İki gündür bir haber dolaşıyor TV’lerde.
Bir poliklinikte yaşlı bir adam öğle arasında doktorun
odasında oturup gelmesini bekliyor. Doktor gelip hastasını görünce bağırmaya
başlıyor “Sen ne hakla ben yokken odama girersin, bir şeyim çalındıysa gününü
görürsün” vs, vs…
Adam kalakalıyor öyle, bu durumun sadece kılığından,
kıyafetinden ötürü kabahat olduğunu biliyor, biliyor ki o her yerde potansiyel
suçlu, her yerde hırsız, her yerde cahil. Boynunu büküyor “Bak çekmecelerine
bi’şeyini çalmış mıyım?” diye.
Doktorlardan haz etmem, bilen bilir. Kendi adıma, en
az yüzde altmışlık bir kesimi için “İyi ki doktor olmuş, yoksa hiçbir şey
olamazmış” diyebilirim.
İçinde insan sevgisi olmayan, sınıf ayrımına meyilli
biri neden doktor olur, bileniniz var mı?
Ya hastasını aşağılayan doktorun odasında gerçek bir
hırsız olsaydı, mesela neler olurdu, şöyle afilli bir milletvekili, bir bakan
çocuğu?
Sedye kirlenmesin diye botlarını çıkaran madenciler,
doktorun odasına girerken çarıklarını çıkaran köylü kadınlar ve “yerlerini
bildikleri için” onları ödüllendiren medya… Öyle çoklar ki. Öyle tiksiniyorum
ki.
Onların yerle bir ettiği özgüvenlerini bu halka geri
kazandırmak, sadece insan olmanın saygıya, sevgiye yeteceğini anlatmak öyle
imkânsız ki…
Elinizin uzandığı herkese kalbinizi de verin. Terliyse
de öpün insanları, kirliyse de sarılın. Başka türlü çekilecek gibi bir dert
değil.
İmgesu Ünal
22 Haziran 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder