Pages

06 Temmuz 2020

Malcolm X ve DEH

1963’te kurulan Devrimci Eylem Hareketi [DEH], bir komite meydana getirerek on iki maddelik bir program hazırladı. Sonrasında program, düzenlenen konferansta tartışıldı. Program, şu maddeleri içermekteydi:

1. Ülke genelinde bir siyahî öğrenci hareketi inşa edilecek.

2. İdeoloji (özgürlük) okulları kurulacak.

3. Tüfek kulüpleri kurulacak.

4. Kurtuluş ordusu inşa edilecek (Gerilla Gençlik Gücü).

5. Propaganda faaliyeti yürütülecek, eğitim merkezleri açılacak, ülke geneline yayılacak bir teşkilât kurulacak.

6. Yeraltında faal olacak öncü meydana getirilecek.

7. Siyahî işçilerin “kurtuluş”çu birliği tesis edilecek.

8. Siyahların örgütü (hücreleri) kurulacak.

9. “Ülke içinde ülke” anlayışı geliştirilecek, sürgünde bir hükümet kurulacak.

10. Savaş fonu oluşturulacak (politik ekonomi).

11. Siyahî çiftçi kooperatifleri kurulacak.

12. İşsiz siyahlar ordusu kurulacak.

Örgütün yetkili isimleri seçimle işbaşına geldi:

Uluslararası sözcü: X

Uluslararası başkan: Robert F. Williams

Ulusal Saha Başkanı: Max Stanford

Yürütme Komitesi Başkanı: Don Freeman

İdeoloji Başkanı: James Boggs

Yürütme Komitesi Sekreteri: Grace Boggs

Sayman: Milton Henry/Paul Brooks

DEH saha başkanı Max Stanford, 1964’te New York’a gittiğinde oradaki DEH kadrolarıyla bir araya geldi ve hemen ardından Malcolm X’le temas kurdu. Siyahların kurtuluş hareketindeki yeni gelişmeleri kendisine anlattıktan sonra Malcolm’a DEH’in uluslararası sözcüsü olmayı teklif etti. Malcolm sözcü olmayı kabul etti, ama bunun bir sır olarak kalması gerektiğini, zira istihbaratın hâlihazırda Küba’da sürgünde olan Robert Williams’la bağını öğrendiği takdirde alarma geçeceğini söyledi.

Malcolm, o günlerde geniş bir kitlesel harekete öncülük etmesi öngörülen bir örgüt kurmaya hazırlanıyordu. Bu örgüt, birleşik cephe olarak iş görecekti. Malcolm, DEH’li örgütçülerden bu örgütün kurulmasına katkıda bulunmalarını, aynı zamanda içine sızarak örgütün güvenlik birimini meydana getirmelerini istedi. Müslüman Camii isimli örgüte polis ajanlarının sızdığını bilen Malcolm, kime güveneceğini bilemez bir hâldeydi. Malcolm, Afrika seyahatinden yeni dönmüştü. O dönemde ABD’yi Afrikalı-Amerikalılara karşı işlediği suçlarla ilgili olarak İnsan Hakları Beyannamesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle Birleşmiş Milletler’e şikâyet etme teklifine Afrika ülkelerinden destek toplamaya çalışıyordu.

Malcolm da DEH de Afrikalı-Amerikalı mücadelesinin uluslararasılaşmasının ABD hükümetinin yalnızlaştırılması ve yeni müttefiklerin kazanılmasında zaruri olduğunun farkındaydı. Bir ay süreyle her gün yapılan örgütsel tartışmalarda, mücadelenin farklı yönleri analize tabi tutuldu. Saha başkanı, Malcolm’a Mekke’de beyazlarla ilgili olarak dile getirdiği sözlerini sordu, bu sözlerin sonradan tahrif edilip edilmediğine ilişkin bir soru yöneltti. Başkanın aktardığına göre o an Malcolm, kitle desteğini oluşturan siyahî milliyetçi kitleyi yitireceğine dair bir kaygıya kapılmıştı.

Malcolm soru üzerine, Cezayir’de Cezayirli bir devrimcinin kendisine Marcus Garvey kadar kara çıktığı bir resmini gösterdiğinden bahsetti. Resmin altında bir anlamda deri renginin insana üstünlük kazandırdığına dair bir ifade yer alıyormuş. Bu anlamda kara derili Afrikalıların açık tenli Afrikalılardan üstün oldukları iddia ediliyormuş. Bu tespit, sonrasında Amerikan istihbaratı ve Enformasyon Ajansı tarafından çeşitli ortamlarda yayınlanmış. Resmi gösterdikten sonra Cezayirli devrimci, “madem bu türden propagandayı sıkıntılı görüyorsun, onun seni Afrika kıtasından kopartacağını düşünüyorsun, o vakit bil ki ırkçılar, bu tür çalışmalarla seni Afrikalı-Amerikalı kitlesinden de kopartabilir” demiş. Ardından da aynı devrimci, Malcolm’la kitle çizgisi anlayışını tartışmış. O noktada Malcolm, Amerika’da siyah milliyetçilerinin her daim olduğunu, ama kendisinin henüz siyah milliyetçisi olmamış kitlelere ulaşması gerektiğini anlamış. Öte yandan, Araplar da kendisine “gerçek İslam”ı uygulaması konusunda baskı yapıyorlarmış. Bu tür sebeplere bağlı olarak Malcolm, çizgisini bir miktar değiştirmeye karar vermiş.

Stanford ile yapılan görüşme sonunda Malcolm’ın yurttaş hakları hareketine girmesine, ardından da hareketi siyah devrim hareketine dönüştürmesine karar verildi. Bu amaç doğrultusunda DEH ve başka gruplar, Malcolm’ın güneye gitmesi konusunda hazırlıklar yapmaya başladılar. Malcolm, orada özsavunma hakkından faydalanan gösterilere katılacaktı. Ayrıca etrafında toplaşacak ve siyahların birleşik cephesini meydana getirecek silâhlı savunma birimlerinin kitle sözcüsü olacaktı.

Ardından Malcolm, kitle örgütünü kurmak için kolları sıvadı. Ona bağlı çelik çekirdek, örgütün isminin Ulusal Kurtuluş Cephesi olmasını istese de sonradan bu ismin zamana uygun düşmeyeceği ve birçok insanı korkutacağı gerekçesiyle öneriden vazgeçildi. Malcolm, her bir örgütçüden bir sonraki toplantıya örgüt ismi önerisiyle gelmelerini istedi. Ertesi hafta Afrikalı-Amerikalı Birliği Örgütü ismi seçildi. AABÖ programı hazırlanıp Malcolm’ın pazarları konuşma yaptığı Audubon balo salonunda okundu.

Malcolm’ın örgütü içindeki Ulusal Kurtuluş Cephesi hizbi, AABÖ ve Müslüman Camii askeri eğitim almaya başladı. DEH, örgütçülerini bu eğitimlere gönderdi. Malcolm’ın etrafında İslam Milleti örgütünün askeri kanadı olan İslam’ın Semeresi isimli yapı içerisinde yıllarca dövüş sanatları konusunda dersler almış, askeri eğitimden geçmiş birçok kardeş vardı. Bazıları, beşinci derece kara kuşak sahibiydi. DEH’in saha başkanı ve Malcolm, Haziran ayı boyunca uluslararası siyah milliyetçi hareketinin geliştirilmesi ile ilgili planlar üzerinde çalıştı. Malcolm, her gün DEH’in politik bakış açısıyla ilgili olarak yürütülen tartışmalardan edindiği bilgileri ve düşünceleri Pazar konuşmalarına dâhil etti.

AABÖ geniş cephe örgütü, ABD Siyah Kurtuluş Cephesi olarak DEH yeraltı örgütüydü.

İkinci Afrika seyahatinde Malcolm, ileride gündeme gelmesi durumunda politik sığınma ve ayrıca kadroların politik-askeri eğitimi için yerler bulmaya çalıştı. Malcolm Afrika’dayken, saha başkanı sürecin ne düzeyde ilerlediğini Robert F. Williams’a iletmek için Küba’ya gitti. Malcolm, mücadelemize destek sunması için Afrika’yı örgütlerken Rob da Latin Amerika ve Asya’yı örgütlüyordu.

Malcolm, Temmuz ayı içinde Afrika’dan ayrıldı, aynı şekilde DEH saha başkanı Stanford da Temmuz sonunda Küba’dan ABD’ye döndü. Malcolm, Afrika’dayken Harlem’de isyan patlak verdi. Malcolm’ın örgütündeki militan unsurlar, isyana katılmaya ve ırkçı güçlere karşı silâhlı özsavunma eylemleri gerçekleştirmeye karar verdiler. Siyahlar, New York eyaletinin Rochester şehrinde de isyan başlattılar. Devrimci Müslümanlar (Malcolm’cılar) burada devletin baskı aygıtına karşı silâhlı mücadele içine girdiler. Brooklyn’deki hücre, polis zulmünü protesto etmek için bir gösteri düzenledi. Gösteri, hızla kitlesel ayaklanmaya evrildi. Brooklyn’deki DEH kadroları devrimci eylemler gerçekleştirdiler.

Afrika’da iken Malcolm zehirlenmişti. Öte yandan Malcolm, polis ajanlarının kendi örgütünü böldüğünü öğrendi.

Küba’da Robert Williams, saha başkanına hareketin çok göz önünde olduğunu, çok fazla açığa çıktığını, bu sebeple yok olmanın eşiğine geldiğini söyledi. Başkanın dediğine göre Malcolm’ın basın açıklamaları, sürecin erkenden ifşa olmasına yol açmıştı. Rob’un düşüncesine göre Malcolm, içinde henüz tam anlamıyla gelişmemiş bir güçle hareket ediyordu.

Geriye dönüp baktığımızda görüyoruz ki Malcolm, fazla göze çarptığını, dolayısıyla ömrünün kısa olduğunu biliyordu, hatta bu düşüncesini Stanford’a iletmişti.

Ayrıca Afrika’da iken Malcolm, John Lewis ve Barış Yanlısı Öğrenciler Koordinasyonu Komitesi’nin başka üyeleriyle tanışmıştı. Afrikalı liderler üzerinde muazzam bir etkiye sahip olan Malcolm, Afrikalı halk kitlelerini harekete geçirme gücüne sahip bir isimdi. Bu konuda Nijerya’da yaşanan bir olay örnek olarak verilebilir. Malcolm, bu ülkede bir üniversitede konuşma yaptı. Soru-cevap kısmında bir ABD programı kapsamında Nijerya’da çalışan Amerikalı bir zenci kalkıp, ABD hükümetini savunan açıklamalarda bulundu. Malcolm adama cevap verdi. Sonrasında bu adama epey öfkelenmiş olan Nijeryalı öğrenciler, amfiden çıkan bu zenciyi bir tarlaya kadar takip ettiler ve onu yakalayıp bir bayrak direğine astılar. Ölmek üzere olan zenciyi Profesör Essien Udom kurtardı. Bu olay, Malcolm’ın Afrika’daki etkisi konusunda biraz fikir verebilir.

1964’te Malcolm ile ilgili olarak hazırlanmış olan devlet belgelerine baktığımızda ABD’nin Afrika ile ilgili dış politikasını Malcolm’ın tayin ettiğini görüyoruz. Bu süreçte tüm adımlar onun hamlelerine göre atılmış. O, FBI, Ordu İstihbaratı ve CIA gibi istihbarat kurumlarının ana hedefi hâline gelmiş. Bu kurumlar, 1964 yazında kimi şehirlerde yaşanan isyanların suçlusu olarak isyanlara neden olan koşulları değil de Malcolm’ı göstermişler.

Malcolm, 1964 sonbaharında Afrika’dan ABD’ye döndüğünde örgütü darmadağın olmuştu. Bu, kendi kişisel hayatı için de geçerli bir durumdu. Devletin uyguladığı baskı, kendisine büyük zararlar veriyordu. Afro-Amerikan Birliği Örgütü bünyesinde bir kurtuluş okulu kurdu. Sonra Birleşmiş Milletler’e sunulacak dilekçe konusunda destek toplamak için tekrar Afrika’ya gitti. Bu süreçte Malcolm, Kahire’deki Alkazar Üniversitesi’ne ayrıca gerilla eğitimi alsınlar diye dünyanın başka yerlerine gidebilmeleri için Müslüman olan kardeşlerimize yol açtı.

Devrimci Eylem Hareketi, Black America [“Siyahî Amerika”] isimli dergisini çıkartmaya başladığı günlerde Afrika’da yaptığı bir konuşma esnasında Malcolm, “bu benim dergim” dedi. Afrika’dan dönünce Ocak 1965’te kitlesel katılımın eşlik ettiği toplantılarına kaldığı yerden devam etti.

Daha önce Malcolm’ın örgütü içerisinde güvenlik birimini kurması için gönderilmiş olan DEH üyesi Kaliel Said, Şubat ayı başlarında Özgürlük Heykeli’ne bomba konulacağı iddiası üzerine kurulu komplo dâhilinde gözaltına alındı. Kaliel’in gözaltına alınmış olması, Müslüman Camii ve AABÖ içerisinde Malcolm’ı koruyan iç güvenlik ağını zayıflattı. Ayrıca bu olay, kamuoyu nezdinde, komplo kurmak için yanıp tutuşan istihbarat için uygun bir ortam sağladı.

Malcolm, 21 Şubat 1965 günü katledildi. O gün, devrimci milliyetçi hareketin saldırı altında olduğu sürecin bir parçasıydı.

Muhammed Ahmed

[Kaynak: History of Revolutionary Action Movement, s. 21-27.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder