“İşkenceci,
konuşturmak için sadece cellat yöntemine -yani bedensel ve psikolojik işkence
yöntemlerine- başvurmaz. Cellat yönteminin bir tamamlayıcısı olan Papaz
yöntemine de başvurur. Bu yöntemde, bazı işkenceciler ‘iyi insan’, ‘ilerici
polis’ pozlarına bürünerek sohbet, ikna, satın alma, vaatte bulunma, ayrıcalık
verme gibi hile taktiklerini kullanırlar. Burada da amaç aynıdır: Kişiyi
çözmek, onun ideallerine ve örgütüne ihanet etmesini sağlamak.”
Yaşar Ayaşlı Adressiz Sorgular’da söylüyor
bunları. Papaz ve cellat ayrımı üzerinde duruyor.
İşkence veya başka her türlü saldırıyı özel-kişisel
varlığa saldırı olarak almamak gerekiyor. Saldırının devlet nezdinde
toplumsal-tarihsel karşılıkları bulunuyor. Devleti kendisi gibi özel-kişisel
bir şey zannedenler, yanılıyorlar. Bunlar, tersten, devlete hizmet ediyorlar.
Dolayısıyla, işkencede kullanılan bu cellat-papaz
yönteminin topluma teşmil edilecek bir yanı bulunuyor. AKP şahsında Bülent
Arınç ve tüm Fethullah dinamiği, bugün bu papaz rolünü oynuyor. Zahirde tespit
edilen ayrışma ve klikleşme, alttaki gerçekleri örtbas ediyor. Egemenlerin
sesi-nefesi-ruhu, işyerlerine, tarlalara, kampüslere sızacak bir kanal buluyor.
Özellikle Gezi’den beri “devlette iki klik var,
bunlardan birinin yanına hizalanalım, barış ellerini tutalım, bunlar İslam’ın
ittifak kurulacak en uç kesimi, onlarla anlaşalım” diyenler, papazlık
yaptıklarının farkında değiller ya da belki de farkındalar.
Ama şunun net bilincindeler: ifrat tefrit içindir.
Yani bu papazların, örneğin, soyut devrimcilik veya silâh veya kitle gibi
konularda ifrata kaçmalarının sebebi, en azla yetinmeyi makulleştirmek, tefrite
meyyal hâllerini meşrulaştırmak istemeleridir. Faşizm böyle sızıyor, böyle
muhkem kılıyor kendisini.
Oysa Mao’nun sözüne atfen “soyut devrimcilik de
gübreden değersizdir.” Somuttan neşet etmemiş bir irade, batıldır.
Bu koşullarda papazların herkesi bireysel varoluşa
ikna etme girişimleri, başarılıdır. Bir işkence yöntemi toplumsallaşmış, genele
teşmil edilmiştir. AKP gerçeği içerisinde yol bulmak isteyenler, Doğu Perinçek
isimli ecdatları gibi, belirli pozisyonlar almaktadırlar. Onun dışında edilen
allı pullu lafların anlamı yoktur.
Perinçek, Erdoğan’ın, onun öğrencileri de Bülent
Arınç’ın yanında saf tutmaktadırlar. Tüm devrimcilik edebiyatı, bir ifrat hâli
olarak, bu saf tutmanın kılıfıdır, bahanesidir.
İmralı Notları ile
gündeme düşen ses, buzdolabının kapısının açılırken çıkardığı sestir. Küçük
burjuvalara ise gene kitleleri söz-yetki-karar iradesinden uzak tutma işi
verilmiştir. Postmarksistler, postdevrimciler, Marksizm ve devrimcilik pozları
kesecek, tüm imkânları tahakküm altına almak isteyecek, bunların kitleler için
taşıdığı anlamlar silinip atılacak, özel varoluşa mahkûm edilecek, Marksizm ve
devrimcilik, tüm imkânları ile birlikte bu topraklarda sökülüp atılacaktır.
Papazların görevi, cellatların şiddetini makul bir kıvama çekmektir. Mazlum
halkların beyazlar içerisindeki fil avcılarına ihtiyacı yoktur.
Eren Balkır
5 Şubat 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder