Mesele resmin arkasını, ardını görmek.
Önümüzdeki resimde “heybetli” bir Tayyip Erdoğan
portresi var ve bizim ona elimizdeki her şeyi fırlatmamızı istiyorlar. “Her şey
400 milletvekili için” lafına iyice ikna olduğumuzda, Tayyip’in yıllar önce o
attan düştüğü gibi düşeceği varsayılıyor. Birkaç aydır meclissiz, seçimsiz
yönetiliyor ülke ve de facto başkanlık icra ediliyor.
400 milletvekili tespitinin devamında Erdoğan “Yeni
Türkiye hareketi”nden söz ediyor. Millet 400 rakamına takılıyor, bu yeni olan
Türkiye’nin neye ve kime karşı harekete geçtiğine hiç bakmıyor. “Psikopat” veya
“iktidar delisi” olarak yaftalanan Erdoğan neyin göstereni, neyi ifade ediyor,
o dikkate alınmıyor.
Bu açıdan, AKP’nin Müslüman Kardeşler’in uzantısı
olduğundan, Vuslat Platformu adı altında doğrudan Karadavi eliyle
yönetildiğinden, bu topraklara yabancı olduğundan, kesilip atılması
gerektiğinden bahsetmek bir anlam içermiyor. Göze akıl, akla göz gerekiyor.
“400 milletvekili” bir sopa niyetine sallanıyor, en ikna olmayacaklar bile
havuç için o sopaya razı gelecek, bu görülmüyor.
* * *
AKP’nin varolmasını sağlayan, ayakta kalıp bugüne
gelmesine zemin hazırlayan iki güç vardı: Fethullah ve Müslüman Kürtler. Bugün
ikisi de yok. Her iki güç de budanmış durumda. Kemalizmin Türkiye’si ile
emperyalizmin Türkiye’si arasındaki gerilimde bu iki güç de farklı mecralara
çekildiler.
Fethullahçılar, Gezi sonrası yayınlarında “CHP ve
MHP’ye girdik, onları merkeze çektik” diyorlardı. Bu merkez neresidir? Müslüman
Kürtler seçimde HDP’ye oy verdiler ama bugün PKK ile HDP’yi ayırma noktasında
bir kama işlevi görmeye çalışıyorlar.
Muhtemelen Dağlıca saldırısı sonrası bu işlev daha da
görünür hâle gelecek. Batı’da da merkeze yerleşen AKP ülkü ocakları yerine
ikame edilen Osmanlı Ocakları devreye sokacak. Yeni Türkiye bunu emrediyor.
O, 30 Ağustos’ta Kur’an tilavetiyle selam durulan,
Bosna’dan Afganistan’a uzanan yeni ordu-devlet. Bu gücün dünyasında günlerdir
buzdolabında tutulan Cizreli kızın adına yer var mı? AKP’ye “bu topraklara
yabancısın, geldin bizim malımızı gasp ettin, senin yüzünden huzur-muzur
kalmadı” diye saldırmak, o ordu-devletin toprağını kutsallaştırmıyor mu, malını
yüceltmiyor mu, huzurun İslam’da değil, askerî nizamatta olduğunu söylemiyor
mu? Sol-sosyalist hareket, HDP ve Fethullah dolayımıyla CHP’ye eklemlenerek bu
gerçeğe yedeklenmiyor mu? İslam’dan kurtulayım derken, iyice devlete ve
sermayeye yanaşmıyor mu? “Bu süreçte üç-beş kişi Allahsız olur da karnımız
doyar” diye ellerini ovuşturanlar, başkasını düşünüp onun için kavga etmenin
imkânlarının ortadan kalktığını, İslam’ın bir dolayım olduğunu görmüyorlar mı?
* * *
Dağlıca artık sembolik bir mevki. Bu saldırı ile Demir
Küçükaydın gibilerin bir aydan fazla bir süredir yana yakıla istedikleri
ateşkes de imzalanmış oldu. Jandarma ve polisle savaşan, “aslolarak AKP’yle
savaşıyorum, devletle değil” diyen PKK, namluyu genelkurmaya yöneltti. Demek ki
perde arkası görüşmeler bir noktada tıkanmış. Dağlıca da bir dolayım değil mi?
Dağlıca’da daha önce de saldırılar gerçekleştirildi.
Birinde her gün havada olan heronların o gün uçmadığı söyleniyor. Bugünkü
saldırıda da askerlerin bir piyon düzeyinde “feda” edildiğine dair emareler
var. Tüm bunlar olurken, geçmişteki bir saldırıdan kurtulan askerler “siz niye
ölmediniz?” diye mahkemeye veriliyorlar. Bugünse sayılamıyorlar bile.
Bunu da “AKP yaptırdı” diyelim. Bir yerde devrilen
ağacı, kıyıya vurmuş çocuk cesedini, her şeyi Tayyip’e bağlayalım. İdeolojik
planda nicelik ve hacim olarak büyük olduğuna iman ettiğimiz Tayyip karşıtı
cephenin siyasî öncülüğünü elde etmeye çalışalım. Ama arkada olan bitene dair
bir politik teorik değerlendirmemiz olması gerekmiyor mu? Bu kadar nicelik
merakı, niteliğe, içeriğe, manaya karşı bizi körleştirmiyor mu?
* * *
Fethullah ve Müslüman Kürtleri kaybettiğine göre
Tayyip ve efradı merkeze çekilmiş demektir. Artık “vantrologun kuklası”ndan
başka bir şeyden söz edilebilir mi? Milleti galeyana getiren milletvekili
Abdurrahim Boynukalın, “Ne zamandan beri TSK ve Devlet bizim dokunulmaz
kutsallarımız oldu?” diyor geçmişte, bugün diyebilir mi?
Sadece “seni başkan yaptıracağız” der. O başkanlığın
TSK’nin ve devletin başkanlığı olduğunu gizlemekten başka bir işe de yaramaz.
Apartman veya site yönetiminin ayağını kaydırmak için
yapılan hamlelerin ülke siyasetinde bir karşılığı olmasa gerek. Solun ideolojik
önderi fuat avninin söylediklerine değil, söylemediklerine bakmak lazım.
Aylardır “kaçmaya hazırlanıyor” dediği Tayyip koltuğuna iyice kök salıyor belki
de. Kendisini önder kabul edenleri de oyalamış oluyor böylece.
* * *
Gezi’de “ah keşke PKK savaşı bırakmasaydı, şimdi
devrim yapardık” diyenlerin bugün kıllarını kıpırdatmamalarında, gezici olup
gezdikleri yerleri internette paylaşmalarında bir sorun yok mu mesela?
O gün “PKK ve HDP AKP ile anlaştı” diyenler, bugün
gene aynı şeyi söylüyorlar. PKK savaşsa dert, savaşmasa dert? Bu örgüt, sizin
zihin dünyanızın kuklası mı? Kendi aklı, birikimi, yönelimi yok mu? O,
ekmeğinize süreceğiniz yağ mı?
Bodrum’da daha önce de faciadan dönülmüştü. Sahile
çıkan mültecilere plajda yoga yapan yerli turistlerin görüntüsü eşlik ediyordu.
Siyasete o yogacıların gözüyle bakılabilir mi?
Bir araştırmaya göre, yoksullar Suriyelileri iş
kaygısından dolayı istemiyorlar. Orta sınıf ve üstü kesimse manzarayı
bozdukları için Suriyelilerin gitmesini istiyor. Bu manzara düşkünlerinin
Tayyip’le ilgili alerjilerinde bir sorun aranmalı. Siyaseti orada kurmakta
ciddi bir yanlış var. Bugün siyaset, “bana yoldaşını söyle, sana kim olduğunu
söyleyeyim” diyor.
* * *
AKP’nin sol kolu Fethullah, sağ kolu Müslüman
Kürtlerdi. Şimdi onun eline verilen koltuk değnekleri, bizzat devlet yapımı ve
devlete ait. Devletten ayrı ve gayrı bir hareketi, bir hamlesi asla olamaz,
olamamalı.
Doksanlarda gazetecilik yapmış bir kişi, asker
cenazeleriyle ilgili bir eşikten bahsediyor. Cenaze sayısı onun altında ise iç
sayfalarda, onun üstünde ise baş sayfada haber yapılıyor. Askerî zayiat
düzeyinde ele alınan bu kayıplarda, politik-coğrafî bir okumaya da yer
veriliyor.
Eskiden ülkenin her yerinden gelen insanların
harmanlanması bir politika iken, doksanlarla birlikte asker alımlarında
bilhassa belirli illere odaklanılıyor. “Algı operasyonu yapıyorsunuz” diyenler,
böylece kendi algı operasyonlarını, psikolojik harekâtlarını icra etmiş
oluyorlar. Bir anda aynı ilden onlarca cenaze kaldırılıyor. Küfürler ve pet
şişeleri AKP’lilere fırlatılıyor. AKP’liler de bu saldırıları göğüslemenin
kendi görevleri olduğunu bilerek, güvenli araçlarına binip evlerine gidiyorlar.
Devlet, AKP şahsında kendisini koruyup kolluyor.
Devlet, AKP’ye bir şeyler söylettiriyor, o devleti kim
ve ne konuşturuyor, ona bakmak gerekmiyor mu?
Eren Balkır
7 Eylül 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder