Pages

22 Şubat 2016

İsrail'in Suriye Yaklaşımı


İsrail Esad’ın Savaş Sahasında İlerlediği Koşullarda

Suriye Savaşı’na Yönelik Yaklaşımını Değiştiriyor

 

Suriye’deki iç savaş boyunca İsrail az çok tutarlı bir politika uyguladı. Bugün Esad rejiminin İran ve Rusya’dan aldığı yardımlarla elde ettiği başarıların ışığında İsrail’in Suriye’de yaşanan olaylara dönük yaklaşımı değişmeye başladı. Değişim askerî eyleme sebep olmadı ama rejimin ve destekçilerinin Batı ülkelerinin inisiyatif eksikliği sayesinde iyice hızlanan ilerlemesi Kudüs’teki eleştiri ve endişenin kaynağı.

Önümüzdeki ay içerisinde son beş yılda çekilen çilelerde daha fazlasını çekecek Suriye halkına iç savaş dâhilinde sözde bağlıymış gibi yapan İsrail bu zamana dek belirli bir taraf tutmuyormuş gibi göründü ve esas kabul ettiği kendi çıkarlarına odaklanarak sürece asgari düzeyde müdahil olmaya çalıştı.

İsrail birkaç örnekte görüldüğü üzere kendi toprağına dönük askerî saldırılara cevap vereceğini söyleyip durdu. Ayrıca Suriye’den Hizbullah’a giden silâh akışını durduracağını söyledi (kimi yabancı medya haberlerine göre bu yönde bazı örneklere de tanık olduk.) İsrail Golan Tepeleri’ndeki sınırın Suriye tarafında bulunan köylere insan yardım yaptı. Bunun karşılığında yereldeki isyancı Sünni milisler kontrollerindeki bölgelerde İsrail’e saldırabilecek aşırıcı örgütlere mani oldular.

Esasında Suriye’deki savaş en çok İsrail’in çıkarlarına yaradı. Süregiden savaş Suriye ordusunu paramparça etti ve eski becerilerinden mahrum bıraktı. Esad’ın neredeyse tüm kimyasal silâhları 2013 yazında Suriye diktatörüne Amerika ve Rusya eliyle zorla dayatılan düzenlemenin ardından söküldü.

İsrail’in kuzeydeki asli düşmanı Hizbullah ise Suriye rejimi için savaşan insan gücü oranını dörtte birden üçte bire çıkarttı, her ay savaşta onlarca savaşçısını kaybetti. Resmi sözcüleri bundan söz etmese bile sınırda 470.000 kişinin katledildiği koşullarda kimi şeylerin söylenmediği açık. İsrail ise her iki tarafın başarı kazanmasını, akan kana karşı olmaksızın birkaç yıl boyunca bir kazananın çıkmamasını arzuladı.

Suriye’deki değişim Ağustos 2015’in sonunda Rus uçağının Esad’a yardım olarak gelmesi ve bir ay sonra ağır bombalar atması ile başladı. Rus bombaları isyancıları harap etti ve Şii milislerin yardım ettiği Suriye ordu güçleri Halep’i kuşatma ve güneydeki Dara ile kuzeybatıdaki İdlib bölgesine yeni saldırılar gerçekleştirme imkânı buldular. Suriye’deki tanıklara göre Suriye ordusunun birkaç hafta önce ele geçirdiği Dara yakınlarında bulunan Şeyh Meskin kasabası bombardımana tabi tutuldu.

İsrail’in yaşanan gelişmeler ışığında kendi konumunu yenilemesi karşısında üç farklı tespitte bulunuluyor: İlkine göre, Esad’ın elde edeceği zafer İsrail’in asla hayrına değil, zira bu, aynı zamanda Esad’ın müttefikleri İran ve Hizbullah’ın da zafer elde edeceği anlamına geliyor. İkincisine göre ağır Rus bombardımanları ve askerler arasındaki iç anlaşmazlıklara rağmen Suriye muhalefeti bozguna uğramış değil. Üçüncü tespite göre ise Batı harekete geçip gerçek askerî yardımı göndermek zorunda. İsrail güvenlik yetkilileri bu yardımı Sünni isyancıları ve Kürd milisleri daha az içeren bir tür üçüncü güç olarak tarif ediyorlar ve bu gücün hem rejime hem de IŞİD’e karşı koyabileceğini düşünüyorlar.

İsrail’e göre en kötü seçenek Esad’ın zafer kazanması, zira bu zafer Temmuz ayında Viyana’da nükleer anlaşmasının imzalanmasından beri yaptırımların kaldırılması ve Tahran ile Batı arasındaki ilişkilerin eskisine nazaran daha da güçlenmesinden beri ilerleme kaydeden İran’a güç katacak. Rejimin yüzde doksanının isyancıların elinde bulunduğu güney Suriye’yi, bilhassa Golan Tepeleri’nin sınırındaki bölgeyi ele geçirmesi Hizbullah ve İran Devrim Muhafızları’nın Suriye toprağında bir temas hattının oluşmasını koşullayacak.

İstihbarat dâhilinde dile getirilen tahminler birbirini tutmasa da İsrail güvenlik kurumu liderleri esas olarak Esad’ın zafer ilân etmesinin henüz çok erken olduğuna dair tespitlerde bulunuyorlar. Temel çıkarıma göre, rejim istikrara kavuştu ve Rusya bu denli büyük bir askerî yardım yaptığı sürece onun yıkılması mümkün değil.

Batı Rusya’nın Suriye’ye yaptığı askerî müdahale ışığında net bir strateji formüle etmiş değil ve esasta iki savunma amaçlı hedefe odaklanıyor: Avrupa’ya mülteci akınının durdurulması ve Batı ülkelerinde Sünni cihadî grupların yeni terör saldırıları gerçekleştirmesine mani olunması. Her ne kadar Amerika’nın Irak ve Suriye’de IŞİD’e karşı ortaya koyduğu çabalar kimi sonuçlar üretse de Esad’ın ilerlemesi karşısında Washington ve Avrupa’nın eli kolu bağlı. 

İsrail Suriye içindeki varlığını muhafaza etmekle kalmıyor, ayrıca sürece nispeten daha az aşırıcı grupların hayatta kalmasına imkân sağlamak ve rejimin ilerlemesini durdurmak ve İran’ın güçlenmesini engellemek yönünde müdahil oluyor.

Amos Harel
21 Şubat 2016
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder