İsrail, İran’a karşı muhalefet de dâhil, son yıllarda
birçok meselede Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer ülkelerle bağlar kurması
ardından Körfez ülkeleri ile ilişkilerini daha da güçlendirmeyi umuyor.
Pazartesi günü İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz Abu
Dabi’ye gizli bir seyahat gerçekleştirdi. Burada İran’la, IŞİD’le ve diğer
meselelerle ilgili ortak endişeler ele alındı.
Yapılan haberlere göre, İsrail Dışişleri Bakanlığı Abu
Dabi’de büro açmak istiyor. Bu adım, İsrail’in Uluslararası Yenilenebilir
Enerji Kurumu’nun (IRENA) Abu Dabi’deki genel merkezinde büro açması ardından
atıldı.
IRENA’in bürosu diplomatik bir yapıya sahip değil,
uluslararası enerji kurumunun bir parçası. İsrail 15 yılı aşkın bir zaman sonra
Körfez bölgesinde resmi varlık imkânı buldu. Bu, kimi çevreleri şaşırtan bir
gelişmeydi.
Katar ve Umman İsrail’de ticaret bürolarını 1996’da
açmış, ikinci Filistin İntifadası patlak verince 2000’de kapatmıştı.
Bir İsrailli kaynağa göre, BAE’deki büronun amacı Arap
Yarımadası’nda varlık imkânı bulabilmek.
“Bu hamle tümüyle İsrail dışişleri bakanlığına ait,
gerekçesi de gayet açık: Körfez’e adım atmak.” IRENA’in Abu Dabi merkezini
ziyaret eden bu kaynak bu tespiti yapıyor.
İsmini saklı tutan bu kişiye göre, büroda üç İsrailli
çalışacak. Biri IRENA’ye resmî temsilci olarak hizmet edecek bir diplomat.
Diğeri yenilenebilir enerji uzmanı. Üçüncüsü ise İsrail güvenlik
hizmetlerinden.
İsrail gazetesi Haaretz’in Aralık tarihli haberine
göre, diplomat Rami Hatan IRENA’in resmi temsilcisi olarak bu işin başına
geçmek için Abu Dabi’ye yerleşecek.
IRENA web sitesinde kendisinin “yenilenebilir
enerjiyle ilişkili meseleler konusunda uluslararası işbirliğine dair bir
platform olarak iş gören uluslararası bir örgüt” olduğunu söylüyor.
İsrail 2009’da kurulan IRENA’in genel merkezinin
BAE’de açılması için çok uğraştı. Böylelikle İsrailliler örgütün faaliyetlerine
serbestçe katılabileceklerdi.
İsrail, uluslararası kurumları BAE’ye baskı uygulama
konusunda bir araç olarak ikinci kez kullanıyor. İsrailli yetkililerin
ifadesiyle, İsrail 2004’te Dünya Elmas Borsaları Federasyonu’na katılma
hususunda Dubai’yi desteklediğini söylüyor. Bu sayede örgütün İsrailli üyeleri
Dubai’ye rahatça gidip gelebilmiş.
Abu Dabi’deki IRENA’da bulunan İsrail bürosunun
arkasındaki mimarlar İsrail Dışişleri Bakanlığı genel direktörü Dore Gold ve
Dışişleri Bakanlığı’ndaki Özel Enerji Temsilcisi Ron Adam.
IRENA’in 2009’da kurulmasından beri İsrailli bakanlar
sık sık BAE’yi ziyaret ettiler. Oysa geçmişte İsraillilerin IRENA
konferanslarına katılması ve bu ülkeye girmesi yasaktı.
Eski Altyapı Bakanı Uzi Landau BAE’yi ziyaret eden ilk
kişi. IRENA’e yapılan bu ilk resmî ziyaret 2010’da gerçekleşti.
Ancak Filistinli İslamcı hareket Hamas’ın bir üyesinin
aynı yıl suikasta uğraması sonrası BAE yetkilileri Mossad’ı suçladı.
2014’te gerilim azaldı ve altyapı bakanı Silvan Şalom
IRENA bürosundaki toplantıya katılmak için Abu Dabi’ye gitti.
IRENA’in Abu Dabi merkezinde resmî bir İsrail
bürosunun açılması BAE ile stratejik ilişkiler kurma konusunda önemli bir adım.
Bu adım İsrail’e Körfez ülkelerinin kapısını aralayacak.
“Emirlik’te ileride büro açılması bugün çok kıymetli
bir adım olmasa da bu adım BAE nezdinde olumsuz bir sonuç doğurmayacak ve bir
sonraki adım için gerekli fırsatı sunacak.” Körfez ülkeleri ile ilgilenen
Bölgesel Düşünce Forumu’nda bir araştırmacı olarak çalışan Dr. Şaul Yanai
bunları söylüyor.
İsrail ile ilişki kurmak tüm Körfez ülkeleri için
oldukça hassas bir mevzu. Zira bu ülkelerde yaşayanlar büyük ölçüde Filistin
davasının safında.
Buna karşın BAE-İsrail arasında perde gerisinde
kurulan ilişkiler son yıllarda daha da güçlendi.
İsrail ve Körfez Ülkeleri İran’a Karşı Birleşiyor
İsrail’in BAE ve Körfez ülkeleri ile stratejik ilişki
kurma potansiyeli bölge politikalarındaki önceliklerin çakışması ile birlikte
arttı.
İsrail’in eski Mısır büyükelçisi Zvi Mazel, “İran’la
yürütülen nükleer müzakerelerinde İsrail istihbaratı Körfez ülkeleriyle daha
etkili bağlar kurmaya başladı. Emirlik İran ve İhvan’a karşı ortak çıkarlara
sahip olmamız sebebiyle bizimle bağlar kuruyor. Belirli alanlarda Körfez
ülkeleri ile İsrail daha da yakınlaşıyor” diyor. Mazel bugün Kudüs Halkla
İlişkiler Merkezi’nde araştırmacı olarak çalışıyor.
İsrail ve BAE İhvan ve İsrail’e karşı mücadeleyi öne
alsa da ilişkiler hassas dengeler üzerine kurulu. Bu noktada İsrail’in Körfez
ülkeleriyle ne ölçüde bağlar kurduğu konusunda net bir bilgi yok.
İsrail Dışişleri Bakanlığı eski politika planlama
başkanı Eran Etzion, “2009’da Körfez ülkeleri ve İsrail’in istihbarat ve
güvenlik sahasındaki üst düzey uzmanları işbirliği içerisindeydi. Ama bu,
diplomasi alanında ilerlemenin yaşandığı anlamına gelmiyor. Uzmanlarla
politikacılar arasında bir tür metres ilişkisi vardır. Dolayısıyla bu ülkeler
belirli bağlar kurma konusunda her şeyi gizli tutuyorlardır” diyor.
BAE İsrail ile pazarlığını IRENA bürosu üzerinden
yürütürken, diğer Körfez ülkeleri ile kurulan ilişkiler hâlâ karanlıkta.
İsrail’in İran gibi bölgesel bir tehdit olarak gördüğü
Suudi Arabistan mevcut nükleer anlaşmasına karşı yoğun bir lobi faaliyeti
yürüttü. Bu anlaşma nükleer silâhlar yapma denemelerine girişmeme konusunda
güvence verilmesi karşısında Tahran’a yönelik yaptırımlara son vermeyi
öngörüyor.
Etzion’ın ifadesine göre, Suudiler ve İsrailliler
Washington’da İran’a karşı yürüttükleri lobi faaliyetleri esnasında aynı
taktiklere ve enformasyona başvuruyorlar.
Ona göre, “İran anlaşmasından iki yıl önce iki ülke
koordineli çalışma yürüttü. Bir İsrail delegasyonu anlaşma karşıtı lobi
faaliyetine başladı, ne tesadüf ki birkaç hafta öncesinde Suudi delegasyonu
oradaydı. Her iki delegasyon benzer hazırlık çalışmaları yürüttü ve benzer
kitaplara başvurdu.”
2010’da yayınlanan bir Wikileaks belgesine göre,
Körfez ülkeleri “İran’a karşı İsrail’e bel bağlamanın mümkün olduğuna”
inanıyor.
İsrail Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Yacov Hadas,
“Körfez ülkeleri İsrail’in yeteneğini konuşturacağına inanıyorlar” diyor.
2015’te İran ile yürütülen müzakereler bir anlaşmanın
eşiğine gelince Suudi gazeteci ve Arabiya gazetesi yazı işleri müdürü
kışkırtıcı bir makale kaleme aldı ve Obama’ya “İran konusunda Netanyahu’yu
dinle” dedi. Bu makale, nükleer müzakereleri konusunda Körfez ülkeleri ile
İsrail arasında politika konusunda yaşanan örtüşmenin bir simgesi olarak
değerlendirildi.
Gizli Ticaret Anlaşmaları
İsrail’in Abu Dabi’de IRENA genel merkezinde büro
açması iki ülkenin diplomatik ilişkiler kurma konusunda önemli bir adım, ama
ilişkinin tam manasıyla kurulması için daha çok yol alınması gerekiyor.
IRENA bürosu, İsrail’in yetkili isimlerini ve
yurttaşlarını BAE’ye girme noktasında nasıl meşru kılabildiğine dair bir örnek
sunuyor. Ticaret burada önemli bir rol oynuyor.
İsrail Merkezî İstatistik Bürosu Tel Aviv’in 2013
yılında BAE’ye ihraç ettiği malın değerinin 5,3 milyon dolara çıktığını
söylüyor. Muhtemelen gerçek rakamlar daha yüksek.
Körfez Piyasaları İstihbaratı şirketinin sahibi ve
Körfez ülkeleri uzmanı İsrailli Dr. Nahum Şiloh, “ticaretin önemli bir kısmının
resmî yapılmadığını, yurtdışında şubeleri bulunan özel şirketler eliyle
gerçekleştirildiğini, Körfez ülkelerinin düşman görülmediğini, bu sebeple
İsrailli işadamlarının serbestçe ticaret yapmalarına izin verildiğini”
söylüyor.
Şiloh, İsrail’in BAE’ye yapılan ihracat malları
listesini veriyor. Bu listenin ilk sıralarında zirai teknoloji, tıbbî
teknoloji, haberleşme sistemleri, hava kontrol sistemleri ve iç güvenlik
ürünleri bulunuyor.
İç güvenlik iki ülke arasındaki ticaretin en gizli ve
en önemli sahası. Bu sahadaki gelişme iki ülke arasındaki ilişkilerin de
yoğunlaştığının bir delili.
Kasım 2014’te ortaya konulduğu üzere, Abu Dabi ile Tel
Aviv arasında düzenli uçuş gerçekleştiren özel uçak seferleri sayıca arttı.
Şubat 2015’teki haberlere göre, İsrail Abu Dabi’de büyük bir gözetleme sistemi
kurdu. Buna “Şahin Gözü” deniliyor.
İki ülke arasında uçan uçaklar Ürdün’ün başkenti
Amman’da konaklıyor.
Bu konaklamanın sebebi iki ülke arasındaki ticaretin
önemli bir kısmının Ürdün gibi ülkeler aracılığıyla gerçekleşiyor olması. Çifte
pasaporta sahip İsrailli işadamları İsrail mallarını BAE’ye taşıyor. Bu, bazen
Ürdünlü şirketlerin yardımıyla gerçekleşiyor.
Meseleye aşina, İsrail iş sektöründen bir ismin
ifadesiyle, “gayriresmi hareket eden kimi Ürdün şirketleri Körfez ülkelerine
ulaşma noktasında İsrailli işadamlarına yardım ediyor, bu, bazen iş
ortaklıkları üzerinden gerçekleşiyor.”
Eskiden Körfez ülkeleri İsrail mallarına boykot
uyguluyordu. Ancak bu boykot İsrail ile ticaret yapan şirketlere yönelik
boykotu Körfez İşbirliği Konseyi kaldırıp sadece İsrail şirketlerine yasak
uygulayacağını söyleyince, 1994 yılında gevşedi.
Son yirmi yıl içerisinde çokuluslu şirketlerin sayıca
artması İsrail’in boykot edilmesi imkânını ortadan kaldırdı. Artık birden fazla
ülkede üretilebilen ürünlerde İsrail’in pay sahibi olması gerçeği ile mücadele
etmek mümkün değildi.
Eski bir devlet görevlisine göre, “iş dünyasının
küreselleşmesi ve İsrail ürünlerinin yapısı boykotu güçleştirdi. Birçok İsrail
ürünü büyük sistemlerin parçası olan ara ürünler, bu da imal eden ülkenin izini
sürmeyi imkânsızlaştırıyor.”
Boykotun Etrafından Dolanmak
Ürünlerin kaynağını tanımlamadaki bu güçlük İsrail
şirketlerinin boykot gerçeğinin etrafından dolanmasını ve BAE ile diğer
ülkelerin onayı ile bu ülkelerle yapılan serbest ticaretin gerçekleştirilmesini
kolaylaştırdı.
Abu Dabi’deki Şahin Gözü gözetleme sistemine İsrail’in
dâhil olmasını görünmez kılan, bu işte uluslararası şirketlerin kullanılması.
İsrailli işadamı Mati Koçavi sistemi Abu Dabi’ye
merkezi İsviçre’de bulunan Asia Global Technology isimli şirket üzerinden
sattı. Sistem İsrail’e ait yan şirket Logic eliyle geliştirildi.
İsrail güvenlik bakanlığı sistemin satışını onayladı.
Ardından 2015’te eski İsrailli istihbarat subayı David Meydan BAE’ye siber
güvenlik teknolojisi satışı konusunda aracılık etmek amacıyla bir şirket kurdu.
David Meydan, uzun süre Mossad’ın başına geçmesi
beklenen bir isimdi. Orada çalışırken, denizaşırı istihbarat kurumları ile
ilişkilerden sorumlu olan “Tevel” şubesinin kurulması sürecinde çalıştı.
Onun döneminde Mossad, BAE dâhil tüm Körfez
ülkelerinden istihbarat görevlileri ve işadamları ile bağlar kurdu.
Eski bir üst düzey devlet görevlisinin ifadesine göre,
Körfez’deki özel ve kamu sektörlerinin birlikte faaliyet yürütüyor oluşu
İsrail’in BAE ile ticaret ilişkileri kurmasını daha da kolaylaştırdı. Görevliye
göre, “ileride bu iki sektör tam ve açık bir ilişki için gerekli yolu açabilir.
Bazı İsrailli işadamları Körfez’deki yetkililerle bağlara sahip. Bu ülkelerdeki
işadamları ve siyasetçilerin bir olması sürecin normalleşmesini sağlayabilir.
Körfez ülkelerini yöneten isimler İsrailli işadamlarıyla ticaret yapılmasını
hâlâ önemsemiyorlar, her şey hâlâ uluslararası örgütler veya yabancı şirketler
eliyle, gizlice yürütülüyor.”
Hacer Şezaf
19 Ocak 2016
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder