Pages

26 Mayıs 2015

Mursi’ye İdam Cezası


Tarihin Geri Dönüşü

“Sadece muhalefete karşı uygulanan baskı politikasının yoğunlaştığından söz edilebilir, yargı erki bu baskı politikasında ön plandaki güçtür.”[1]

İdam cezası, sadece Arap Baharı için verilmiş sade bir ölüm ilânı değil ayrıca onun için kesilmiş daha kapsamlı bir ölüm cezasının ifadesidir. Burada esasa ilişkin bir mesaj verilmektedir: Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki otoriter rejimlere karşı o coşkulu gösterilerin sonrasında oy kullanan herkes, korkunç bir saldırıyla karşılaşacaktır. Tüm muhalifler, köktenci artıklar ve gasıplar ya da liberal uşaklar olarak saldırıya uğrayacak, öte yandan eski muhafız desteklenip alkışlanacaktır.

16 Mayıs’ta Mursi ve 105 destekçisi, devrik lider Hüsnü Mübarek rejiminde meydana gelen kitlesel firar eyleminde rol oynadıkları sebebiyle, idam cezasına çarptırıldı. Baharda açan her tomurcuğu vuracak bir don yaşanacağına dair bir işaretti bu.

Bu sonuçtan memnun olmayanlar, Mursi’yi yargıçlara hakaret ettiği gerekçesiyle yeniden sanık sandalyesine oturttular. İntikam almak için yanıp tutuşan devlet yetkilileri Mısır’da çok şey yaptığından, Mursi suçlanma konusunda yalnız değil. Alâ Abdulfettah, her tür tanım veya renk belirlenimi üzerinden kendisini köktenci olarak adlandırmaya hevesli bir isim. Bir de insan hakları avukatı Emir Selim var. Bu isimlere bir de siyaset bilimci Amr Hamzavî’yi eklemek gerek.

Aralarında belli belirsiz de olsa ortak bir bağ var. Bunlar Mübarek rejimine muhalif isimler, tüm suçlamalar bununla ilgili. Ama meselenin kökleri daha da derine uzanıyor. Sisi, tarihe geçip kendisini temize çıkartmak istiyor. Düşman hiçbir anlatıya göz yumulmuyor.

Mursi’ye verilen ölüm cezasında belirgin bir ikiyüzlülük var. ABD hemen alarm verdi ve Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, alınan kararın “Mısır’ın uluslararası hukuka dair yükümlülükleri”ne uygun düşmediğini söyledi. “Eski cumhurbaşkanı Mursi dâhil 100’den fazla destekçisine kitlesel idam cezası verilmiş olması bizi derin bir endişeye sürüklüyor.”

Ancak Mursi’nin seçimle iktidara gelişi Washington tarafından hiç bu şekilde yorumlanmamıştı. Haziran 2012’de Mursi iktidara geldiğinde Obama yönetimi 1,3 milyar dolarlık yıllık askerî yardımı dondurarak Mursi’nin iktidara gelişini hiç onaylamadığını ifade etmiş oldu. Mısır halkı görüşünü ortaya koymuş olabilirdi ama bu görüş kötü yönlendirilmiş bir görüştü. General Mübarek belli ölçüde bir canavardı ama gene de iş yapılabilecek birisiydi. Bu köktenci cinin tekrar şişeye sokulması, Müslüman Kardeşler’in çanına ot tıkanması şarttı.

Hukukî görgü kuralları denilen o büyük maske, verilen mahkeme kararına tatbik edildi. Yargıçlar, tam da devletin istediğini söylediler ve yaptılar. Bu noktada Mısır’daki insan hakları savunucuları ikiye bölündü. Tartışmada insan denilen unsur gerilere düştü, onun yerini hukukun nasıl tatbik edileceğine dair taktiksel ve stratejik değerlendirmeler aldı.

Ulusal İnsan Hakları Konseyi başkanı Abdulgaffar Şükür’ün de bulunduğu kimi isimler, idam cezasının her şey soğuduğu vakit gerçekleştirileceğinden korkuyorlar ve Mursi’nin bugün öldürülmesinin mevcut iktidarı kasıp kavuracak ateşe odun atacağını, devrime açık bir davet niteliği taşıyacağını söylüyorlar.[2] Tarihi kendi önünüzde diz çöktürmeniz mümkün değil. O er ya da geç sizi boğmak için geri döner.

Mahmud Kubbeyş gibi başka isimlerse bu tespite şiddetle karşı çıkıyorlar. “Bu türden ifadeler”e yer olmadığını söylüyorlar. Buna göre, “bizim hukuk dairesi içerisinde çalışma yürütmemiz gerek. Yargının işlemesine mani olan bir şey yok.” Hukuka yüklenen bu hayalî itibara totem misali teslim olmak, hiç de olağan bir durum değil.

İdam cezasının ilânı birkaç ülkede gösteriler yapılmasına neden oldu. İslamî Hareket’in kuzey kolunun binlerce Arap takipçisi Kafr Sana Köyü’nde Cumartesi günü gösteri düzenledi. Şeyh Raid Salah, Mısır cumhurbaşkanını “Gazze Şeridi’ne karşı kuşatmayı güçlendirme noktasında, İsrail ve Amerikan işgal güçleri gibi hareket etmek”le suçladı. (Jerusalem Post, 23 Mayıs).

Muhtelif STK’lar Türkiye’de gösteriler düzenlediler. Türk Hizbullah’ının uzantısı kabul edilen İslamcı Hüda-Par üyeleri ve diğer gösterilerin sonunda yirmi kişi gözaltına alındı (AFP, 23 Mayıs). On birinin Kürdlerin çoğunluğu teşkil ettiği güneydoğu şehri Diyarbakır’daki çatışmalarda yaralandığı ifade edildi. Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bile “Mısır’ın gerisin geri antik Mısır’a dönüştüğünü” söyledi.

Paris’te Place de la Republique’te yapılan gösteride kitle “Adalet İstiyoruz” ve “Sessizlik Öldürür” gibi sloganlar attı. Sudan’ın başkenti Hartum’da yapılan gösteride de benzer duygular hâkimdi.

Tüm bunların Mursi’ye faydası yok. O hâlâ Baş Müftü’nün elinde olan idam cezasının onaylanmasını bekliyor. Her ne kadar ufak bir ihtimal olsa da hâlâ temyiz imkânı mevcut.

İdam cezası, kanlı egemenliğin bir ifadesi olarak her şeyden daha caydırıcı bir silâh. Bu cezayı alanlar, iktidarda olsalar cezanın kullanılmasını isteyecek destekçilerinden uzaklaşacak. Her ilmiğin ucunda “önemli olan tek şey, intikam duygusunun hâkim olduğu orman kanunudur” yazan bir kâğıt asılı.

Binoy Kampmark
25 Mayıs 2015
Kaynak

Dipnotlar:
[1] Şadi Hamid, Brookings Ortadoğu Siyaseti Merkezi, YNet, 23 Mayıs 2015.

[2] “Protests Held Worldwide against Morsi Death Sentence”, 25 Mayıs 2015, MEE.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder