Pages

17 Ocak 2016

Ayrık Otları

Gazze’nin Gazi’ye ve Sur’a taşındığına tanık oluyoruz. Açılan tünellerin bir ucunun Gezi’ye bağlanması, mümkün değil. Zira geçmişte Gezi, yüzeyde ve derinde, CHP-HDP eliyle, seçim sathı mahaline bağlanıp tasfiye edilmişti.

Başkası da mümkün değildi. Ayrık otu olarak görülenlere ayrıksı oldukları öğütlendi, öğretildi ya da sökülüp atıldılar. “Açılın, ben doktorum” repliği, bugün akademisyenlerin, yayıncıların vs.’nin dilinde. Devlet ezdikçe ayrıksılık prim yaptı, kendine yol buldu. Baskı, biraz da bunun içindi. 

Eskiden kitlenin kendisine gaz atan, ama Gezi’yle birlikte direkt bireyleri hedef alan polisten ana yönelimi okumak mümkündü. Onlar, kendi sularımıza çekilmemizi istiyorlardı. Çünkü bu devlet su kenarında kurulmuştu, oraya sırtını yaslayarak bugüne gelmişti.

Devlet, kendi temellerini sarsacak hareket imkânlarını bağsızlaştırmak, bağlamsızlaştırmak zorunda. Onunla bir masada ilişkilenenler, 2011’de halkın kılcal damarlarına akacak imkânı buldular, ama sonrasında merkeze çekildiler. Şimdilerde tekrar meclislerden söz ediyorlar. Oysa 2011 sonrası o meclisleri tasfiye edenler, kendileri idi. Burjuvazinin aynasında endamına hayran kalanlar yanıldılar.

Gezi ile birlikte forumlar ve parklar öne çıktı. Hepsi seçim faaliyeti alanına dönüştürüldü. Ayrıksı olanlar, köşe başlarına, reklâm şirketlerine, pazarlama faaliyetlerine ve halkla ilişkiler (PR) çalışmalarına alındı. Ayrık otları ise ayıklandı. Gezi, o ayrık otlarının başkaldırısıydı. Üzerlerine özel ofisler inşa edildi.

Devlet için hendeklerin ardındakiler, greve giden işçiler, HES’lere karşı çıkan köylüler, zulme direnen öğrenciler, cümlesi ayrık otu. Her yer düzlenecek, betonlaştırılacaksa bu otların temizlenmesi şart. Temizlik, kendi aklını da üretmeli. Devletin reorganizasyonu için solu reorganize etmek isteyenlerin ağzındaki “yeni” kelimesi de gayet eski. Temizlik işlemine ortak olmak, kimseyi “yeni” yapmıyor.

* * *

Sermayenin “yürütme komitesi” olarak devlet ile “zorba özerk yapı” olarak devlet, AKP perdesi arkasında yürütüyor işlerini. Biri “parçala, dağıt” diyor, diğeri “ben uygun olanları sana yollarım.” Burada solcuların “irade” dedikleri, uygun meslekî ideolojilerin emrini yerine getirmekten ibaret. Kimse, başkasının sorumluluğunu almak, başkasını görmek derdinde değil.

Akademisyenlik, öğretmenlik, doktorluk… Artık halkla bağlarından arındırılmış, özel, ayrıksı meslekî birer varlık olarak, politikmişiz gibi yapıyoruz. AKP’ye ise halktaki bu kesimlere yönelik öfkeyi örgütlemek düşüyor. O öfkeyi gerisin geri iktidara örgütlemek anlamsızlaşıyor. O öfkeden korkuyoruz çünkü. Halka değmeme, ayrıksı olma imkânı sunduğu için solcuyuz sanki.

* * *

Halk nedir? Müslüman mı? Derhal ona düşman oluyoruz. Geri ve kaba mı? İleri ve incelikli olan yanlarımızı gösteriyoruz birbirimize. Ayrıksılıkta birleşiyor, ayrıksılıkta dağılıyoruz. Bir akşam birlikte bir-iki kadeh içmekle eyleme gitmek arasındaki fark siliniyor. Bizi farklı ve ayrıksı kılanı korumayı vura vura öğretiyor devlet. Belki de işi bu. Burjuvazi için bir kıvama geliyoruz. Ortak kavgadan, hatta bu ifadeden bile tiksinir hâle geleceğiz yakında. “Ben ayrıksıyım, seninle ortak ne yönüm olabilir ki!” Amentümüz bu.

Devlet, bize bu ayrıksılığı yücelten imgelerden, hayallerden başka bir şey bırakmıyor. Gerçeğe tahakküm koyuyor. Ona karşı olmak adına, gerçekten kopuyoruz. Gerçek bile ayrıksılığımızı işaretlediği ölçüde değer ve kıymet kazanıyor. Yoksa at çöpe gitsin. “Benden daha gerçek olan ne var ki!” İlmihalimiz bu.

Dolayısıyla geçmişte meclis örgütlenmelerini tasfiye etmiş olanların veya bu tasfiyeye ses etmeyenlerin bugün “yeni siyaset” mavalları okumasının bir anlamı yok. “Yeni siyaset” dedikleri, sermayeye uyumlu, AB’ci, devletin yeni yönelimlerine uyarlanmış bir solculuk. Hem dağıtıyorlar hem de “bizim birleş dediğimiz yerlerde toplan” diyorlar. Biz de “ayrıksılığıma halel gelmesin de” diye iç geçiriyoruz. Besmelemiz bu.

* * *

Demektir ki bize bu ayrıksılığı örgütleyen bir STK veya düşünce kuruluşu değil, parti gerek. Bu da o STK’ların veya düşünce kuruluşlarının ceminden neşet edecek bir şey değil. Bu toprağa akmış ter ve kandan beslenen ayrık otlarının partisi olacak o. Ayrıksılığı değil, bu rezil düzenden ayrı olmayı örgütleyecek. Her kavgada o düzenden beslenen köklerini kesip atacak. Ayrı olmanın taklidinden, gösterişinden, edebiyatından sakınacak. Bunun için sürekli çift uçlu kılıcını sallayacak. Fıkhımız da mezhebimiz de bu.

Geçmişin meclis örgütlenmeleri de basit bir ezberin ürünüydü, gerçeğin değil. Kimisi Latin Amerika’dan, kimisi 1905 sovyetlerinden ilham alıyordu. Gerçek acılar, dertler ve çarelerle bir alakası yoktu.

Burada ise araba atın önüne konuluyor. Devrimsiz devrimcilik pozları kesiliyor. 1905 var ki sovyetler var. Burada ise medyatik imajların, reklâm kampanyalarının başarısı devrim zannediliyor. O başarıların ardı arkası hiç mi hiç sorgulanmıyor. Sorgulayanlar, hemen aforoz ediliyorlar. İşte “yeni siyaset” bu.

* * *

Bugün HDP içerisindeki sol yapılar, HDP yokmuş, hiç olmamış gibi konuşuyorlar, hareket ediyorlar. Ona neden katıldıklarının hesabını verene rastlanmıyor. Alternatif devlet olarak Kürt gerçeği, istismar ediliyor. Buradaki ataletin günahı onun sırtına yükleniyor. “Onun yaptıklarını bir nebze olsun yapmak gerek” diyense ayrık otu muamelesi görüyor.

Belirli bir mevkie gelen, herkesi ayrık otu gibi görüyor. Yukarıdan bakınca her şey, düzlenecek bir tehdit ve tehlike olarak görünüyor göze. Ayrık otları ise alkış beklemeden, gösterişe meyletmeden, toprağın altında örgütleniyor ilmek ilmek.

Eren Balkır
16 Ocak 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder