Tarihin Geri Dönüşü
“Sadece
muhalefete karşı uygulanan baskı politikasının yoğunlaştığından söz edilebilir,
yargı erki bu baskı politikasında ön plandaki güçtür.”[1]
İdam cezası, sadece Arap Baharı için verilmiş sade bir
ölüm ilânı değil ayrıca onun için kesilmiş daha kapsamlı bir ölüm cezasının
ifadesidir. Burada esasa ilişkin bir mesaj verilmektedir: Kuzey Afrika ve
Ortadoğu’daki otoriter rejimlere karşı o coşkulu gösterilerin sonrasında oy
kullanan herkes, korkunç bir saldırıyla karşılaşacaktır. Tüm muhalifler,
köktenci artıklar ve gasıplar ya da liberal uşaklar olarak saldırıya uğrayacak,
öte yandan eski muhafız desteklenip alkışlanacaktır.
16 Mayıs’ta Mursi ve 105 destekçisi, devrik lider
Hüsnü Mübarek rejiminde meydana gelen kitlesel firar eyleminde rol oynadıkları
sebebiyle, idam cezasına çarptırıldı. Baharda açan her tomurcuğu vuracak bir
don yaşanacağına dair bir işaretti bu.
Bu sonuçtan memnun olmayanlar, Mursi’yi yargıçlara
hakaret ettiği gerekçesiyle yeniden sanık sandalyesine oturttular. İntikam
almak için yanıp tutuşan devlet yetkilileri Mısır’da çok şey yaptığından, Mursi
suçlanma konusunda yalnız değil. Alâ Abdulfettah, her tür tanım veya renk
belirlenimi üzerinden kendisini köktenci olarak adlandırmaya hevesli bir isim.
Bir de insan hakları avukatı Emir Selim var. Bu isimlere bir de siyaset bilimci
Amr Hamzavî’yi eklemek gerek.
Aralarında belli belirsiz de olsa ortak bir bağ var.
Bunlar Mübarek rejimine muhalif isimler, tüm suçlamalar bununla ilgili. Ama
meselenin kökleri daha da derine uzanıyor. Sisi, tarihe geçip kendisini temize
çıkartmak istiyor. Düşman hiçbir anlatıya göz yumulmuyor.
Mursi’ye verilen ölüm cezasında belirgin bir
ikiyüzlülük var. ABD hemen alarm verdi ve Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, alınan
kararın “Mısır’ın uluslararası hukuka dair yükümlülükleri”ne uygun düşmediğini
söyledi. “Eski cumhurbaşkanı Mursi dâhil 100’den fazla destekçisine kitlesel
idam cezası verilmiş olması bizi derin bir endişeye sürüklüyor.”
Ancak Mursi’nin seçimle iktidara gelişi Washington
tarafından hiç bu şekilde yorumlanmamıştı. Haziran 2012’de Mursi iktidara
geldiğinde Obama yönetimi 1,3 milyar dolarlık yıllık askerî yardımı dondurarak
Mursi’nin iktidara gelişini hiç onaylamadığını ifade etmiş oldu. Mısır halkı
görüşünü ortaya koymuş olabilirdi ama bu görüş kötü yönlendirilmiş bir görüştü.
General Mübarek belli ölçüde bir canavardı ama gene de iş yapılabilecek
birisiydi. Bu köktenci cinin tekrar şişeye sokulması, Müslüman Kardeşler’in çanına
ot tıkanması şarttı.
Hukukî görgü kuralları denilen o büyük maske, verilen
mahkeme kararına tatbik edildi. Yargıçlar, tam da devletin istediğini
söylediler ve yaptılar. Bu noktada Mısır’daki insan hakları savunucuları ikiye
bölündü. Tartışmada insan denilen unsur gerilere düştü, onun yerini hukukun
nasıl tatbik edileceğine dair taktiksel ve stratejik değerlendirmeler aldı.
Ulusal İnsan Hakları Konseyi başkanı Abdulgaffar
Şükür’ün de bulunduğu kimi isimler, idam cezasının her şey soğuduğu vakit
gerçekleştirileceğinden korkuyorlar ve Mursi’nin bugün öldürülmesinin mevcut
iktidarı kasıp kavuracak ateşe odun atacağını, devrime açık bir davet niteliği
taşıyacağını söylüyorlar.[2] Tarihi kendi önünüzde diz çöktürmeniz mümkün
değil. O er ya da geç sizi boğmak için geri döner.
Mahmud Kubbeyş gibi başka isimlerse bu tespite
şiddetle karşı çıkıyorlar. “Bu türden ifadeler”e yer olmadığını söylüyorlar.
Buna göre, “bizim hukuk dairesi içerisinde çalışma yürütmemiz gerek. Yargının
işlemesine mani olan bir şey yok.” Hukuka yüklenen bu hayalî itibara totem
misali teslim olmak, hiç de olağan bir durum değil.
İdam cezasının ilânı birkaç ülkede gösteriler
yapılmasına neden oldu. İslamî Hareket’in kuzey kolunun binlerce Arap takipçisi
Kafr Sana Köyü’nde Cumartesi günü gösteri düzenledi. Şeyh Raid Salah, Mısır
cumhurbaşkanını “Gazze Şeridi’ne karşı kuşatmayı güçlendirme noktasında, İsrail
ve Amerikan işgal güçleri gibi hareket etmek”le suçladı. (Jerusalem Post,
23 Mayıs).
Muhtelif STK’lar Türkiye’de gösteriler düzenlediler.
Türk Hizbullah’ının uzantısı kabul edilen İslamcı Hüda-Par üyeleri ve diğer
gösterilerin sonunda yirmi kişi gözaltına alındı (AFP, 23 Mayıs). On birinin
Kürdlerin çoğunluğu teşkil ettiği güneydoğu şehri Diyarbakır’daki çatışmalarda
yaralandığı ifade edildi. Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bile “Mısır’ın
gerisin geri antik Mısır’a dönüştüğünü” söyledi.
Paris’te Place de la Republique’te yapılan gösteride
kitle “Adalet İstiyoruz” ve “Sessizlik Öldürür” gibi sloganlar attı. Sudan’ın
başkenti Hartum’da yapılan gösteride de benzer duygular hâkimdi.
Tüm bunların Mursi’ye faydası yok. O hâlâ Baş
Müftü’nün elinde olan idam cezasının onaylanmasını bekliyor. Her ne kadar ufak
bir ihtimal olsa da hâlâ temyiz imkânı mevcut.
İdam cezası, kanlı egemenliğin bir ifadesi olarak her
şeyden daha caydırıcı bir silâh. Bu cezayı alanlar, iktidarda olsalar cezanın
kullanılmasını isteyecek destekçilerinden uzaklaşacak. Her ilmiğin ucunda
“önemli olan tek şey, intikam duygusunun hâkim olduğu orman kanunudur” yazan
bir kâğıt asılı.
Binoy Kampmark
25 Mayıs 2015
Kaynak
Dipnotlar:
[1] Şadi Hamid, Brookings Ortadoğu Siyaseti Merkezi, YNet, 23 Mayıs
2015.
[2] “Protests Held Worldwide against Morsi Death
Sentence”, 25 Mayıs 2015, MEE.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder