Pages

28 Mart 2020

Filistin’in İki Düşmanı: İşgal ve Salgın


Küresel salgına rağmen İsrail işgal ordusu, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde olağan işlerine devam ediyor.

Teyit edilmiş COVID-19 ve yeni tip koronavirüs kaynaklı solunum vakalarının sayısı, İsrail’de 2700’e yaklaştı. Kuşatma altındaki Gazze’de ve işgal altındaki Batı Şeria’da bu sayı 80’e çıktı.

Bugüne dek virüs sebebiyle sekiz İsrailli, Batı Şeria’da bir Filistinli kadın öldü.

Koronavirüsün giderek daha fazla sayıda insanı hasta ettiği koşullarda Filistin bir de karşısında kadim düşmanı İsrail işgal ordusunu buluyor.

Salgının özel olarak tehdit ettiği bir yer de kuşatma altında bulunan, yoğun bir nüfusa sahip olan Gazze.

Hafta içerisinde B’Tselem isimli İsrail insan hakları örgütü, şu tarz bir uyarıda bulundu: “İsrail kendi yazdığı, önlemek için hiçbir çaba harcamadığı kâbus senaryosu gerçeğe dönüştüğü takdirde, suçunu başkasının üstüne atma imkânını da bulamayacak.”

İsrail’in evleri yıktığı, gece baskınlar düzenlediği, çocukları keyfi olarak gözaltına aldığı, sivilleri sürekli taciz ettiği koşullarda Filistinliler, bir yandan da sosyal mesafe, evde kalma ve hijyen koşullarına uyma gibi tedbirleri almaya çalışıyor.

Sahra Kliniği Olarak Kullanmak için Binalara El Konuluyor

Perşembe sabahı İsrail askerleri, Batı Şeria’da bulunan Ürdün Vadisi’nin kuzeyindeki İbzik köyünde bazı binaları yıktı, bazılarını sahra kliniğine ve ilkyardım binasına dönüştürdü.

Tüm bunlar, İsrail işgal ordusunun bürokrasideki kolu olan Sivil İdare’nin denetiminde yapıldı.

İsrail askerleri, çadırlara, bir jeneratöre ve binalara el koydu.

B’Tselem örgütü, sağlık krizi esnasında ilk yardım kuruluşunun kapısına kilit vurulmasının halka düzenli olarak yapılan saldırılara dair önemli bir örnek olduğunu söylüyor.

İbrik köyünün konsey başkanı Abdulmecid Hdeyrat’a göre askerler tüm bunları yaparken, inşaatların şu an kapalı olan bir askerî bölgede sürdüğü bahanesine sığınıyorlar.

Eski alışkanlığına uygun olarak İsrail, Batı Şeria’daki arazilerin yakılacağını veya buraların askerî bölge olarak kullanılacağını söylüyor ama sonrasında bu bölgelere el koyup bu arazilere yasadışı İsrail yerleşimlerinin kurulması için yol açıyor.

İsrail askeri, ayrıca Eriha yakınındaki Duyuk köyünde üç Filistinli ailenin evlerini yıktı.

İsrail ordusuna ait bir buldozer Müeyyid Ebu Übeyde, Zair Şerif ve Yasi Alayan’ın evlerini İsrail’in Filistinlilere hiçbir vakit vermediği izinleri almadan inşa edildiler diye yıktı. Bu izinler alınamadığı için Filistinlilere işgalcinin izni olmaksızın ev inşa etmekten başka seçenek kalmıyor.

Üç çiftçi aile de şuan Kudüs’te yaşıyor.

Ev yıkımlarının fotoğrafları ve videoları medyada yer aldı.

On Binlerce İnsan Tecrit Altında

Öte yandan İsrail, bir yandan da Doğu Kudüs’te bir dizi mahalleyi kapatıp buralarda yaşayan on binlerce Filistinliyi şehrin geri kalan kısmından tecrit etmeyi düşünüyor.

Kudüs’e girme izni veren İsrail ikamet kartı, Şuafat mülteci kampında bulunan yüz bin insanın yaklaşık yüzde yetmişinde var.

Kudüs’te insanların eşitliği için çalışan İsrail örgütü Ir Amim bu noktada şu uyarıyı yapıyor:

“Mahallelerin kapatılması durumunda oralarda yaşayan ve tüm temel ihtiyaçlar konusunda şehre muhtaç olan insanların şehirle bağlantıları tamamıyla kopacak ki bu da muhtemelen paniğe ve huzursuzluğa yol açacak. Böylesi bir tedbirin bir adım sonrası, İsrail’in bu mahallelerle Kudüs arasındaki bağı resmi düzeyde kopartmak için Kudüs şehrinin belediye sınırlarını yeniden çizme planını yürürlüğe koyması olacak.”

İsrail koronovirüsü, bu mahalleleri Kudüs’ün geri kalan kısmından kopartmak için bir bahane olarak kullanabilir. Oysa teyit edilmiş vaka sayısına baktığımızda, bu mahallelerdeki hasta sayısı İsrail’deki hasta sayısından çok çok düşük.

Filistinliler Dünyada Virüsten En Fazla Zarar Görecek Halk

İnsan hakları örgütleri, Gazze’de virüs salgınının patlak vermesi durumunda büyük felâketle sonuçlanacağı uyarısında bulunuyor.

Uzun zamandır dünyadaki en büyük açık hava hapishanesi olarak anılan, sahil şeridine sıkışmış bir şehir olarak Gazze, 2007’den beri İsrail’in yoğun kuşatması altında. İsrail, şehrin hava ve deniz sahasını kontrol altında tutuyor, kara sınırları hem İsrail’in hem de Mısır’ın kontrolünde.

Gazze, ayrıca 2008’den beri üç kez İsrail ordusunun ağır saldırılarına maruz kaldı.

Hak isimli Filistin insan hakları örgütünün tespitine göre “Gazzeliler, küresel COVID-19 salgınından en fazla zarar görecek halk.”

Şehirde su sıkıntısı ve atık tahliyesi konusunda ciddi sorunlar yaşanıyor. İsrail’in uzun süredir şehri abluka altında tutuyor olması sebebiyle Filistinliler, salgının etkilerine mani olma ve etkileri kırma imkânlarından mahrumlar.

Gazze’de insanların tüketebileceği suyun oranı, yüzde dörtten az.

İtalya ve İspanya gibi ülkelerde modern sağlık sistemleri salgının yol açtığı basınç ile çöktü.

B’Tselem örgütünün tespitiyle, “Sağlık altyapısının zaten çöküşün eşiğinde olduğu Gazze’de patlak verecek bir virüs salgını tümüyle İsrail’in yol açtığı krizi büyük bir felâkete dönüştürecek.”

İsrail, eskiden olduğu gibi bugün de Gazze dışında tedavi görmek isteyen birçok Filistinliye izin vermiyor veya izinleri geciktiriyor, sadece tıbbi bakıma ihtiyaç duyan çok küçük bir kesime izin veriyor.

B’Tselem, virüs salgını koşullarında “zaten pek olmayan izin verme ihtimalinin da kalmayacağını” söylüyor.

Gazze’de bulunan Filistin Kızılayı başkanı Dr. Mona Farra şehirde yatak, koruyucu ekip ve test kiti sıkıntısı bulunduğunu söylüyor.

“Yeterince kitimiz yok, şu ana kadar elimize iki yüz kadar teşhis kiti geçti. Bugün 2.500 kişi karantina altında ve hepsine test yapılması lazım.”

Gazze’de koronavirüse karşı yürütülen Birleşmiş Milletler kaynaklı çalışmalara yardım etmek amacıyla Katar, önümüzdeki altı içerisinde 150 milyon dolar vereceğini vaat etti.

Kısa vadede bu yardımın bir hayrı olacak ama bir yandan da İsrail’i işgalci güç olarak mevcut olan sorumluluğundan kurtaracak.

Kimsenin Acil Tıbbi Hizmetlerine Erişimi Yok

İsrail’deki Filistinlilerin haklarını savunan Adalet örgütü, Nakkab’ın güneyinde yaşayan Filistinli Bedevilerin acil tıbbi hizmetlere erişimlerinin bulunmadığını söylüyor.

İsrail sağlık bakanlığı, soğuk algınlığı ve solunum semptomları gösteren kişilerin evlerinden çıkmasını yasakladı. Bu insanların sağlık durumları kötüleştiği takdirde ulusal ambulans sistemi (MDA) ya evde muayene ya da hastaneye yatırma önerisinde bulunuyor.

Fakat bu köylerin MDA’ya erişme imkânı bulunmuyor.

Adalet örgütü, Pazar günü yetkililere bir mektup gönderdi ve onların devlet tarafından tanınmayan köylerde yaşayan yetmiş bin kadar İsrail vatandaşı Filistinliye hizmet götürmesini istedi.

Adalet çalışanlarının dediğine göre, “İsrail yıllardır rutin sağlık hizmetleri ve acil tıbbi hizmetler sağlama noktasında esas olarak ihmal ve ayrımcılık siyaseti güdüyor. Koronavirüs krizinin yaşandığı koşullarda bu devlet politikası, Filistinlilerin ve tüm halkın tehlikeyle yüzleşmesiyle sonuçlandı.”

Tamara Nassar
26 Mart 2020
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder