“Zengin fakir hepsi de sevdalı
Ben gönlümü eylerim gerisi Allah kerim.”
Son saldırı ardından bu Memleketim şarkısı
sıkça çalınıyor. Demek ki saldırının kodlarını biraz da bu şarkıda aramak
gerekiyor. Bir Yahudi şarkısına yazılan bu sözler, her dönem farklı bir bağlama
oturuyor.
Mesele belki de bir yanıyla gönül eylenilmesidir. “Her
köşesi” ancak ve sadece Ertuğrul Özkök ve patronları için “cennet”tir.
Bugün o Özkök, Manisa’da hamile kadına yapılan rezil
saldırı ile ilgili olarak Özkök, sınıfının sesi oluyor: “Bu kafa Ege’nin
ortasına inmiş” diyor.[1]
İndiğimize göre, dağlıyız yani. Kirli, kara,
tehlikeli.
Özkök’ün sınıfının kadınlara yaptığı zulmün örtüsüyüz.
“Bütün âlemin kurban olduğu” bu diyarda, ancak o âleme diz çöktüğümüzde yaşama
hakkımız var. O yüzden değil mi Avrupa’ya gidenler arasında dinden çıkanlar
sıralamasında ilk başta İranlıların, ardından Kürdlerin gelmesi.[2]
Bin yıl önce Muhammedîler zenciydi. Aşağılıktı. O,
zorla ve şiddetle peygamber olmuştu. Bin yıl önce İslam’a dair tasavvur, bugün
yeniden güncelleniyor. Din değiştirenler, Avrupa’daki aşırı sağın dilini
kullanıyorlar, onlarla birlikte eylem yapıyorlar, Müslüman öğretmenleri devlete
ihbar ediyorlar. Teslim olanlar, teslim bayrağını herkesin eline vermek
istiyorlar.
O yüzden bugün “zengin-fakir” ayrımına, orta sınıf
rahatsızlıklarına yer veren yazılara pek aldanmamak gerek. Coğrafyanın kirinde,
kanında, herkesin payı var. Bomba patlıyorsa, herkesin bağrında yara açıyor.
“Bu bomba başkanlık için patlatıldı” diyen solcular,
örtük olarak PKK’nin AKP’yle birlikte çalıştığını söylüyorlar. Ayrım, ancak
bireysel çekilmeyle, kendi bencil çıkarlarına kapanma ile çekilebiliyor.
Küçük burjuva siyaset, herkesin kendisini görmesini
istiyor, kendisi herkese körleşiyor. Gönüller eyleniyor ki zaten onlar için
Allah da yok!
Allah yoksa sorumluluk da yok. Bunun için
“İslamcı-faşizm”den söz ediyorlar. Avrupa’nın, Amerika’nın en aşağılık
sağcıları, liberalleri gibi konuşuyorlar. Burayı Avrupa, Amerika yapmak
istiyorlar sanki. Erdoğan’la bu noktada yöntemde anlaşamıyorlar.
Erdoğan, varolan devleti korumanın ve yeni bir devlet
kurmanın gerilimi. CHP siyaseti, “o devlet bizim, biz koruruz” diyor. Halka
sorulmadan teşkil edilen bir yapı, o halkı yeniden diz çöktürmeye mecbur. “Bir
başka” olan memleket, biricikliği ile, sahiplerine kul.
Erdoğan ve ekibi için Mavi Marmara ve Marmara Tüneli
arasında bir fark yok. İki devletli çözüm önerisini Filistin’e dayatan bu kesim
için Filistin önemsiz. Aslolan, Siyonizmin ve emperyalizmin güdümündeki
sermayenin akış rahatlığı.
Bu rahatlık sağlanana dek, hepimiz Ege’nin nezih
kasabalarına inen eşkıya muamelesi göreceğiz. O kasabalarda emeklilik hayalleri
kuruyor olmak da kurtarmayacak bizleri. Barış bezirgânlığı da bir işe
yaramayacak. Kürd, İranlı’nın, Arab’ın, Türk’ün kalbine girmeden yol
alamayacak. O yolu devlete bağladığı ölçüde, kendisi de devletleşecek,
stratejisi buradan tecelli edecek, sap saman karışacak, her ok kendisini
göstersin diye her şeyi yay yapacak. Benzedikçe, benzi solacak. Memleketim’in
ve onu gasp etmiş sahiplerinin istediği de bu.
“Zengini fakiri” aynı şeye nasıl sevdalı olur? Ayrım
burada solacak. Gönüller burada eylenecek. Kerim devlet, Allah olacak.
Ağlamanın, ağıtın anlamı kalmayacak. Bu yüzden “şehid değil oğlum” lafına
sarılınacak. Dinsiz devletin devlet dinine dönüşmesine odun taşınacak. Her şey,
üç kuruşluk makama, mevkie, ranta peşkeş çekilecek. Mücadele, tel tel buradan
dökülecek.
Memleketim şarkısı,
bugün herkesin manifestosu. O hâlde yansın Komünist Manifesto!
Alın, şimdi çalıntı şarkıyı bağıra bağıra çığırın!
Eren Balkır
11 Aralık 2016
Dipnotlar:
[1] Ertuğrul Özkök, “Kabataşçı Arkadaş Bir Ses de Senden Bekliyorum”, 8 Aralık
2016, Hürriyet.
[2] “Din Değiştirmede Farslar 1’inci Kürtler 2’inci”,
11 Aralık 2016, Rudaw.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder