5
Mayıs 1981’de, eyleminin altmış altıncı gününde ölüme yenik düşer Bobby Sands.
Öldüğünde henüz 27 yaşındadır. Ve hemen arkasından Francis Hughes, Raymond
McCressh, Joe McDonell, Martin Hurson, Kieran Doherty, Thomas McElwee, Patsy
O’hara, Kevin Lynch, Micky Devine yoldaşları takip eder onu. Ekim 1981’de ölüm
oruçları son bulur.
Bobby
Sands mahkûmluk günlerinde şiirler yazar. Tuvalet kâğıtlarına yazdığı şiirleri
el altından dışarıya çıkarılarak yayınlanır.
* * *
Zamanın
Ritmi
Her
insanın içindedir o,
Sen de bilir misin onu dostum?
Milyonlarca yıldır esen rüzgâra direnen,
Ve sonuna dek direnecek olandır o.
Zaman
henüz yokken doğdu
Ve yaşamın dışında büyüdü,
İnsanı boğan asmalarını kesti kötülüğün,
Bir bıçak oldu, yakıcı ve öldürücüydü.
Bir
kıvılcımdı henüz ateş yokken,
Ve alazladı bilincini insanın,
Çeliğin kalbine yürüyen suya,
Zaman, zaman olmaya başladığı vakit
Yol gösterdi.
Babil’in
nehirlerinde durup ağladı,
Ve bütün insanlar ölüme vardığında,
Kıvranan bir ızdıraptı çığlığı,
Haça gerildi, kan sızdı toprağa.
Dilinde
ölümü anımsatan bir kelimeydi Spartaküs,
Appian yolu[1] boyunca çarmıhlar
Sıra sıra dizildi
Roma’da öldü, aslan ve kılıçla.
Wat
Tyler’ın[2] yoksullarıyla yürüdü,
Kralları, lordları ürküttü,
İnsanın canını alan bakışlarını kuşanırdı
Sanki yaşıyor gibiydi.
Bunak
fatihlerin karşısına geçer
Kutsal bir masumiyetle gülümserdi,
Öyle mütevazı, öyle munisti ki
Altının lanet kudretinden bihaberdi.
Birden o
zavallı Paris sokaklarında çıkıverdi karşımıza,
Köhnemiş Bastille’i yıkıp geçti,
Sonra yöneldi yılanın başına,
Ve onu topuklarıyla ezdi.
Buffalo
düzlüklerinde kanlar içinde öldü,
Öyle çok yağmur yağdı ki
Etini tel tel edip götürdü.
Kalbi ise Wounded Knee’ye[3] gömüldü,
Gene doğacak, doğrulacaktı topraktan.
Kerry
göllerinde çığlığı yükseldi,
Diz çöktü yere, öldü.
İçindeki o büyük isyanla.
Onu vurdular, soğukkanlılıkla.
Umudun
her damla ışığında o var,
Sınır, mekân tanımaz.
Kırmızıya, siyaha, beyaza
Rengini veren odur,
Hiçbir millet onsuz olamaz.
Ölü
kahramanların kalbinde gömülü olan o,
Çığlığını zalimlerin gözlerinin içine savuran o.
Yüksek dağların zirvesi yurdudur,
Göğü dağlayan gene o.
Bu hücre
odasındaki ışık ondan,
Kudretli şimşekler onun eseri,
Yılgı bilmez bir düşünce bu dostum,
Her daim şunu söyler
Bu düşüncenin dili:
“Ben haklıyım!”
* * *
Bobby
Sands kısa ömrüne acılı, ama bir o kadar da umutlu bir mücadele sığdırdı.
Hiçbir zaman düşmanla el sıkışmadı. Militanlığından biran olsun ödün vermedi.
Milletvekili seçilmesine rağmen eyleminden geri adım atmadı. Takım elbiseyi ve
kürsüde nutuklar atmayı açlığa yeğledi.
Çünkü
biliyordu Bobby, halkının gözü üzerindeydi. Onun vazgeçmesi, halkının da
iradesini kırabilirdi. Toplumuna mal olmuş bir kişi asla yolundan dönemez, ne
pahasına olursa olsun kararlılığını azmini sürdürmeli. Kendisi bu uğurda yitse
de yerine geleceklerin bilinciyle örnek olmalı. Bu yüzden dünyanın her
yerindeki tutsak edilmiş yurtseverler Bobby Sands’i örnek alır kendilerine. Bu
yüzden Bobby Sands ölümsüzdür. Çünkü o, kendisini acılı bir ölüme yatırarak
davasına ihanet etmedi. Kararlılığı umutsuz olan halkına alev oldu. O alevle
IRA, düşmanını yaktı, onu kül etme noktasına getirdi. Bobby Sands ölmeden önce
günlüğüne şu son notları düşmüştü:
“Bizim de günümüz gelecek.”
Evet
inanıyorum, eli kulağında o günün.
İyi
ki doğdun Bobby Sands Yoldaş. Alevin azalmak bilmeden yüreklerimizde yanmakta.
Can Şahin
9
Mart 2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder