Gazze’nin Gazi’ye ve Sur’a taşındığına tanık oluyoruz.
Açılan tünellerin bir ucunun Gezi’ye bağlanması, mümkün değil. Zira geçmişte
Gezi, yüzeyde ve derinde, CHP-HDP eliyle, seçim sathı mahaline bağlanıp tasfiye
edilmişti.
Başkası da mümkün değildi. Ayrık otu olarak görülenlere ayrıksı oldukları öğütlendi, öğretildi ya da sökülüp atıldılar. “Açılın, ben doktorum” repliği, bugün akademisyenlerin, yayıncıların vs.’nin dilinde. Devlet ezdikçe ayrıksılık prim yaptı, kendine yol buldu. Baskı, biraz da bunun içindi.
Eskiden kitlenin kendisine gaz atan, ama Gezi’yle birlikte
direkt bireyleri hedef alan polisten ana yönelimi okumak mümkündü. Onlar, kendi
sularımıza çekilmemizi istiyorlardı. Çünkü bu devlet su kenarında kurulmuştu,
oraya sırtını yaslayarak bugüne gelmişti.
Devlet, kendi temellerini sarsacak hareket imkânlarını
bağsızlaştırmak, bağlamsızlaştırmak zorunda. Onunla bir masada ilişkilenenler,
2011’de halkın kılcal damarlarına akacak imkânı buldular, ama sonrasında
merkeze çekildiler. Şimdilerde tekrar meclislerden söz ediyorlar. Oysa 2011
sonrası o meclisleri tasfiye edenler, kendileri idi. Burjuvazinin aynasında
endamına hayran kalanlar yanıldılar.
Gezi ile birlikte forumlar ve parklar öne çıktı. Hepsi
seçim faaliyeti alanına dönüştürüldü. Ayrıksı olanlar, köşe başlarına, reklâm
şirketlerine, pazarlama faaliyetlerine ve halkla ilişkiler (PR) çalışmalarına
alındı. Ayrık otları ise ayıklandı. Gezi, o ayrık otlarının başkaldırısıydı.
Üzerlerine özel ofisler inşa edildi.
Devlet için hendeklerin ardındakiler, greve giden
işçiler, HES’lere karşı çıkan köylüler, zulme direnen öğrenciler, cümlesi ayrık
otu. Her yer düzlenecek, betonlaştırılacaksa bu otların temizlenmesi şart.
Temizlik, kendi aklını da üretmeli. Devletin reorganizasyonu için solu
reorganize etmek isteyenlerin ağzındaki “yeni” kelimesi de gayet eski. Temizlik
işlemine ortak olmak, kimseyi “yeni” yapmıyor.
* * *
Sermayenin “yürütme komitesi” olarak devlet ile “zorba
özerk yapı” olarak devlet, AKP perdesi arkasında yürütüyor işlerini. Biri
“parçala, dağıt” diyor, diğeri “ben uygun olanları sana yollarım.” Burada
solcuların “irade” dedikleri, uygun meslekî ideolojilerin emrini yerine
getirmekten ibaret. Kimse, başkasının sorumluluğunu almak, başkasını görmek
derdinde değil.
Akademisyenlik, öğretmenlik, doktorluk… Artık halkla
bağlarından arındırılmış, özel, ayrıksı meslekî birer varlık olarak,
politikmişiz gibi yapıyoruz. AKP’ye ise halktaki bu kesimlere yönelik öfkeyi
örgütlemek düşüyor. O öfkeyi gerisin geri iktidara örgütlemek anlamsızlaşıyor.
O öfkeden korkuyoruz çünkü. Halka değmeme, ayrıksı olma imkânı sunduğu için
solcuyuz sanki.
* * *
Halk nedir? Müslüman mı? Derhal ona düşman oluyoruz.
Geri ve kaba mı? İleri ve incelikli olan yanlarımızı gösteriyoruz birbirimize.
Ayrıksılıkta birleşiyor, ayrıksılıkta dağılıyoruz. Bir akşam birlikte bir-iki
kadeh içmekle eyleme gitmek arasındaki fark siliniyor. Bizi farklı ve ayrıksı
kılanı korumayı vura vura öğretiyor devlet. Belki de işi bu. Burjuvazi için bir
kıvama geliyoruz. Ortak kavgadan, hatta bu ifadeden bile tiksinir hâle
geleceğiz yakında. “Ben ayrıksıyım, seninle ortak ne yönüm olabilir ki!” Amentümüz
bu.
Devlet, bize bu ayrıksılığı yücelten imgelerden,
hayallerden başka bir şey bırakmıyor. Gerçeğe tahakküm koyuyor. Ona karşı olmak
adına, gerçekten kopuyoruz. Gerçek bile ayrıksılığımızı işaretlediği ölçüde
değer ve kıymet kazanıyor. Yoksa at çöpe gitsin. “Benden daha gerçek olan ne
var ki!” İlmihalimiz bu.
Dolayısıyla geçmişte meclis örgütlenmelerini tasfiye
etmiş olanların veya bu tasfiyeye ses etmeyenlerin bugün “yeni siyaset”
mavalları okumasının bir anlamı yok. “Yeni siyaset” dedikleri, sermayeye
uyumlu, AB’ci, devletin yeni yönelimlerine uyarlanmış bir solculuk. Hem
dağıtıyorlar hem de “bizim birleş dediğimiz yerlerde toplan” diyorlar. Biz de
“ayrıksılığıma halel gelmesin de” diye iç geçiriyoruz. Besmelemiz bu.
* * *
Demektir ki bize bu ayrıksılığı örgütleyen bir STK
veya düşünce kuruluşu değil, parti gerek. Bu da o STK’ların veya düşünce
kuruluşlarının ceminden neşet edecek bir şey değil. Bu toprağa akmış ter ve
kandan beslenen ayrık otlarının partisi olacak o. Ayrıksılığı değil, bu rezil
düzenden ayrı olmayı örgütleyecek. Her kavgada o düzenden beslenen köklerini
kesip atacak. Ayrı olmanın taklidinden, gösterişinden, edebiyatından sakınacak.
Bunun için sürekli çift uçlu kılıcını sallayacak. Fıkhımız da mezhebimiz de bu.
Geçmişin meclis örgütlenmeleri de basit bir ezberin
ürünüydü, gerçeğin değil. Kimisi Latin Amerika’dan, kimisi 1905 sovyetlerinden
ilham alıyordu. Gerçek acılar, dertler ve çarelerle bir alakası yoktu.
Burada ise araba atın önüne konuluyor. Devrimsiz
devrimcilik pozları kesiliyor. 1905 var ki sovyetler var. Burada ise medyatik
imajların, reklâm kampanyalarının başarısı devrim zannediliyor. O başarıların
ardı arkası hiç mi hiç sorgulanmıyor. Sorgulayanlar, hemen aforoz ediliyorlar.
İşte “yeni siyaset” bu.
* * *
Bugün HDP içerisindeki sol yapılar, HDP yokmuş, hiç
olmamış gibi konuşuyorlar, hareket ediyorlar. Ona neden katıldıklarının
hesabını verene rastlanmıyor. Alternatif devlet olarak Kürt gerçeği, istismar
ediliyor. Buradaki ataletin günahı onun sırtına yükleniyor. “Onun yaptıklarını
bir nebze olsun yapmak gerek” diyense ayrık otu muamelesi görüyor.
Belirli bir mevkie gelen, herkesi ayrık otu gibi
görüyor. Yukarıdan bakınca her şey, düzlenecek bir tehdit ve tehlike olarak
görünüyor göze. Ayrık otları ise alkış beklemeden, gösterişe meyletmeden,
toprağın altında örgütleniyor ilmek ilmek.
Eren Balkır
16 Ocak 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder