“[…] innehu lâ yuflihuz zâlimûn”
[En’âm:135]
Devlet denilen putun yanında bir din imal edildi. O
dinin taşıyıcıları, fukara Müslüman’a sürekli şirk, müşrik ayetleri okudular.
Telkin ve tembih yolu ile o Müslümanlar, sürekli müşrik seviyesinde tutuldular.
Onlar, o taşıyıcıların yanına oturdukları vakit gerçek Müslüman
olabileceklerine inandırıldılar. Devlet dini, Müslümanları mümin olmaktan
alıkoymak, müşrik kılmak, buradan da ölene dek Müslüman olma hakkını bahşedecek
güç olarak onları esir almak demekti.
O Müslümanların başka bir kavimden olanları isyan
etti. Onlara “kendi din kardeşlerinize nasıl başkaldırırsınız?” dediler. O
kavimdekiler de “siz kardeşlik emreden dine küfür içresiniz” diye cevap
verdiler.
O asilere “nankör” dediler sonra. Devletin önlerine
koyduğu çanağı vicdan ve akıl haznesiyle yer değiştirenler, kendilerine verilen
ekmeğin sahibine köleliği telkin ettiler. Beraber ekilen, beraber biçilen
buğdayı, terle yoğrulan, Allah’ın malı olan ateşte pişirilen ekmeği zalimlerin
mülkü kıldılar.
Öpülen, baş üzerinde tutulan, yere düşse kaldırılan
Ekmek ve Kur’an, devlete bağlılıkta iç içe geçirildi. Müslüman halk, ekmeğini
devlete borçlu olduğunu düşünmeye başladı. Nesimî’nin sözleriyle, “rızkımı
veren Hûda’dır, kula mihnet eylemem” sözü hükmünü yitirdi.
AKP, ilk beş yılını muhalif bir iktidar partisi;
2010’a dek uzanan süreci muktedir bir muhalefet partisi olarak geçirdi.
2010’dan beri ise gerçek muktedirlerin gölgesinde parti-devletmiş gibi yaparak
geçiriyor. Bu gerçeği fark edenlerin saldırılarına AKP, sürekli “darbe” diyerek
karşılık veriyor. Her türlü eleştiri “darbe” kelimesiyle karşılanıyor ve tabana
sürekli 28 Şubat hatırlatılıyor.
“Darbe” kelimesinin sıklıkla yinelenmesi, 28 Şubat’a
atıfta bulunmakla ilgili. Özünde “Ey sayemizde ekmek yiyenler, bugün bize
saldıranlar size verdiğimiz ekmeği sizden çalmaya çalışıyorlar, uyanık olun”
diyor. Bin yıl sürecek olan 28 Şubat, AKP eliyle güncelleniyor. Esasında darbe,
rızkın sahibine küfretmek, devleti tek gerçek sahip olarak görmekle alakalı.
28 Şubat’ı yapanlar ise Kürd’e yıllarca “hain”
diyordu. Verilen ekmeğe ihanet etmekle suçluyordu. Bugün AKP ile bu iki söz
birbirine bağlandı. AKP’nin “darbe”si ile 28 Şubatçıların “hain”i birleşti. AKP
bu sayede vardı, varoldu, varoluyor. Şimdi “ekmeği ben veriyorum, bana köle
olun” diyor. Bu zulümdür.
O, milleti üç-beş zenginin, üç-beş paşanın önünde diz
çöktürüyor. Bunun için yüzlerce yıldır iktidarların kalıbına dökülmüş dini bir
sopa niyetine kullanıyor. Subaşlarını bu sayede tuttuğunu iyi biliyor. Müslüman
halkın öfkesini kontrol etmek, onu iktidara zararsız kanallara akıtmak onun tek
amacı, tek işlevi.
Mümin olmakla Müslüman olmak arasında bir mesafe var.
Hûda’nın önünde eğilmekle devletin önünde eğilmek arasında da. Müslüman’ın
Müslüman olmak ve kalmak için zalimlere ihtiyacı yok. Ekmeği O’nun rızkı,
kavgası da.
Eren Balkır
18 Ocak 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder