Irak’ta,
yirminci yüzyılın başlarında komünist fikirlerin yayılması, hâlen daha gizemini
koruyan bir meseledir. Hiç şüphe yok ki bu süreç, iniş çıkışlarla ama giderek
yoğunlaşarak ilerlemiştir. Hareketin nihayetinde 1934’te komünist partinin
kuruluşuyla neticelenen hikâyesinin tam hâline hiçbir zaman vakıf
olunamamıştır. Ama gene de elimizde kırıntı da olsa belirli bilgiler mevcuttur
ve bu bilgiler, bize geleneksel bir toplumda gizli bir ideolojiyi yayma
noktasında faaliyet yürütmüş kişilerin ve örgütlenme pratiğinin önemini açığa
çıkartacak niteliktedir.
Sosyalist
fikirler, ilkin Kahire, Beyrut ve İstanbul gibi Osmanlı şehirlerinde canlanma
imkânı buldu. Mısır, Avrupalı işçilerin ve aydınların yoğun olarak bulunduğu
bir yerdi, dolayısıyla on dokuzuncu yüzyılın sonlarından itibaren muhalif
ideolojilerin gelişeceği zemini teşkil etti. Anarşist ve sosyalist fikirler,
ayrıca Selamet Musa gibi ılımlı sosyalist milliyetçilerin görüşleri, bu ülkede
gelişme imkânı buldu.
1917
Ekim Devrimi ve Komintern’in kuruluşu sonrası bölge, komünist fikirlerin daha
kararlı ve belirli bir yöntem üzerinden yayıldığı bir yer hâlini aldı.
Filistin’deki sömürgeci yerleşim hareketine katılan Sosyalist Siyonist
Yahudilerin çabalarıyla birlikte Lübnan ve Suriye’de de belirli sonuçlar elde
edildi.[1]
Gelgelelim
Irak’ta süreç, nispeten daha yavaş ilerledi. Kuzey bölgesinin Rus işgali
altında olduğu Irak’ta devrimci fikirler, imparatorluk ordusu saflarında
kendilerine yer buldu. Ruslar savaşta başarısız olunca, 1917’de devrim
gerçekleşti, ardından yaşanan iç savaşı takiben Ermenistan ve Azerbaycan gibi
yerlerde sovyet cumhuriyetleri kuruldu, komşu İran’da komünistler nüfuzlarını
artırdılar. Yapılan seyahatler, ticaret ve hac sayesinde radikal fikirler,
birçok yere yayılma imkânı buldu, zamanla bu fikirler, Musul ve Bağdat gibi
Irak’ın büyük şehirlerine ulaştı.
Bolşevik
Devrim öncesinde sosyalist fikirler, azınlıklar arasında, bilhassa Yahudilerde
ve Ermenilerde güçlüydü. Avrupa’da sürgünde olan Ermenilerin on dokuzuncu
yüzyıl sonlarında kurdukları Ermeni sosyal demokrat hareketi Hınçak, Doğu
Anadolu’da ilk sosyalist hareketin gelişiminde önemli bir rol oynadı. 1914’te
örgüt, başka bir muhalefet partisiyle birlikte, Doğu Anadolu Ermenilerinin
imparatorluğun başka bir kısmına sürgün edilmesini öngören soykırım planlarına
mani olmak için Osmanlı hükümetine karşı darbe tezgâhladı. Ancak bu plan açığa
çıktı, sonrasında partinin iradesi polis eliyle kırıldı. Bu süreçte yirmi lider
isim asıldı, Arsen Kidur ismindeki genç bir Iraklı ise kaçmayı başardı.
Bağdatlı
olan bu 26 yaşındaki tarih öğretmeni, sonraki süreçte Irak komünist hareketinin
gelişiminde önemli bir rol oynadı. Esasen onun hapisten kaçmasına, Bağdat’taki
Sultaniye Okulu’nda kendisi gibi öğretmen olan Raşid Ali Gilani yardım etti,
Gilani de ilerleyen süreçte Irak milliyetçi hareketi içinde önde gelen
isimlerden biri oldu.[2]
Kidur’un
o dönem öğrencilerinden olan, 11 yaşındaki Hüseyin Rahhal, on yıl sonra 1934’te
kurulacak IKP’nin oluşumuna yol açan politik sürecin temellerini attı. Babası
zengin bir tüccar olan Hüseyin, babasının Körfez’e ve Hindistan’a uzanan
işlerinin batmasına tanıklık etti. Baba, sonrasında Osmanlı ordusuna yazıldı.
Hızla yükselen baba, subay oldu, oğluyla birlikte birçok yere gitti.
Babasıyla
birlikte Almanya’da iken Hüseyin Rahhal, komünist fikirlerle burada tanıştı,
Ocak 1919’daki Spartaküs Birliği’nin öncülük ettiği ayaklanmaya bizzat şahit
oldu. Bu esnada Kidur ise saklanmak için Necef’e gitti. 1917 yılı itibarıyla
İngiliz ordusuna Rusça tercümanı olarak hizmet vermeye başlayan Kidur, orduyla
birlikte Fırat ve Dicle hattı boyunca ilerledi, bu esnada Hanakin ve
Bakuba’daki Rus askerleriyle temas kurdu. Sonrasında bu askerler Irak’tan
ayrılırken, onlarla birlikte Ermenistan’a gittiler. Savaş sonrası bağımsız
Ermeni Cumhuriyeti’nin kurulması ile birlikte Kidur, Bağdat elçisi oldu,
1920’de bu cumhuriyet yıkılıp yerine Ermeni Sovyet Cumhuriyeti kurulana dek bu
görevine devam etti.[3]
Kidur’un
Hüseyin Rahhal üzerinde ne ölçüde etkili olduğu bilinmemekle birlikte,
sosyalist tarih öğretmeni ve Avrupa’da yaşanan devrimci kalkışma, bunun yanında
bir yıl kaldığı Hindistan’da Hintli devrimcilerle kurulan münasebetler,
Rahhal’ı 1924’te ilk Marksist çalışma grubunu kurmasına neden oldu.
Aynı
fikirlere sahip insanların oluşturduğu grupla birlikte Hüseyin, Sahife isimli
gazeteyi çıkarttı. 1924-1925’te ve sonrasında 1927’de yayınlanma imkânı bulan
gazete, ülkede kendi türünün ilk örneğiydi. Mahmud Ahmed Seyyid, Avni Bakr
Sıdkı ve Mustafa Ali gibi isimlerin yeraldığı örgüt, Marksizm sözcüğüne yer
vermeden, Marksist içeriğe sahip yazılarla yeni fikirleri yaymaya başladı.
Gelgelelim din eleştirisi gibi hususları içeren bazı yazılar, o günkü Irak
toplumu için fazla radikaldi. Doğal olarak gazete, devlet tarafından kapatıldı.
Hüseyin
Rahhal, aynı zamanda 1926’da kurulan Dayanışma Kulübü’nün de üyesiydi.
Yurtseverlerin örgütlendiği bu kulübe birçok genç üye oldu. Kısa süre faaliyet
yürütme imkânı bulan kulüp, Zeki Hayri, Asım Flayye, Abdulkadir İsmail, Hüseyin
Cemil, Abdulfettah İbrahim gibi komünist ve milliyetçi hareketlerin ileride
lideri hâline gelecek birçok ismi bir araya getirdiği için önemlidir. Bir süre
sonra Hüseyn Rahhal, siyasetten elini eteğini çekti, ama yaptığı katkı ile
oluşan platform, komünist hareketin doğmasını sağladı.[4]
Aynı
dönemde ülkenin güneyinde başka bir komünist hareket inşa edilmeye başlandı. Bu
hareket, esas olarak Petros Vasili isimli bir adamın gayretleri sonucu
oluşmuştu. Arapların Butrus Ebu Nasir olarak tanıdığı Tiflisli bir Süryani olan
bu kişi, komünist fikirleri yaymak için yirmilerde ve otuzlarda Irak’a gelen
profesyonel bir devrimciydi. 1934’te ülkeye girişi yasaklandı. Polis
raporlarına göre Petros’un ailesi, aslen Kuzey Iraklı Amediyye aşiretindendi.
Ailesi, Osmanlı’nın son döneminde Gürcüstan’a göç etmişti. Rusça, Gürcüce,
Farsça, Türkçe ve Arapçaya hâkim olan Petros, Irak’ta kaldığı dönemde farklı
şehirlerde kalmış, Bağdat, Bakuba ve Süleymaniye’de yaşadıktan sonra güneydeki
Nasıriyye şehrine yerleşmişti. Petros, burada Araplaşmış Süryani bir isim olan
Yusuf Selman Yusuf ile tanıştı. Yusuf, kırklarda Yoldaş Fahd ismiyle kırklarda
IKP’nin başına geçti.
Petros’un
Nasıriyye’ye ne vakit geldiği bilinmemektedir. Batatu’ya göre ilk grup, 1927’de
Basra’da kuruldu. Petros’un bu grubun örgütlenmesine katkı sunup sunmadığı ise
bilinmemektedir. Ertesi yıl Yusuf Selman, kardeşi Davud ve arkadaşı Gali
Züveyyed, Petros’un da katkılarıyla bir okuma grubu oluşturdu.[5] Selman
kardeşlerle dost olduğunu iddia eden ve Petros’un Nasıriyye’de yaptığı terzilik
işi için kendisine dükkânını kiraya veren Abdulcabbar Eyyüb’ün
değerlendirmesine göre Petros, şehre 1929’da gelmişti.[6] Her iki
değerlendirmenin de doğru olması mümkündür.[7]
Ama
hikâye, Abdulhamid Hatib’in Basra’daki okuma grubunu ilk kuran kişi olduğunu
söyleyen değerlendirmelerle daha da karmaşık bir hâl almaktadır. Bu
değerlendirmeye göre Selman kardeşleri ve Gali Züveyyed’i komünizmle
tanıştıran, Hatib’di. Hatib, sonrasında polis muhbiri ve ajan provokatör
olduğundan, bugün anlattığı bu hikâyeye pek inanılmamaktadır.
Ama
gene de bugün elimizde bir polis ifadesi var ve bu ifadeye göre Hatib (henüz
kurulmamış olan) komünist partiye kabul edildiğini iddia ettiği, ismi yukarıda
aktarılan kişilerin fotoğraflarını Ahvaz’daki Sovyet Konsolosluğu’na bizzat
kendisi vermişti.[8] Fakat bu sözlerden anlaşıldığı kadarıyla Hatib, süreçte
oynadığı rolü bir miktar abartmaktadır. 1930’da Hatib, ilk Iraklı temsilci
olarak, Moskova’daki Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’ne gönderildi. Nasıl
olduysa Hatib, 1933’te polis muhbiri oldu.[9]
1930’da
Petros Vasili’nin Nasıriyye’den kovulması sonrası Yusuf Selman ve Gali
Züveyyed, güneyde komünist fikirleri yaymak ve Bağdat’taki diğer gruplarla bağ
kurmak için yoğun bir çaba harcadı.[10] Bağdat’taki komünistlerin yayınlarını
şehirden, Bağdat-Nasıriyye-Basra hattında çalışan demiryolu mühendisi Cemil
Tuma çıkartıyordu. 1930’dan 1934’te IKP kurulana dek farklı şehirlerdeki
komünist gruplar arası işbirliği ve koordinasyon iyice gelişti.[11]
1933’ün
sonunda Nasıriyye ve sonradan başına Gali Züveyyed’in geçeceği Bağdat grubunda
toplam altmış civarında insan vardı. Bağdat’ta üç ayrı grup oluştu. Birinin
başında 1931-1934 arası dönemde Kasım Hasan ve Mehdi Haşim ile birlikte KTUV’da
eğitim alacak olan Asım Flayye bulunmaktaydı. İkinci grup, Yusuf İsmail, Nuri
İsmail ve Cemil Tuma etrafında toplaşmış kişilerden oluşuyordu. Üçüncü grubun
lideri ise Hüseyin Rahhal’ın öğrencilerinden Zeki Hayri’di.
Komünist
fikirler, farklı ve dolambaçlı yollardan ilerlese de hepsinin de nihai kaynağı
Ekim Devrimi ve Komintern’di. Bu iki kaynak, Zeki Hayri’yi, Dayanışma Kulübü,
Hüseyin Rahhal, Arsen Kidur ve Ermeni Hınçak Partisi’nin sol kanadı üzerinden
dolaylı olarak beslemişken, Petros Vasili gibi Komintern propagandacıları
örneğinde görüldüğü üzere, kimi isimleri doğrudan etkilemişti. Bu kişiler,
ayrıca Moskova’daki KTUV’da verilen eğitimden ve Suriye ile Lübnan’daki
komünist partilerden de katkı aldılar.[12]
Nihayetinde
tüm bu akımlar bir araya gelip ileride kurulacak komünist teşkilâtın
temellerini attılar. Sonrasında parti, kuruluş tarihini 31 Mart 1934 olarak
belirlese de bugün elimizde, bu tarihin doğruluğunu ispatlayacak herhangi bir
belge bulunmamaktadır. O dönemde partiye katılan isimlerin ilk elden kaleme
aldıkları çalışmalarda, ayrıca Arapça ve İngilizce yazılmış olan ikincil
kaynaklarda partinin kuruluş tarihi konusunda bir uzlaşma söz konusu değildir.
Hatta kimileri, partinin 1935’e dek kurulmadığı iddiasındadırlar.
Abdulfettah
İbrahim’in değerlendirmesine göre Kasım Hasan’ın Bağdat’ın Babe’ş Şeyh
mahallesindeki evinde bir toplantı yapılmış, bu toplantıya Asım Flayye, Yusuf
İsmail, Nuri Rufail, Yusuf Matti, Hasan Abbas Karbasi, Abdulhamid Hatib vs.
katılmıştır. Bu toplantının partinin kurulduğu toplantı olup olmadığı
bilinmemekle birlikte, İbrahim’in tam tarihini vermediği bu toplantının önemli
olduğu açıktır. Zira farklı gruplardan insanlar, IKP’nin ilk çekirdeğini
oluşturmak için bir araya gelmişlerdir.[13]
Hanna
Batatu’nun aktardığına göre, 8 Mart 1935’te Asım Flayye Bağdat’ın Ra’sü’l Karya
mahallesinde başka bir toplantı yapıldı. Toplantıyı düzenleyen kişi ise Ağustos
1934’te Moskova’dan dönen, sonrasında Bağdat'taki komünistlerin başına geçmiş
olan Asım Flayye’ydi. Bu toplantıya yukarıda ismi zikredilen kişilerin bazıları
katıldı, burada Emperyalizmle Mücadele Derneği kuruldu.[14] Batatu’ya göre bu
toplantıda komünist parti adı anılmamışsa da asıl kuruluş toplantısı budur.[15]
Kimsenin itiraz etmediği tek husus ise Temmuz 1935’te Halkın Mücadelesi gazetesinin
çıkartılmış olmasıdır. Gazetenin başlığının altında “Irak Komünist Partisi
Merkez Komitesi resmi yayın organı” ibaresi yer almaktadır.[16]
Ancak
yeni örgüt, halk içinde örgütlenmek yerine Lenin’in Ne Yapmalı’da
tahayyül ettiği komünist öncüden fersah fersah uzak olan, disiplinsiz “kahve
aydınları”ndan oluşan bir birliktelikti. Birkaç istisna dışında bu insanlar,
orta sınıfa mensup kişilerdi. Çoğunluk avukat, öğretmen, memur, öğrenci ve
serbest meslek sahibi kişilerdi. İçinde yaşadıkları toplumdaki yoksulluğa,
güçlüklere ve biçareliğe tanık olsalar da bu çileyi ilk elden tecrübe
etmiyorlardı. Bunlar, kafelerde bir araya gelip tartışan gençlerdi. Yeni
örgütte disiplin, bağlılık ve emir-komuta zincirine rastlanmamaktaydı.
Bunun
sonucunda da tartışmalar yaşandı, anlaşmazlıklar üzerinden örgüt bölündü. Zeki
Hayri grubunun Mart 1935’te oluşmasından bir ay sonra Yusuf İsmail, Nuri Rufail
ve destekçileri örgütten ayrıldı. Başını Asım Flayye, Mehdi Haşim ve Haşim
Hasan’ın çektiği geri kalan grup, Hayri ve Yusuf Matti’yi de aralarına alarak
bir gazete çıkartmanın temel görev olduğuna karar verdi ve bu karar üzerine,
Temmuz ayı içerisinde Halkın Mücadelesi gazetesini çıkarttı. Yeni
partinin uluslararası komünizme bağlı olduğunu göstermek için de Kasım Hasan,
Komintern’in aynı yılın yaz sonunda Moskova’da düzenlenen yedinci kongresine
gönderildi.[17]
Yusuf
Selman, IKP’yi kuran Bağdatlı grupların içinde yer almıyordu, ama o ve güneyli
komünistler, bu gruplarla sıkı bir ilişki içerisindeydiler. 1933 yılında sık
sık Bağdat’a gidip gelen Yusuf, buradaki toplantılara katılarak bu
toplantılarda bilgi ve yayın alışverişinde bulundu.[18]
Genel
anlamda Irak Komünist Partisi’ni Bağdatlı komünistlerin, bilhassa yeni partiyi
kontrol altına alan Asım Flayye’nin kurduğunu söylemek mümkündür. Yusuf’un bu
duruma içerleyip içerlemediği bilinmemekle birlikte kendisi sonraki süreçte
Irak’tan ayrılmaya karar verip komşu Arap ülkelerini keşfetmek amacıyla bir
yolculuğa çıktı.
Yusuf,
Ağustos 1934’te Nasıriyye’den Basra’ya gitti, buradan da Kuveyt’e geçti.
Körfez’deki emirlikleri ziyaret ettikten sonra Suriye’ye gitti ve burada Suriye
Komünist Partisi sekreteri Halid Bektaş ile bir araya geldi. Komünistlere
husumet beslediği için değerlendirmelerine pek inanılmaması gereken Eyyüb’ün
dediğine göre Yusuf, Halid Bektaş’la kavga etti, IKP’nin genel sekreterinin
kendisi olması konusunda destek sunmasını istediği Bektaş, bu kavga üzerine
Abdulkadir İsmail’e destek çıktı.[19] Öyle olsa bile, bazı kaynaklarda
aktarıldığı biçimiyle, IKP Merkez Komitesi, o dönemde parti adı “Said” olan
Yusuf’u KUTV’da okuması için Moskova’ya gönderdi.[20]
1934
sonunda veya 1935’in başlarında Moskova’ya gitmeden önce Yusuf, o dönemde
Komintern’in yürütme komitesindeki Arap temsilcisi olan Mahmud Atraş ile
Beyrut’ta bir araya geldi. Muhtemelen Yusuf, 1935’te Moskova’ya gitti, 1937’ye
dek burada eğitim aldı, Ocak 1938’de ise Irak’a döndü. KUTV’da aldığı eğitim,
kendisini komünizm davasına adamış bir isim olarak Yusuf üzerinde muazzam bir
etkiye yol açmışsa da ondaki Marksizm-Leninizm anlayışının, halk mücadelesinin
taktik ve stratejisine, partinin örgütlenmesi sürecinin inceliklerine dair
bilgisinin sınırlı olduğunu görmek gerekmektedir.
Çok
az sayıda Marksist kitaba ulaşma imkânı bulunan Irak’ta varolan kitaplar da
ağırlıklı olarak Arapça değildi. Oysa Yusuf, Moskova’da koca bir
Marksizm-Leninizm kütüphanesini kullanma fırsatını yakalamış ve hevesli bir
öğrenci olarak çalışma şansı bulmuştu.[21]
Johan Franzén
[Kaynak:
Communist Parties in the Middle East: 100 Years of History, Yayına
Hazırlayanlar: Laura Feliu ve Ferran Izquierdo-Brichs, Routledge, 2019, s.
74-79.]
[1]
Bu sürecin daha kapsamlı bir değerlendirmesi için bkz. Johan Franzén,
‘Communism in the Arab World and Iran’. The Cambridge History of Communism:
Volume 2, The Socialist Camp and World Power 1941–1960s içinde, Yayına
Hazırlayanlar: Naimark, N., Pons, S. & Quinn-Judge, S., Cambridge University
Press, 2017.
[2]
Hanna Batatu, The Old Social Classes and the Revolutionary Movements of
Iraq: A Study of Iraq’s Old Landed and Commercial Classes and of Its
Communists, Ba‘thists and Free Officers, Londra, Saqi (ilk yayımlayan:
Princeton University Press, 1978), 2004: s. 373.
[3]
Batatu, a.g.e., s. 389–92.
[4]
Batatu, a.g.e., s. 393–403.
[5]
Batatu, a.g.e., s. 404–6.
[6]
‘Abd al-Jabbar Ayyub, Ma’a al-Shuyu’iyin fi Sujunihim: Haqa’iq Matwiyyah
Tanshur li-Awwal Marrah, Bağdat, Matba’at al-Ma’aref, 1958: s. 6.
[7]
Batatu, Yusuf Selman’ın Petros Vasili’yle ilkin 1927 yılında Basra’da
tanıştığını iddia etse de elde bu malumatı destekleyecek herhangi bir kanıt
bulunmamaktadır (Batatu, a.g.e., s. 489–90).
[8]
Batatu, a.g.e., s. 405.
[9]
Salah al-Kharsan, Safahat min Ta’rikh al-’Iraq al-Siyasi al-Hadith:
al-Harakat al-Markisiyyah 1920–1990, Beyrut, Matba’at al-’Arif li
l-Matbu’at, 2001: s. 18–19.
[10]
Batatu’nun kullandığı polis dosyalarına göre Yusuf, 1930 yazını halkların
hayatlarını öğrenmek için komşu ülkeleri yaya olarak seyahat etmeye ayırmış, bu
süreçte Huzistan’ı (İran), Kuveyt’i, Ürdün’ü, Suriye’yi ve Filistin’i ziyaret
etmiştir. (Batatu, a.g.e., s. 490).
[11]
‘Abd al-Jabbar Ayyub, a.g.e., s. 11–12.
[12]
Batatu, a.g.e., s. 411–12.
13.
Kazim al-Musawi, al-Mitriqah wa al-Minjal fi al-’Iraq: Qira’ah fi Kitabat wa
Mudhakkirat Qiyadat Shuyu’iyyah, Beyrut, Dar al-Farab, 2011: s. 53.
[14]
Hiç şüphe yok ki bu dernek ilhamını 10 Şubat 1927’de Belçika’da kurulan,
Komintern’e bağlı cephe örgütü Emperyalizmle Mücadele Birliği’nden [Ligue
contre l’impérialisme et l’oppression colonial] almaktadır. Bazı
kaynaklarda bu yeni örgütün adının Emperyalizme ve Sömürüyle Mücadele Komitesi
(veya Birliği) olduğu iddia edilmektedir (al-Musawi, a.g.e., s. 51).
[15]
Batatu, a.g.e., s. 431–2.
[16]
Kazim al-Musawi, a.g.e., s. 53.
[17]
Batatu, a.g.e., s. 434–5.
[18]
Kazim Habib & Zahdi al-Da’udi, Fahd wa l-Harakah al-Wataniyyah fi
l-’Iraq, Beyrut, Dar al-Kunuz al-Adabiyyah, 2003: s. 131.
[19]
‘Abd al-Jabbar Ayyub, a.g.e., s. 20–2.
[20]
Kazim Habib & Zahdi al-Da’udi, a.g.e., s. 137.
[21]
Kazim Habib & Zahdi al-Da’udi, a.g.e., s. 158–9.