Pages

12 Aralık 2015

Jaurès ve Fransız Devrimi


Jean Jaurès mükemmel bir hatipti ve etkili bir düzyazı tarzına sahipti. Ona benzemeye çalışan bir isim olarak Trotskiy, Jaurès’i şu şekilde tarif ediyor:

“O, kendisini birçok boyutta geliştirmiş bir isim, güçlü bir zekâya ve dâhiye özgü bir mizaca sahip, çalışma kapasitesi eşi benzeri görülmemiş bir yükseklikte, sesinde hep bir meraklı insanın tonu var.”[1]

Her daim içeriği biçimin önüne koyan Lenin ise birisinden öyle kolay etkilenen biri değil. 1910’da Kopenhag’da düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kongresi’nde kooperatifler ile ilgili yapılan tartışmada Jaurès alınacak kararın şu cümleyi de içermesini talep ediyor:

“Kooperatifler, üretim ve dağıtım araçlarının demokratikleştirilmesi ve toplumsallaştırılması sürecine yönelik hazırlıklar konusunda işçilere yardım ederler.”

Lenin eleştirel bir tonla, şunları söylüyor:

“Bu, net olmayan, belirsiz ifadelerden biri, burjuva reformizmi teorisyenlerinin ve küçük mülk sahiplerine bağlı ideologların tümüyle kabul edebilecekleri bir ifade, zaten Jaurès de bu konuda mahir bir kişi, o da söz konusu teorisyenlerden ve ideologlardan yana.”[2]

Jaurès belki de, bazen takdim edildiği biçimiyle, ahlakî açıdan kusursuz bir örnek değil. Dreyfus’un aldığı cezaya yönelik ilk tepkisi “onun vurulması gerekir” olur, çünkü ona göre Dreyfus vatana ihanet suçu işlemiş özel bir askerdir ve kadere razı gelmelidir. (Bu, bazen bugün de solda su yüzüne çıkan sınıf indirgemeci tutumun bir örneğidir.). Jaurès, Dreyfus yanlısı harekete ancak Bernard Lazare ve Emile Zola kelleyi koltuğa alıp öne atıldıktan sonra katılır. 1914 yazında savaş karşıtı kampanya süresince yorulmak nedir bilmeksizin çalışır. İtibarı bir suikastçının kurşunu sayesinde kurtulur. Trotskiy bile savaş patlak verdiğinde Jaurès’in “vatansever” bir konum alacağından hiç şüphe duymayacağını teslim eder.

Jaurès’in incelenmesi gerek. Ama bu inceleme eleştirel olmalı. O birçok yönden bir kahramandan çok bir tür semptomdur. Bu nedenle Jaurès’in Fransız Devrimi’nin Sosyalist Tarihi’nin İngilizcedeki ilk çevirisi ilgiyle karşılanmalı.

Üretken bir çevirmen olan Mitchell Abidor, Jaurès’in 1901-4 arası döneme ait dört ciltlik özgün çalışmasından tek ciltlik bir kitap çıkartmış. Kitap Devrim’den 1794’e dek uzanan sürecin tarihini sunuyor. Kitap, sadece bu nedenle önemli değil kuşkusuz. Henry Heller, Giriş bölümünde Jaurès’in ileride Devrim’in Marksist tarihini yazacaklar için gerekli temelleri oluşturduğunu söylüyor. Mathiez, Lefebvre, Soboul ve diğer isimler bu sayede tarih çalışmalarını ilerletiyorlar.

Jaurès’in Marksizmle ilişkisi muğlâk. O, kitabı Marx, Michelet ve Plutarch’tan aldığı ilhamla yazdığını söylüyor.[s. 9] Ama Jaurès, Marx’tan şu inancı ödünç alıyor: “Politik biçimleri, toplumsal âdetleri, hatta fikirlerin genel yönünü belirleyen toplumun ekonomik yapısıdır.”[s. 5] Bu tespit mekanikmiş gibi görünse de pratikte Jaurès’in Devrim’i biçimlendiren farklı, çelişkili toplumsal güçlere hassas olmasını sağlıyor.

Clemenceau’nun aksine Jaurès, Devrim’in bir “blok” olduğuna inanmıyor. O, Devrim’de bir yandan Fransız toplumunu modernleştirmek ve onu kendi imtiyazlarını koruyarak krallığın muhafazakâr zincirlerinden kurtarmak isteyen nispeten imtiyazlı bir katmanla “özgürlük, eşitlik ve kardeşlik” çağrılarını işiten, bunların gerçekleştirilmesini isteyen mülksüz kitleler arasında bir ayrışma görüyor.

Jaurès, birkaç kez “yeni oluşan proletarya”dan bahsediyor.[s. 68] Ama o, söz konusu proletaryanın tam olarak nelerden müteşekkil olduğu konusunda muğlâk ifadelere başvuruyor.[3] Bazen terim, sadece yoksulları ifade ediyormuş gibi görünüyor. Örneğin Bastille’in basılması esnasında ölenler arasında “birkaç hafta sonra isimlerini bile bilmedikleri anlaşılan çok sayıda yoksul, çok sıradan ve çok mütevazı insanlar vardı” diyor.[s. 29]

Bazen Jaurès’te proletarya köylülüğü de içeriyormuş gibi görünüyor. Bazen de özel olarak belirli miktarda ücret alan işçi sınıfına ait çıkarlardan bahsediyor. Jaurès çalışmasında burjuva devriminin merkezinde belirli bir çelişkinin olduğunu söylüyor:

“Dilenerek geçinen, her şeyi tehdit eden proletaryanın baskın olması riskine karşın feodal Bastille’e nasıl saldırı düzenlenebilir, Devrim’e tam olarak bağlanmak nasıl mümkün olabilir?”[s. 40]

Buradan da Jaurès, devrimde kesişen politik ve toplumsal faktörlere işaret ediyor:

“Sonuçta politik eşitlik nispeten daha somut bir biçimde yerleşikleştiği ölçüde toplumsal eşitsizlik de o oranda halkı daha da öfkelendirmiştir.”[s. 148]

Sonra 1793 yılı ile ilgili olarak şunları söylüyor:

“Bu yıl sanayinin millileştirilmesi için ilk resmî öneriye tanıklık etti.”[s. 219]

Jaurès’in tarih çalışmasının gücü kitapta sınıfa yapılan vurgudan kaynaklansa da bu, aynı zamanda çalışmanın zayıf yanını da teşkil ediyor. Jaurès, modern sosyalizmi doğrudan Fransız Devrimi’nden neşet eden bir şey olarak görüyor. Ulaştığı sonuç dâhilinde şunları yazıyor: Sosyalizmin erimiş metalinin, tıpkı demirin fırından akması gibi, Devrim’den ve demokrasiden aktığını gördüğümde büyük bir haz duydum.”[s. 250]

Sosyalizm, Fransız Devrimi içinde tarihsel köklere şüphesiz sahiptir. Ama aynı ölçüde önemli olan bir tespit de şudur ki sosyalizmin burjuva devriminin değerlerinden niteliksel bir kopuş yaşaması gerekmektedir. Jaurès’in de ciddi biçimde önemsiz gördüğü husus, tam olarak budur. Bu, Fransız Devrimi tarihi ile ilgili tartışmaların ötesine uzanan kimi anlamlara sahip önemli bir hatadır. 1914’te Fransız işçi liderlerinin takipçilerini savaşı desteklemeleri konusunda kullandıkları en önemli argümanlardan birisi, Fransa’nın Devrim’in anavatanı olduğu ve Devrim’in toprağını koruyarak sosyalizme kopartılması mümkün olmayan bağlarla bağlı olan cumhuriyeti savunduklarıdır.[4] Jaurès’in 1914’teki savaş eğilimine hayatı pahasına itiraz ederken gösterdiği cesaret ve namuslu duruş, tabii ki sorgulanamaz ama kaleme aldığı Devrim tarihindeki fikirlerin de işçi sınıfının savaşa destek vermesini sağlama konusunda ortaya konulan çabalara katkı sunduğunu da görmek gerekir.

Bugün Charlie Hebdo katliamı sonrası gene “cumhuriyetçi değerler”den bahsediliyor. Fransız solu, bu değerlere dönük net bir eleştiri geliştiremiyor. Jaurès’in ve mirasının eleştirel açıdan incelenmesi bizim bu görevi ifa etmemize katkı sunacaktır.

Ian Birchall
2015
Kaynak

Dipnotlar:
[1] Political Profiles (1915).

[2] Lenin, Collected Works, Cilt. 16, s. 280. MIA.

[3] Devrim’de ortaya çıkan işçi sınıfına ilişkin nispeten daha titiz bir çalışma için bkz.: Jean Marc Schiappa, Les babouvistes, Saint-Quentin, 2003. Kitaba dönük eleştirim için şuraya bakılabilir: “The Babouvists”, MIA.

[4] Bu konuyla ilgili birçok belge şu kaynakta bulunabilir: A Rosmer, Le Mouvement ouvrier pendant la guerre, Cilt I, Paris, 1936.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder