İsrail Esad’ın Savaş Sahasında İlerlediği Koşullarda
Suriye Savaşı’na Yönelik Yaklaşımını Değiştiriyor
Suriye’deki iç savaş boyunca İsrail az çok tutarlı bir
politika uyguladı. Bugün Esad rejiminin İran ve Rusya’dan aldığı yardımlarla
elde ettiği başarıların ışığında İsrail’in Suriye’de yaşanan olaylara dönük
yaklaşımı değişmeye başladı. Değişim askerî eyleme sebep olmadı ama rejimin ve
destekçilerinin Batı ülkelerinin inisiyatif eksikliği sayesinde iyice hızlanan
ilerlemesi Kudüs’teki eleştiri ve endişenin kaynağı.
Önümüzdeki ay içerisinde son beş yılda çekilen
çilelerde daha fazlasını çekecek Suriye halkına iç savaş dâhilinde sözde
bağlıymış gibi yapan İsrail bu zamana dek belirli bir taraf tutmuyormuş gibi
göründü ve esas kabul ettiği kendi çıkarlarına odaklanarak sürece asgari
düzeyde müdahil olmaya çalıştı.
İsrail birkaç örnekte görüldüğü üzere kendi toprağına
dönük askerî saldırılara cevap vereceğini söyleyip durdu. Ayrıca Suriye’den
Hizbullah’a giden silâh akışını durduracağını söyledi (kimi yabancı medya
haberlerine göre bu yönde bazı örneklere de tanık olduk.) İsrail Golan
Tepeleri’ndeki sınırın Suriye tarafında bulunan köylere insan yardım yaptı.
Bunun karşılığında yereldeki isyancı Sünni milisler kontrollerindeki bölgelerde
İsrail’e saldırabilecek aşırıcı örgütlere mani oldular.
Esasında Suriye’deki savaş en çok İsrail’in
çıkarlarına yaradı. Süregiden savaş Suriye ordusunu paramparça etti ve eski
becerilerinden mahrum bıraktı. Esad’ın neredeyse tüm kimyasal silâhları 2013
yazında Suriye diktatörüne Amerika ve Rusya eliyle zorla dayatılan düzenlemenin
ardından söküldü.
İsrail’in kuzeydeki asli düşmanı Hizbullah ise Suriye
rejimi için savaşan insan gücü oranını dörtte birden üçte bire çıkarttı, her ay
savaşta onlarca savaşçısını kaybetti. Resmi sözcüleri bundan söz etmese bile
sınırda 470.000 kişinin katledildiği koşullarda kimi şeylerin söylenmediği
açık. İsrail ise her iki tarafın başarı kazanmasını, akan kana karşı olmaksızın
birkaç yıl boyunca bir kazananın çıkmamasını arzuladı.
Suriye’deki değişim Ağustos 2015’in sonunda Rus
uçağının Esad’a yardım olarak gelmesi ve bir ay sonra ağır bombalar atması ile
başladı. Rus bombaları isyancıları harap etti ve Şii milislerin yardım ettiği
Suriye ordu güçleri Halep’i kuşatma ve güneydeki Dara ile kuzeybatıdaki İdlib
bölgesine yeni saldırılar gerçekleştirme imkânı buldular. Suriye’deki tanıklara
göre Suriye ordusunun birkaç hafta önce ele geçirdiği Dara yakınlarında bulunan
Şeyh Meskin kasabası bombardımana tabi tutuldu.
İsrail’in yaşanan gelişmeler ışığında kendi konumunu
yenilemesi karşısında üç farklı tespitte bulunuluyor: İlkine göre, Esad’ın elde
edeceği zafer İsrail’in asla hayrına değil, zira bu, aynı zamanda Esad’ın
müttefikleri İran ve Hizbullah’ın da zafer elde edeceği anlamına geliyor.
İkincisine göre ağır Rus bombardımanları ve askerler arasındaki iç
anlaşmazlıklara rağmen Suriye muhalefeti bozguna uğramış değil. Üçüncü tespite
göre ise Batı harekete geçip gerçek askerî yardımı göndermek zorunda. İsrail
güvenlik yetkilileri bu yardımı Sünni isyancıları ve Kürd milisleri daha az
içeren bir tür üçüncü güç olarak tarif ediyorlar ve bu gücün hem rejime hem de
IŞİD’e karşı koyabileceğini düşünüyorlar.
İsrail’e göre en kötü seçenek Esad’ın zafer kazanması,
zira bu zafer Temmuz ayında Viyana’da nükleer anlaşmasının imzalanmasından beri
yaptırımların kaldırılması ve Tahran ile Batı arasındaki ilişkilerin eskisine
nazaran daha da güçlenmesinden beri ilerleme kaydeden İran’a güç katacak.
Rejimin yüzde doksanının isyancıların elinde bulunduğu güney Suriye’yi,
bilhassa Golan Tepeleri’nin sınırındaki bölgeyi ele geçirmesi Hizbullah ve İran
Devrim Muhafızları’nın Suriye toprağında bir temas hattının oluşmasını koşullayacak.
İstihbarat dâhilinde dile getirilen tahminler
birbirini tutmasa da İsrail güvenlik kurumu liderleri esas olarak Esad’ın zafer
ilân etmesinin henüz çok erken olduğuna dair tespitlerde bulunuyorlar. Temel
çıkarıma göre, rejim istikrara kavuştu ve Rusya bu denli büyük bir askerî
yardım yaptığı sürece onun yıkılması mümkün değil.
Batı Rusya’nın Suriye’ye yaptığı askerî müdahale
ışığında net bir strateji formüle etmiş değil ve esasta iki savunma amaçlı
hedefe odaklanıyor: Avrupa’ya mülteci akınının durdurulması ve Batı ülkelerinde
Sünni cihadî grupların yeni terör saldırıları gerçekleştirmesine mani olunması.
Her ne kadar Amerika’nın Irak ve Suriye’de IŞİD’e karşı ortaya koyduğu çabalar
kimi sonuçlar üretse de Esad’ın ilerlemesi karşısında Washington ve Avrupa’nın
eli kolu bağlı.
İsrail Suriye içindeki varlığını muhafaza etmekle
kalmıyor, ayrıca sürece nispeten daha az aşırıcı grupların hayatta kalmasına
imkân sağlamak ve rejimin ilerlemesini durdurmak ve İran’ın güçlenmesini
engellemek yönünde müdahil oluyor.
Amos Harel
21 Şubat 2016
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder