Pages

13 Mart 2020

Kofia


“Ateş, Ateş!”

Kofia Grubu İçin Bir Kılavuz

 

Nekbe’den beri Filistin sanatı ve kültürü, geleneği sürdürme ve başka ifade tarzlarını özümseme arasında uzanan o ince çizgide ilerledi. 1967’de İsrail’in başlattığı savaş esnasında ülkesini terk edip İsveç’e yerleşen Nasıralı şarkı yazarı George Totari, kendi sanatı dâhilinde yeni bir yola girip başka Filistinlilerle ve solcu İsveçli müzisyenlerle birlikte bir müzik grubu kurdu.

1972’de kurulmasından 1987’de patlak veren intifadaya dek Kofia grubu, dört albüm, üç vinil plak, bir de kaset çıkarttı. Üstelik bunları müzik endüstrisinin desteğini almadan, adı bilinen plak şirketlerine sırtını yaslamadan yaptı. Grupla ilgili yeni çekilen kısa filmde de aktarıldığı biçimiyle Kofia’nın hikâyesi, taban hareketinin özgün bir biçimi olarak görülebilir. Bu makale, grubun çalışmalarına kısa bir giriş mahiyetindedir.

Vatanım Filistin (1976)

Siyonistlere, emperyalistlere ve gericilere ateş edin!

İlk albümleri böylesine militan ve cesur bir mesajla başlıyor; bu mesaj ud, buzuki ve perküsyondan oluşan güçlü birliktelikle destekleniyor. İsveççe ve Arapça olan sözler, hem İsrail rejimine hem de Avrupalı yönetici sınıflar arasındaki müttefiklerine yumruk sallıyor. Bu yumruğun özel olarak, Filistinlilerin olmadığını beyan etmiş olan Golda Meir’in önüne kırmızı halılar seren İsveçli siyasetçilere sallandığını biliyoruz.

Kürdi makamında bestelenmiş olan ikinci şarkının adı Pansar Och Canoner/Midfa’iyya Wa Dubabat (“Toplar ve Tanklar”). Şarkıda doğrudan Siyonist askerî lider Moşe Dayan hedef alınıyor. Şarkı, kocası gerillalara katılmış bir kadının ağzından okunuyor ve o kadın şunu haykırıyor: “Yaşasın halk devrimi!”


Müzik ve verdiği mesaj, albümdeki notlarla ve tarihsel bağlama işaret eden fotoğraflarla destekleniyor. Orada Umm Ali ismindeki bir mülteci kadının sözlerine yer veriliyor. Kadın, 1948’deki Nekbe sonrası Ürdün kamplarında insanların açlıktan ölmenin eşiğine geldiği koşullardan bahsediyor ve çocuklarını emperyalistlerin, Siyonistlerin ve gerici Arapların karşısına dikilmeleri konusunda yüreklendiriyor.

Albümde ayrıca Tel ez-Za’atar (1976) ve Küfr Kassem (1956) katliamları ile ilgili şarkılara da yer verilmiş. Küfr Kassem Katliamı ile ilgili şarkıda ölenlerin yeryüzünde sevgiye ve korumaya kavuştuklarından bahsediliyor. Dom Dödar Våra Kamrater/Yiqtilo al-Rifaq (“Yoldaşlarımızı Öldürüyorlar”) isimli şarkıda ise George Totari İsveççe şunu söylüyor: “Taşlarına, dağlarına, vadilerine hasretim.”

Gothenburg’da işitilen seslerin Filistinli müzisyenlerin yetiştikleri köylere ait seslerle hiçbir alakası yok. Burası, farklı enstrümanların, seslerin ve eylem biçimlerinin harman olduğu bir yer. Albümün ikinci yarısı, binlerce insanın uğradığı solcu bir kültür merkezi olan Sprängkullen’de kaydedilmiş. Albümde o konsere katılanların enerjisini ve coşkusunu işitmek mümkün. Grubun flütçüsü Bengt Carlsson, o günlerle ilgili şunları aktarıyor:

“Konserlere geldiğinizde şunu görüyordunuz. Seyircilere ritim enstrümanları veriliyor ve onlara ‘bizimle birlikte çalın’ deniliyordu. İnsanların konserin parçası hâline gelmesi çok güzel bir şeydi”.

Palestinas Dotter/İbnet Falastin (“Filistin’in Kızı”) isimli şarkıda kadın vokalist slogan atıyor ve “Hayır, hayır asla teslim olmayacağız” diye bağırıyor. Bu ilk albümde müzisyenlerin kimliği gizli tutulmuş: Bu konuda grubu kuran Totari, “biz bir görev ifa ediyorduk, isimlerimizin hiçbir önemi yoktu” diyor.

Albüm, Beledi (“Vatanım”) şarkısıyla sona eriyor. Totari’nin yeni söz yazdığı bu türkü, Deyr Tassin’e, Celile’ye ve Yafa’ya geri dönme hakkı üzerinde duruyor. Tekrarlanan ezgi, Filistin’e has turazi (miras) şarkılarında görülen doğaçlama şiirlere ses oluyor. Canlı kayıt ise zılgıtlar, coşkulu keman sesleri ve ritmik alkışlarla alternatif müzik sahnelerinde alınacak lezzeti veriyor dinleyene.


Vatanımın Toprağı (1978)

Grubun ikinci albümünün kapağı konusunda yapılan tartışmaları aktaran şarkıcı Carina Olsson, ekmek pişiren güçlü bir Filistinli kadının fotoğrafını seçtiklerini gururla anlatıyor. Militanlığından hiçbir şey kaybetmeyen grup, bu albümde toprağın bereketinden, Filistin’deki şehirlerden ve köylerden, ayrıca mülteci kadınların gösterdiği sabır ve sebattan bahsediyor.

Albüme adını veren şarkı, Celile’ye övgüler düzen iki şarkıdan biri. Bu şarkıda zeytinlerden, yeşil yapraklardan ve topraktan bahsediliyor. Şarkıyı Arapça seslendiren Totari, Filistinli gençlere sömürgecilere, zalimlere ve vatanı satan hainlere (ki burada İsrail ve ABD’yle anlaşma imzalamış olan Sedat’tan bahsediliyor) başkaldırmaları çağrısında bulunuyor. Bir sonraki şarkı Sång om Galiléen/Uğniyye ‘an Celil’de (“Celile İçin Şarkı”) fonda çalan udun eşliğinde kadın korosu, Toprak Günü için bir şarkı söylüyor. Totari, bu şarkıya dair şu açıklamayı yapıyor:

“İsveç’te yaşıyordum ve ‘İsveçlilere davamızı anlatmak benim görevim’ diye düşündüm. İsveçliler, Filistin hakkında hiçbir şey bilmiyorlardı. Şarkılarımız, onlara tarihsel olayların hikâyesini oğullarınn, kızlarının, her şeyini yitirmiş anaların sesinden anlattı.”

In Nasaret/En-Nasıra (“Nasıra”) isimli, sözlerini Nekbe’yi görmüş, ismi verilmeyen bir Filistin’in kaleme aldığı şarkıda flüt eşliğinde Totari, 1967’de geride bıraktığı kasabasından bahsediyor. Yazar, kuşatma altındaki Nasıra’yı tarif ederken “bir fırtınanın sebep olduğu rüzgârlara söyledim şarkımı” diyor ve Filistinlilerin bir gün geri dönüşlerini kutlayacağına dair ümidini bir mevval (uzun hava) ile birlikte dillendiriyor.


Albüme damgasını vuran diğer bir husus da sahip olduğu enternasyonalist ruh. Müzisyenlerin önemli bir bölümü Vietnam ve Güney Afrika’daki mücadelelerle dayanışma amacıyla kurulmuş olan hareketler içerisinde yer almış kişiler. Kofia, Şili, Umman ve İran halkları için anti-emperyalist marşlar besteleyip söylemiş bir grup aynı zamanda. Hatta Şah’ın devrilmesi sonrası Şubat 1980’de yapılan devrim kutlamasına davet edildi.

Vatanımın Toprağı albümü, zihinlere kazınan İsveççe nakaratı Leve Palestina (“Yaşasın Filistin”) ile bilinen ve Demonstrationssången (“Gösteri Şarkısı”)/Tahiyya Falastin adını taşıyan şarkıyla bitiyor. Koronun hatırlaması kolay ve sıkça tekrarladığı sözleri dillendirdiği bu şarkı, hem bir kurtuluş manifestosu hem de geri dönüş hakkı ile ilgili bir bildiri. Şarkı hem vatanla bağ kuruyor hem de dayanışma konusunda yürekli bir çağrıda bulunuyor.

Buğday ve zeytin hasadından, taş ve roket fırlatan sömürgeciden, dünyanın yeni yeni bildiği mücadeleden bahseden şarkıda kadın şarkıcılar çağrıya şu cevabı veriyorlar:

Vatanımızı
Emperyalizmden kurtaracağız.
Ülkemizi
Sosyalizm için yeniden kuracağız.
Ve buna şahit olacak
Tüm dünya!
Yaşasın Filistin!
Siyonizmi ezin!


Mesajın ruhunu belirgin kılmak istercesine Leve Palestina şarkısı, takip eden dönem içerisinde İsveç’te düzenlenen solcu ve Filistin yanlısı gösterilerin ana unsuru hâline geldi.

2019 Bir Mayıs’ında Malmö’de yürüyen kitle bu şarkıyı söyleyince İsveç’in sosyal demokrat hükümeti saldırıya geçti. Başbakan Stefan Lofven, kendi parti üyelerini Siyonizm karşıtı şarkıyı söylediği için antisemit ilân etti ve şarkının yasaklanmasını istedi.

Britanya, Almanya gibi kapitalizm merkezlerinde Filistin’le dayanışma eylemleri saldırıya uğruyor ama gene de direnişin şarkıları ve hikâyeleri yankılanmaya devam ediyor.

Aileme ve Sevdiklerime Mevval (1984)

Kofia’nın üçüncü albümü, zor zamanlarda, Beyrut’un alevler içinde olduğu, İsrail’in desteğini arkasına almış faşistlerin Sabra-Şatilla katliamını gerçekleştirdiği bir dönemde çıktı. Altmışlarda Filistin milliyetçiliğinin güçlenmesiyle türkülerin, dabkenin ve tetriz denilen nakış işlerinin (bu nakış örnekleri albüm kapağında da karşımıza çıkıyor) ön plana çıktı. Bu bağlamda Totari, hayat dolu ve şölen havasını yansıtan ezgiler ve sözlerle yüklü şarkılar besteledi:

Çırpın ellerinizi, dans edin benimle
Kocan bugün eve dönüyor.
Dik kafaya rakıyı Ramallah
İndir mideye tabbuleyi vallah billah.

Klappa dina händer/Za’af wa ra’s ma’ya
(“Çırpın ellerinizi, dans edin benimle”)


Şarkıda enstrümanların doğaçlama çalındığı bir bölüme yer bırakılmış, böylelikle hapisten çıkan kişinin özgürlüğü dinleyene hissettirilmeye çalışılmış. Buna tekrarlanan, gümbür gümbür bir ritim eşliğinde titrek sesiyle bir keman eklenmiş.

Kofia, silâhlı gerilla mücadelesine açıktan destek veren ve bu desteğini Filistinli kitlelerin direncine omuz veren hikâyelerle sunan bir grup. In Bomba inte mer/La Tiqtilu’l-Etfal (“Bombalamayın”/ “Çocukları Öldürmeyi Bırakın”) isimli şarkıda huzur içinde oyunlar oynayan, gelecek nesiller için yeni hayatlar ve yeni evler kuran gençlerden söz ediliyor. Totari’nin yazıları ile FHKC lideri Gassân Kenefâni’nin hikâyeleri arasında belirgin bir paralellik söz konusu ki bu, Totari’nin de kabul ettiği bir husus:

“Kenefâni’nin Hedef dergisinde çıkan yazılarını okumuştum. Okuduklarımdan, o yazıların bende bıraktığı izlerden epey etkilendim.”

Lübnan’da yaşanan felâketler de Kofia’nın repertuarında önemli bir yer tutuyor. Bu olaylar, cephe hattındaki Filistinlilerin sesi üzerinden aktarılıyor. Södra Libanon/İctiyatu’l-Cenub el-Lubnani (“Güney Lübnan’ın İşgali”) isimli şarkı Carlsson’un tabiriyle, bir tür görgü tanığı raporu gibi. 1948’de Kudüs’teki evini bırakıp İsveç’e gelmiş olan perküsyoncu Michel Kreitem ise “her şarkının bir hikâyesi olduğunu” söylüyor.

Doğudan batıdan
Her yandan bombalar yağıyor.
Varolan her şeyi yakmak istiyorlar.
Tüm cesaretimizle savaşacağız
Faşizmi ve Siyonizmi yeneceğiz.
Şeytanı ve dostlarını ezeceğiz.

Yaşasın Filistin (1988)

Kofia, dördüncü albümünü 1988’deki intifada esnasında çıkarttı. Filistin’deki tüm gerilla müzisyenler gibi Kofia da sınırlı bir bütçe ile çalışma yürütmekte, şarkılarını kasetler aracılığıyla duyurmaktaydı. Totari’ye göre “asıl sorun para değil kaynaklardı. Sadece İsveçli müzisyenlerden yardım alınabiliyordu.”

Albümün kapağında “Filistin devriminin ve yiğit Filistin halkının şehit düşmüş liderleri anısına” ibaresine yer verilmiş. Ayrıca Süleyman Mansur’un çizdiği, hapishane hücresinin parmaklıklarını kırıp özgürlüğüne kavuşan güvercin resmi kullanılmış.

Bu sefer alışık olmadığımız bir durum söz konusu, zira albümdeki tüm şarkılar Arapça seslendirilmiş. Enstrümanlar biraz daha geriye atılıp Totari’nin sesi ön plana çıkartılmış. Şarkı sözleri Filistin’de kalanlara, geride bırakılmış vatan toprağına ve mücadeleye girmek için yanıp tutuşan insanlara gönderilmiş bir tür posta kartı gibi.

Sevdiklerimize, akrabalarımıza, Filistinlilerin gözlerine,
Nasıra’nın kirpiklerine selam söyleyin.
– Selam
Sevgiye ve sanata
Selam sendeki güzelliğe, ey Yaffa
Salınıp duran, beni baştan çıkartan deniz fenerine.

 

Diğer şarkılar ise Gazze’ye, Kudüs’e ve Celile’ye ithaf edilmiş. Şarkılarda kasabalarda, köylerde ve vadilerde yaşayan müşterek ruh üzerinde durulmuş, ayrıca gençlerdeki cesaret övülmüş.

Gitarist Mats Lundälv’in gruba katılmasıyla Kofia’nın üçüncü albümle birlikte başka bir düzeye geldiğini söylemek lazım. Dördüncü albümdeki düzenlemeler ise önceki albümlerden oldukça farklı.

İştana (Seni Özledim”) isimli şarkıda 12 telli elektrogitardan çıkan rifler şarkıya insanı ayağa kaldıran bir nitelik kazandırmış. Lundälv, Melek Ya Essmer (“Sen Esmer Bir Meleksin”) isimli şarkıda tabla çalan Mahmud Ebu Elhayr ile birlikte öne çıkıyor.

Delal isimli şarkıda Peter Jansson’un kontrbas introsu Arap süsleme sanatından esinlenmiş. Bu introyu Carlsson’un yan flütü ve Totari’nin udu takip ediyor, bunlar hep birlikte vokali besliyor. Sözler buruk ama gene de Kofia albümünün özünde duran iyimserliğe dair ipuçları barındırıyor içinde:

Selam olsun gözlerine ey Delal
Kuşun kanatları seni güvenli bir kucağa bıraktı
Şehitlerin kanı toprağımızı suladı.

Kofia: Müzikle Devrim Yapmak


Bu yazının yazıldığı sıralarda George Totari yeni albüm üzerinde çalışıyordu. Kofia: Müzikle Devrim Yapmak isimli kısa film, bu devrimci tarihin belirli bir kısmını anlatıyor, Filistinlilerin sürgünle nasıl başa çıktıklarına, Siyonizme, emperyalizme ve onlara suç ortaklığı yapan Filistinli liderlere yönelik sert eleştiriyi nasıl gerçekleştirdiklerine dair aydınlatıcı bir başka örnek sunuyor.

Hem müzik hem söz konusunda çift dilli olması sayesinde Totari ve diğer müzisyenler, Filistin’deki militanlığı ve sosyalizm mücadelesini başkalaştırdı. Belirli bir düzeyde farklı etkilerin birlikteliği hiç de yeni bir şey değil ama Siyonizmin mültecileri yeryüzüne saçması bu etkileşim sürecini hızlandırdı ve kendi varlığına karşı çıkacak itirazın tohumlarını toprağa bilmeden ekti.

Kofia’nın hikâyesi hâlen daha yazılmakta olan bir hikâye. Bu müziği kimse susturamayacak.

Louis Brehony
9 Mart 2020
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder