Pages

03 Temmuz 2014

Devrimci Hristiyanlık: Friedrich Engels ve Dinin İçerilip Aşılması


Sosyalist geleneğe açıktan yaptığı katkılar konusunda Friedrich Engels’in hakkı pek teslim edilmez. Hele hele İncil ve teoloji alanında yürüyen tartışmalara yaptığı katkılardan hiç söz edilmez. Bu ihmal, bir süredir çalıştığım Çin’de ve Batı’da cari olan Marksizm dâhilinde geçerli bir husustur. Engels’in hakkını teslim etme gayretine kendimce küçük bir katkı yapmak amacıyla, burada onun dini içerip aşma pratiğini (Aufhebung’unu) keşfetmeye çalışacağım. Çevrilmesi pek mümkün olmayan bir terim olan Aufhebung, hem bir sonuç ve dönüşüm, hem de bir tamamlanma ve yeni formlara dönüşme olarak anlaşılabilir.

Marx’ta dinin içerilip aşılması anlayışının merkezinde fetiş fikri durur. Engels’in Aufhebung’un neye benzeyeceğine dair fikri bir miktar farklıdır. Zira her iki isim de kendi yol ve üslupları dairesinde çalışma yürütmüş ve düşünmüştür. Öte yandan, geliştirdikleri her düşünce ortak bir projenin ürünüdür. İkili her gün birbirlerine mektup yazmış, Engels Londra’ya taşındığında, sohbet için öğleden sonraları sürekli buluşmuştur. Marx’ın (Modena Villaları’nda) yaptığı çalışmalarda Engels ile birlikte x şeklinde bir aşağı bir yukarı yürür, orta yerde çarpışırlarmış. Engels pipo, Marx ise puro içer, aralarında saatlerce münazara ederler, tartışırlar ve şaka yaparlarmış. Demek ki Marx, Engels’in düşüncelerinin tümüyle farkındadır, süreç dâhilinde bu düşüncelere dair tavsiyelerde bulunmuş, eleştiriler yöneltmiştir. O hâlde Engels de Marx’ın düşünce dünyasına doğrudan katkı sunan bir isimdir.

Bunu akılda tutarak şu soru sorulabilir: Engels, dinin içerilip aşılması (Aufhebung) meselesini nasıl görüyordu? Sorunun cevabı hem basit hem de şaşırtıcı: Din (Engels’in kafasındaki biçimiyle Hristiyanlık) devrimci bir hareket olabilir. Bu aşamada, gerçekte ömür boyu sürecek bir proje olarak söz konusu konumun nasıl inşa edildiğine bakmak gerekecek. Engels, eleştirel bir Hristiyan ama özünde dindar bir kişi olarak yetişmiştir. Ailesi, Hristiyanlığın reforma uğratılmış kısmına (Kalvinizme) mensuptur. Hollandalı bir geçmişe sahip olan annesi, Holland isimli, ülkenin kuzeyinde bulunan, Kalvinist bir kasabada doğmuştur. Engels, dindar bir hayat yaşamışsa da onun Hristiyanlığa karşı eleştirel olduğunu söylemek mümkündür. O, doğduğu kasabadaki (Wuppertal’daki iki kasabadan biri olan Elberfeld’deki) insanların ikiyüzlülüklerine tanık olmuştur.[1] Kasabadaki halkın dindarlığına fakir işçilerin berbat bir biçimde sömürülmesi ve işçilerin yaşadıkları kötü hayat koşullarına yönelik alaycılık eşlik etmektedir. İnsanlar İncil okurlarken, bir yandan da nasıl yapıldığını umursamaksızın, her şeyi kâra dönüştürmenin yeni yollarını bulmaya kafa yormaktadırlar.

Parlak bir genç olarak Engels, felsefe ve İncil eleştirisi üzerine çalışır. Bu çalışma “Wuppertal’daki inanca” karşı çıkar, söz konusu itiraz onu yeni ufuklara taşır ve (özellikle Wilhelm ve Friedrich Graeber gibi) dindar dostlarıyla tartışmaya iter. Yapılan tartışmalar İncil, teoloji ve felsefeyle ilgilidir. Bu tartışmaların yaşandığı süreçte Engels zaman içerisinde inancını kaybettiğini acıyla fark eder.

Aynı zamanda Engels, Hristiyanlığın iki ayrı değerliğe sahip olduğunu görmeye başlar. Bu din derinlemesine muhafazakârdır, bilim ve felsefe alanındaki yeni keşiflere, hatta yeni politik yönelimlere karşıttır, üstelik bir de statükoyu desteklemektedir. Aynı zamanda da o söz konusu güçlere devrimci bir üslupla meydan okuyabilecek bir dindir. İlkin bu görüş, bulunduğu şehirdeki kilisenin meşhur papazı (sonradan Potsdam’daki mahkeme papazı olan) Friedrich William Krummacher’e yönelik kimi yorumlarında dile dökülür.[2] Krummacher, saçma teolojik konumuna ait kimi görüşleri vazeder ama aynı zamanda yeryüzündeki yöneticileri ve zenginleri Tanrı’nın zaviyesinden hoş karşılanmayan kişiler olarak eleştirir. Engels’e göre Krummacher, biraz daha özele girse ve Prusya devletini doğrudan eleştirebilse, dindar bir devrimci olarak görülebilecek bir isimdir. Haddizatında Krummacher, genç yaşlarında tam da bu türden ortalığı kasıp kavuran bir deli fişektir.[3]

Hristiyanlığın sahip olduğu politik çift değerliğe dair bu görüş yıllar içerisinde derinleşir. Engels’in çalışmalarında dine ait olumsuz ve gerici unsurlarla ilgili ifadelere pek rastlanmaz. Ona göre din, gizemlileştirme ve aldatmacanın kaynağıdır. Bazen de Engels, komünizm mücadelesinin de dinin kötü etkilerine karşı mücadele olduğunu söyler.[4] Aynı zamanda o, Hristiyanlığın sahip olduğu devrimci potansiyele tekrar tekrar işaret eder. Yirmili yaşların başında devrimci bir Hristiyan geleneğin ancak Thomas Müntzer, Etienne Cabet ve Wilhelm Weitling gibi isimlerin liderliğindeki Hristiyanlık olabileceğini iddia eder.[5] İlk kez o dönemde böylesi bir devrimci gelenekten bahseder; bu tespit, müteakip çalışmasının önemli bir unsuru hâline gelir. Ayrıca bu yaklaşım, sonrasında Karl Kautsky’nin çalışmalarında detaylandırılır.[6] Takip eden yıllar boyunca Engels, on altıncı yüzyılda Almanya’da yaşanan köylü devrimine yönelik çalışmasıyla söz konusu argümanı geliştirir.[7] Thomas Müntzer liderliğinde gerçekleşen bu devrim, ilhamını doğrudan Hristiyanlık teolojisinden, daha doğrusu, İncil’den almaktadır.

Ama bu noktada Engels, merkezdeki tartışmayı derinleştirmeyi sürdürür. Üzerinde kırk yıl düşünmüş olmasına karşın, konuyla ilgili nihai tespitini 1895’te ölmesinden kısa bir süre öncesinde yapar ancak.[8] Bu nihai tespit bomba etkisi yapar: Hristiyanlığın kökenleri dinî ve politik açıdan devrimcidir.[9] Söz konusu tespit, hem dine, dindeki gerici eğilimlere karşı çıkan sosyalist dostlarına hem de uysal İsa figürüne ve ilk dönem Hristiyanların ötedünyayı merkeze alan dindarlığına vurgu yapan kiliseye meydan okumaktadır. Engels bu argümanı üç nokta üzerine kurar:

1) İlk dönem Hristiyanlık, müritlerini fakirler, sömürülenler, köylüler, köleler ve işsiz kentli fakirler arasından devşirmiştir;

2) İlk dönem Hristiyanlık, tarikatlar, mücadeleler, finans yokluğu ve sahte peygamberler gibi, kendisinin de dâhil olduğu komünist devrimci hareketin birçok özelliğini paylaşmaktadır;

3) Sonuçta Hristiyanlık Roma İmparatorluğu’na egemen olmuştur. Engels’in argümanına ait kimi yönlere katılmayabiliriz.

Ama bence o, argümanını tam olarak bitirmemiş, kendi konumunu aynı döneme ait çalışmanın belirli bir özetinden devşirmiştir:

“Bugün de Roma İmparatorluğu’nda iktidarı deviren parti kadar tehlikeli bir parti, on altı yüz yıl sonra hâlâ faaldir. Bu parti, dinin altını oymuş, devletin tüm temellerini yıkmıştır; Sezar’ın iradesinin yüce hukuk olduğu fikrini açıktan reddetmiştir; bu din vatansızdır ve enternasyonaldir; Galya’dan Asya’ya tüm imparatorluğa yayılmış, imparatorluğun sınırlarını aşmıştır. O, gizlilik içinde, yeraltı faaliyetleriyle halkı ayaklandırmıştır; önemli bir süre boyunca kendisinin açığa çıkmak için yeterli güçte olduğunu düşünmüştür. İktidarı deviren bu parti […] Hristiyanlar adıyla bilinen dindir.”[10]

Bu dinin söz konusu içerilip aşılması (Aufhebung) Marx’taki içerilip aşılmaya kıyasla daha aşikârdır hem de aynı ölçüde etkilidir. Bu Aufhebung, sonraki Marksistlerin çalışmalarını etkilemekle, hatta kimi sosyalist hareketlerin (özellikle İkinci Enternasyonal’in) siyaseti hâline gelmekle kalmamış, ayrıca bu meseleleri bugün de tartışmayı sürdüren İncil eleştirmenleri ile teologları arasında kalıcı bir etki bırakmıştır. Ama ben bu noktada biraz farklı bir not düşeceğim: Acaba Marx, Engels’in argümanını biliyor muydu ve onu onaylamış mıydı? Muhtelif yorumların da gösterdiği üzere, Marx’ın ilgili argümanı bildiği ve onayladığı açık. Konuya dair bir örnek yeterli olacaktır: Marx, Enternasyonal’in maruz kaldığı zulmü ilk Hristiyanların Romalılardan gördükleri zulümle kıyaslar. İlk dönemde yapılan bu saldırılar Roma’yı kurtarmamıştır, demek ki işçi hareketine yönelik saldırılar da kapitalist sistemi kurtaramayacaktır.[11]

Roland Boer

Dipnotlar:
[1] Özellikle bkz.: Friedrich Engels, “Letters from Wuppertal,” Marx ve Engels, Collected Works, cilt. 2, 7-25 içinde (Moskova: Progress Publishers, 1839 [1975]).

[2] Engels, kimi yazılarında Krummacher’in vaazlarından bahseder. “Krummacher, bu vaazlarda, zenginlerle İsa’nın alçakgönüllülüğü ya da yöneticilerin kibri ile Tanrı’nın azameti arasındaki karşıtlığa işaret eder. Kibir ve alçakgönüllülük arasındaki karşıtlığa dair tespiti bugün de ses vermektedir, genel ifadelerle konuşmasa da, devletin onun vaazlarını sessizlikle geçiştirmesi mümkün değildir.” Engels, “Letters from Wuppertal,” s. 15.

[3] “Öğrenci olarak jimnastik derneklerindeki tartışmalara katılmış, özgürlük şarkıları bestelemiş, Wartburg Festivali’nde bayrak taşımış, halk arasında büyük etkiye neden olan bir konuşma yapmış. O, hâlâ bugün de vaiz kürsüsünde şu türden cümleler kurduğu günleri hatırlatmaktadır: ‘.Ben hâlâ Hititler ve Kenanîlerin arasındayım.’ Engels, “Letters from Wuppertal,” s. 13.

[4] Örneğin: “İkimiz de dünya Hristiyanlığının mevcut durumundaki ikiyüzlülüğe saldırıyoruz; ona karşı mücadele ediyoruz, bizim ve dünyanın ondan kurtulması nihayetinde bizim yegâne meşguliyetimizdir.” Friedrich Engels, “The Condition of England: Past and Present by Thomas Carlyle, London, 1843,” Marx ve Engels, Collected Works, cilt. 3, s. 444-68 içinde (Moskova: Progress Publishers, 1844 [1975]), s. 462. Ayrıca bkz.: Engels, “The Condition of England. I. The Eighteenth Century,” s. 469-76, 86; Engels, “The Condition of England II: The English Constitution,” s. 501-4, 10, 12; Friedrich Engels, “Anti-Dühring: Herr Eugen Dühring’s Revolution in Science,” Marx ve Engels, Collected Works, cilt. 25, s. 3-309 içinde (Moskova: Progress Publishers, 1877-8 [1987]), s. 16, 22, 26, 40-1, 62, 67-68, 79, 86, 93-99, 125-26, 30, 44, 232, 44, 300-4.

[5] Friedrich Engels, “Progress of Social Reform on the Continent,” Marx ve Engels, Collected Works, cilt. 3, s. 392-408 içinde (Moskova: Progress Publishers, 1843 [1975]).

[6] Karl Kautsky, Communism in Central Europe in the Time of the Reformation, çev. J. L. Mulliken ve E. G. Mulliken (Londra: Fisher and Unwin, 1897); Karl Kautsky, Vorläufer des neueren Sozialismus I: Kommunistische Bewegungen im Mittelalter (Berlin: Dietz, 1976 [1895-97]); Karl Kautsky, Vorläufer des neueren Sozialismus II: Der Kommunismus in der deutschen Reformation (Berlin: Dietz, 1976 [1895-97]); Karl Kautsky ve Paul Lafargue, Vorläufer des neueren Sozialismus III: Die beiden ersten grossen Utopisten (Stuttgart: Dietz, 1977 [1922]); Roland Boer, “Karl Kautsky’s Forerunners of Modern Socialism,” Chiasma: A Site for Thought 1, sayı. 1 (2014).

[7] Friedrich Engels, “The Peasant War in Germany,” Marx ve Engels, Collected Works, cilt. 10, s. 397-482 içinde (Moskova: Progress Publishers, 1850 [1978]).

[8] Friedrich Engels, “Bruno Bauer and Early Christianity,” Marx ve Engels, Collected Works, cilt. 24, s. 427-35 içinde (Moskova: Progress Publishers, 1882 [1989]); Friedrich Engels, “The Book of Revelation,” Marx ve Engels, Collected Works, cilt. 26, s. 112-17 içinde (Moskova: Progress Publishers, 1883 [1990]).

[9] Friedrich Engels, “On the History of Early Christianity,” Marx ve Engels, Collected Works, cilt. 27, s. 445-69 içinde (Moskova: Progress Publishers, 1894-5 [1990]).

[10] Engels, “Introduction to Karl Marx’s The Class Struggles in France,” s. 523. Ayrıca Engels ilk dönem Hristiyanlara yönelik kimi eleştiriler yapmış, özellikle onların ötedünyacı kurtuluşa odaklanma eğilimlerini eleştirmiştir. Ama bu noktada Engels Hristiyanlığın budünyacı iddialara da sahip olduğunun farkındadır.

[11] Karl Marx, “Record of Marx’s Speech on the Seventh Anniversary of the International,” Marx ve Engels, Collected Works, cilt. 22, s. 633-34 içinde (Moskova: Progress Publishers, 1871 [1986]), s. 633; ayrıca bkz.: Karl Marx, “On the Hague Congress: A Correspondent’s Report of a Speech Made at a Meeting in Amsterdam on September 8, 1872,” Marx ve Engels, Collected Works, cilt. 23, s. 254-56 (Moskova: Progress Publishers, 1872 [1988]), s. 255; Karl Marx, “Marx to Ferdinand Domela Nieuwenhuis in the Hague, London, 22 February 1881, 41 Maitland Park Road, N.W.,” Marx ve Engels, Collected Works, cilt. 46, s. 65-7 (Moskova: Progress Publishers, 1881 [1992]), s. 67.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder