2016’da iki partili üzerine kurulu, demokratik olmayan
sistem, tarih boyunca en nefret edilen iki adayı halkın önüne çıkarttı. Bu iki
seçenek o kadar iç karartıcıydı ki seçmenlerin yüzde kırk üçü sandık başına
gitmedi. Herkes, ya iki adaydan ya da adayların birinden illaki nefret
ediyordu. Kazanan kim olursa olsun, onun yoğun bir muhalefetle karşılaşacağı
kesindi.
Trump’ın seçilmesi herkesi şok etti. Bu haber, ciddi
bir cinnet hâline yol açtı. Gözü yaşlı kalabalıklar, seçim sonucunu protesto
etmek için sokaklara döküldü. İtiraz edilmeyen seçime beklenmedik bir tepki
gösterildi.
Bu muhalefet, politik müesses nizama karşı koyma
noktasında ihtiyaç duyulan yeni hareketin inşası için gerekli en hayırlı temeli
temin etmiyor.
Bu ağlayıp karalar bağlayanların çoğu, en kötüsüne
hazırlıklı olan Bernie Sanders destekçilerinden değil, Clinton kampanyasına
inananlardan oluşuyor. Bu kesime göre, kampanya boyunca Trump’ın “başka
insanlara yönelik nefretin, cinsiyetçilik, ırkçılık, homofobi, yabancı
düşmanlığı gibi farklı biçimlerini savunan bir isim olduğu” ortaya konuldu.
Buradan da Trump’tan nefret edilmesine yönelik bir tepki geliştirildi. Oysa bu,
steril bir tepki ve politik açıdan hiçbir sonuca ulaşmayacak olan bir yöntem.
Trump’ın ırkçı bir canavar olarak kazandığı itibar,
büyük ölçüde aşırı ifadelerle yüklü açıklamalarına dayanıyor. Bu açıklamalarda
Trump, Meksikalı göçmenler ülkeye girmesinler diye duvar örmek gibi vaatlerde
bulundu. Esasen bu vaat tuhaftı, çünkü bu duvar zaten mevcuttu! Sadece ona
duvar değil de “çit” deniliyordu.
Washington, Nazilerin değil, yeterince kötü olan ama
kesinlikle yeni bir yanı bulunmayan, gerici Cumhuriyetçilerin idaresine girdi.
Eğer Trump, o cumhuriyetçilere kıyasla kimi hususlarda daha iyiyse, bu hususlar
tespit edilip desteklenmeli. Etkili bir muhalefet, boş lafla gerçek meseleler
arasında nasıl ayrım yapılacağını ve ilgili hususları kendi vasıfları üzerinden
nasıl değerlendirileceğini bilmek zorunda.
Clinton kampanyası düşman olarak resmedilen Trump’a
karşı kadınları ve azınlıkları koruyacağını iddia eden bir “kimlik siyaseti”
üzerine kuruluydu. Bu iddianın süreklileştirilmesi üzerine kurulu olan,
Trump’ın kişisel açıdan ne kadar korkunç bir kişi olduğuna vurgu yapan bir
muhalefet hareketi, Clinton kampanyasının, Rusya karşıtı propagandası türünden
diğer yönlerini halı altına süpürecektir. Ana akım medyanın tetiklediği “sol”
muhalefetin Trump’la ilgili olarak Clinton’cıların onu “diktatör” Putin’le dost
olduğuna dair sözlerini, onların dile getirdikleri “diktatör” suçlamasını
tekrarlaması, rizikolu bir yaklaşım. Bu cinnet üzerine kurulu muhalefet,
Trump’ın kampanyasındaki tek olumlu unsura, Rusya ile savaşmak yerine, onunla
iş yapma arzusuna karşı çıkıyor.
Alman savunma bakanı Ursula von der Leyen’in Trump’ın
Putin ile NATO arasında seçim yapmasını istemesi ve “ortak değerler”e işaret
etmesi önemli. Bu, sadece ABD’deki savaş partisinin değil, Avrupa’daki NATO
mekanizmasının da Hillary Clinton’ın desteklediği savaş yanlısı politikaları
uygulaması konusunda Trump’a baskı uygulayacağının bir işareti. Hayal
kırıklığına uğrayan Clinton’cı muhalefet, muhtemelen savaşlara karşı çıkmak
için değil, Trump’ın savaşlara karşı çıkan yaklaşımına itiraz etmek için sokağa
dökülüyor. Tüm bu eylemler de “diktatörler”e yönelik karşıtlık ve ortak
demokratik, insanî değerler adına yapılıyor.
Trump’a yönelik geliştirilen, histerik muhalefetin
yüzleşeceği tehlike işte bu. Zaten korkunç olan, söz konusu kampanyanın en kötü
yanlarının süreklileştirilmesinden başka bir şey değil ve esas olarak
bireylerin suçlanmasına odaklanıyor ve ciddi politik meseleleri görmezden
geliyor. İlerici bir muhalefet ise Clinton’cılığı kenara atıp kendi konumunu
belirlemeli. Bu noktada rejim değişikliklerine yol açan savaşlara muhalefet
etmeli. Trump bile bu türden savaşlara karşı olsa dahi, söz konusu muhalefet
ortaya konulabilmeli. Esasında böylesi bir muhalefet, Trump’ın mevcut konumunu
muhafaza etmesi konusunda ona baskı uygulamalı, zira o, Washington’da bu
konumunu terk etmesi noktasında ciddi bir baskıyla yüzleşecekmiş gibi
görünüyor. Muhalefet, bu aşamada Trump’ın savaştan uzak durma vaadine sadık
kalmasını talep etmeli, öte yandan da onun ülke içerisine dönük gerici
politikalarına itiraz etmeli. Aksi takdirde her iki siyasî akımın en berbat
örneklerine tanık olacağımız bir geleceğe doğru bodoslama ilerleyeceğiz.
Diana Johnstone
14 Kasım 2016
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder