[…] Mao düşüncelerini şu şekilde aktardı:
“Plehanof ve Menşevikler Marksistti, hatta Leninistti.
Kendilerini kitlelerden kopardılar ve sonuçta Bolşeviklere karşı ele silâh
aldılar ya da sürgün edildiler veya vuruldular.
[…] Bugün her komünistin önünde iki yol var: ya
sosyalist inşa yolu ya da revizyonizm yolu. Artık ağaçların kabuklarını
kemirdiğimiz aşamanın ötesine geçtik, ama bugün elimizde sadece bir kâse pirinç
var. Revizyonizmi benimsemek bu kâseyi de kaldırıp atmak demek. Daha önce size
söylediğim gibi, biz köylü isyancılarla yaptık devrimi. Sonra onların kavgasını
Komintang’ın yönettiği kentlere yönelttik. Ama Komintang’ın halefi Çin Komünist
Partisi değildi, önemli mi değil mi bilmiyorum ama, Yeni Demokrasi idi. Büyük
kentlerdeki proletaryanın zayıf olması sebebiyle devrimin tarihi komünistleri
küçük burjuvazi ile işbirliğine itti. Bu sebeple son tahlilde artık devrimimiz
Rus Devrimi’nin bizim devrimimize benzediğinden daha fazla benzemiyor o
devrime. Bugün bile toplumumuzun geniş katmanları zorunlu olarak yüzünü,
faaliyetleri dairesinde, revizyonizme çevirmesi gereken fiilî koşullarda
yaşıyor. Ellerindeki sadece kitlelerden dilediklerinde aldıklarından ibaret.”
O an aklıma Stalin geldi: “Biz Ekim Devrimi’ni
iktidarı kulaklara vermek için yapmadık!”
“Yolsuzluk, kanuna itaatsizlik, aydınların kibri,
beyaz yakalı işçi olup ailesini onurlandırma isteği, bunun dışında kimsenin
elini taşın altına koymaması, tüm bu aptallıklar sadece birer semptom. Parti
içerisinde de dışında da karşılaştığımız durumlar. Bunların sebebi söz konusu
semptomların görüldükleri tarihsel koşullar. Ama aynı zamanda politik
koşullar.”
Onun teorisini biliyorum: siz eleştiriye tahammül
etmiyorsunuz, sonra özeleştiriyi terk ediyorsunuz, ardından da kitlelerden
kopuyorsunuz, oysa parti devrimci gücünü ancak kitlelerden alabilir, yeni bir
sınıfın oluşmasını hoşgörüyle karşılıyorsunuz; sonuçta da Kruşçef gibi sağlam
temeller üzerinde ABD ile barış içerisinde bir arada yaşayacağınızı ilân
ediyorsunuz ama sonra Amerikalılar Vietnam’a ayak basıyorlar. Onun şu eskiden
söylediği sözü hiç çıkmaz aklımdan: “Burada halkın yüzde yetmişi yoksul köylü,
onların devrim anlayışında hiç kusur yok.” Bu sözü şu şekilde yorumluyor:
“Kitleleri eğitebilmek için onlardan öğrenmek zorundasınız.”
Mao bu noktada şu tespiti yapıyor: “O nedenle Sovyet
revizyonizmi […] bir tür döneklik.”
* * *
“Camp David’den dönüşünde Kruşçef buraya geldi ve
Amerikan emperyalizmiyle uzlaşılabileceğine inandığını söyledi. Tahayyülüne
göre orada çelişkiler neredeyse silinmişti. Oysa hakikat şu ki zafere bağlı
oluşan çelişkiler eski çelişkilere nazaran daha sancılıydı ama şansları şuydu
ki bu çelişkiler henüz tam derinleşmemişti. İnsanlığı elindeki araçlara
bıraksak o zorunlu olarak kapitalizm yeniden inşa etmez (insanların üretim
araçları üzerindeki özel mülkiyete geri dönmeyeceklerini söylerken belki de
haklısınız) ama onun eşitsizliği yeniden tesis edeceği açık. Yeni sınıflar
oluşturma eğilimindeki güçler kudretli. Ordudaki unvanları ve rozetleri
kaldırıp attık. Her ‘kadro’ yeniden işçi oldu, en azından haftada bir gün.
Şehirlerden binlerce insan trenlere binip halk komünlerine gidiyorlar. Kruşçef
bir komünist parti iktidarı aldığında devrimin yapıldığını zannediyor. Meseleyi
ulusal kurtuluş meselesi olarak ele alıyor.
[…] Lenin o momentte devrimin sadece bir başlangıç
olduğunun gayet net farkındaydı. Bahsettiği güçler ve gelenekler sadece
burjuvaziden miras kalmış değillerdi. Bunlar ayrıca bizim kaderimizdi. […]
Revizyonistler sebep ve sonucu birbirine karıştırıyorlar. Eşitlik kendi
içerisinde önemli değildir, kitlelerle temasını kesmemiş olanlar için doğal
olduğu için önemlidir. […] 23. Kongre’de Kosigin’in söylediklerini
anımsıyorsunuz! ‘Komünizm hayat standartlarını yükseltmek demektir!’ Öyle ya
yüzmek de üzerine mayo giymek demektir! Stalin kulakları yok etti. Bu, basit
manada kendisine komünist bile dese, bir burjuvanın yerine başka bir burjuva
geçirme, Kruşçef’i Çar’ın yerine ikame etme meselesi değildi. Çin’e getirilen
düşünce, kültür ve gelenekler bulduğumuz yerde yok edilmeli, proleter Çin’in
henüz varolmayan düşüncesi, gelenekleri ve kültürü ortaya çıkmalıdır.”
* * *
“Sık sık dile getirilen bu ‘revizyonizm’ terimi,
esasında devrimin ölümünü ifade eder. Bizim bugün orduda yaptıklarımızın her
yerde yapılması gerekir. Daha önce ifade ettiğim üzere, devrim de her yerdedir.
Devrim aynı zamanda bir duygudur. Bugün Rusların yaptıkları ‘geçmişe ait bir
duygu’dan ibarettir. Eğer biz bunu yapmaya karar verirsek, her şey dağılır.
Bizim devrimimiz sadece geçmişin istikrara kavuşturulmasından ibaret olamaz.
* * *
Kitlelerle baş başayım. Bekliyorum…
Andre Malraux[1]
1965
Kaynak
[Anti-Memoirs (“Karşı Hatırat”)
isimli çalışmasından alıntı]
Dipnot:
[1] Andre Malraux, ünlü Fransız romancı. 1965 yılında de Gaulle hükümetinde
kültür bakanıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder