İsrail askerlerinin üzerine sürülen kamyonun taşıdığı
kavun değil, öfke.
Çelik duvarlarla, yüksek teknolojiyle, hileyle
dizginlenemeyen, köklü bir öfke bu.
Saldırı sonrası AKP Türkiye’sinin bakanı, bu öfkeye
“terör” diyor. FHKC, Hamas, tüm gruplar, bu açıklamayı reddediyorlar. FHKC,
“Türkiye’nin Filistin davasını kendisinin bölgede güttüğü çıkarlarına hizmet
etmek için kullandığını, eylemin Türkiye’nin kınamadığı zulme karşı
gerçekleştirildiğini” söylüyor.[1]
Devletin yanına hizalananlar, Filistin meselesiyle ancak “eski toprağımız, malımız, mülkümüz” düzeyinde ilişki kurabiliyorlar. Devletin yanına hizalananlar, dünyaya ve hayata arsa ve mülkiyet zaviyesinden bakabiliyorlar. Çünkü zaten devlet, arsa ve mülkiyet demek. Siyasetse onların sahiplerinin korunmasına dair.
İsmail Kılıçarslan, AKP’li belediyelerin kadrolu
“şair”i. Sözünde, “şiir”inde İsmet Özel’i istismar etmeyi, satmayı maharet
sayan biri. Dolayısıyla o, esasen son yazısında soyadındaki kelimelere
küfrederek konuşuyor.[2] O, kılıçla değil, çekle, arslanla değil, arsa ile
düşünüyor.
İslamî Cihad ve FHKC’yi “marjinal” ilân etmesi, onun
devletin yanına hizalanması ile ilgili. Kavramı, “yürek işçiliği” anlamında
şiirden değil, devletin soğuk çıkarlarından ödünç alıyor. “Marjinal” demesinin
nedeni de yukarıda bahsi edilen kamyon saldırısı sonrası Mehmet Şimşek’in
açıklamalarına dönük itirazlarla alakalı. Bilindiği üzere Davosçu Şimşek, feda
eylemini “iğrenç bir terörist eylem” olarak tarif etmişti.
Filistinliler, sadece kavgalarını tanıyor biliyorlar,
Türk devletinin parasına, gücüne güvenmenin ne demek olduğunu görüyorlar. “Marjinal”,
yani Kılıçarslan’ın kıyıda köşede olduğunu iddia ettiği örgütler, mücadelenin
tam kalbindeler. Filistin’de kalp, mücadeleyle atıyor; mücadele, o örgütlerle
yaşıyor.
Arsa ve mülkiyetle gözü kör olmuş İsmail’in. Bu yüzden
o, Müslümanlığı da bu iki kavrama indirgemeye mecbur. “Müslüman sahipli
binalar”dan söz etmesinin sebebi bu. Oysa Mahmud Abbas kliğinin ABD ve İsrail
ile ilişkileri de bu düzeyde. Türkiye’nin Fransızlarla birlikte Filistin’e
kurduğu sanayi bölgelerinde de durum bu şekilde.
Dün Galataport’u sattıkları Ofer, bu bölgeleri “bizim
Arap pazarını açılmamızı sağlıyor” tespitiyle değerlendiriyor, ellerini
ovuşturmayı da ihmal etmiyor. Siyonistler, emperyalistler bir olmuş, “bu
Müslümanların bir kısmına para verelim, diğerlerine düşman edelim, onlar
sayesinde bizim gücümüz ve paramız konuşsun” diyorlar. Vantrilok kuklası olmak
da Kılıçarslan’a düşüyor. Buna şimdi “şair” mi denir?
Kılıçarslan, bir F Tipi hücresinde kalan iki
devrimciden birine az, diğerine çok yemek veren devletin adamı olarak
düşünüyor. Bu sebeple, Filistin’deki pratiğin üzerini edebî bir örtüyle
örtebileceğini sanıyor. Tıpkı Adem Özköse ve benzerleri gibi. Arakan
Müslümanlarından söz edip, o bölgeden geçen boru hattından, o hattın
temizlenmesinden, o Müslümanların “marjinal”leştirilmesinden hiç bahsetmiyorlar.
Müslümanların emperyalizme ve Siyonizme karşı bileylenmesini, kılıcı ele
almasını istemiyorlar. Çünkü beyinlerindeki nöron bağları, o boru hatlarına
paralel oluşuyor. İsmail’in dizeleri de yoksulun devesinin adımları değil,
devletin adımlarındaki ritme göre biçimleniyor.
Ardından Kılıçarslan, kendisini Türk olarak
tanımlayıp, “Filistin için ne yapabilirim” diye soru sor(d)u(ru)yor. Artık
Müslüman olarak düşünmediğini ikrar ediyor. “O romantizminizi çöpe atın artık,
ben öyle yaptım” diyor. “Yardımları Müslüman olarak değil, devletin kulu olarak
yapmayı düşünün” diye emir veriyor. “Coğrafya öğrenin” demesi de devletin ve
burjuvazinin çıkarlarına hizmet edilmesini istemesi ile ilgili. Saydığı
unsurlar, bu çıkarlara hizmet etmek için var. Jeopolitika diye bildiği, tağut
düzeninin cirit sahası.
Kılıçarslan, “iki devletli çözüm”ü destekliyor ve
Filistin konusunda mevcut olan politik hassasiyeti kırmaya yelteniyor. İki
devletli çözümü İsrail ve ABD destekliyor, öneriyor. Türkiye de bu yüzden söz
konusu öneriyi savunuyor. Filistin’in mücadele içinde yoğrulan dinamikleri,
Kılıçarslan’ın aksine, İsrail’i tanımıyorlar; Filistin, işgal ve sürgün
gerçeğini bilincine, ruhuna yediriyor. O nedenle tek devletli çözümü, üstelik
Yahudi bileşenini görecek şekilde, destekliyor.
Kılıçarslan gibiler, Filistin’de Hamas’ın Türkiye
üzerinden evcilleştirilmesi girişimlerine allı pullu bir kılıf giydirmekle
görevliler. İsrailli diplomat Şay Cohen, “Türkiye’den beklentimiz, Hamas’ı
yasadışı ilân etmesi” diyor.[3] Kılıçarslan’ın “marjinal” kelimesi, bu
yasadışılaştırma girişimi için gerekli zemini oluşturma amaçlı. Üç yıldır süren
normalleşme politikası, Kılıçarslan gibi isimlere muhtaç.
Onun derdi, “Filistin için ne yapabilirim?” sorusuna
Müslümanların gereken cevabı vermelerine mani olmak. Her Müslüman’ın ve her
devrimcinin gayesi, kendi İsrail’ine karşı vereceği mücadele olmalı. Bu
mücadele ki Filistin’e yapılacak en büyük ve en kıymetli yardımdır.
Eren Balkır
27 Şubat 2017
Dipnotlar:
[1] FHKC, “Kudüs Operasyonu”, 10 Ocak 2017, İştirakî.
[2] İsmail Kılıçarslan, “Filistin İçin Bazı Sorulara
Bazı Cevap Denemeleri”, 25 Şubat 2017, Yeni Şafak.
[3] Shai Cohen Söyleşisi, 27 Şubat 2017, Habertürk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder