Bir panik atak dönemindeyiz.
Denilir ki, bilgisayar ekranı gözü bozmaz, sadece
gözde mevcut olan arızaları açığa çıkartır. Gezi süreci de arızaların,
kırıkların, noksanların belirginleşmesiyle geride bırakıldı.
Ama gene de bir panik atak dönemindeyiz. Bu atak,
geriye doğru. O kadar gerontokrasi eleştirisine, yaşlı kuşağın kellelerinin
kesilmesine rağmen, geçmişin soyut varlığı, hareketi geriye çekiyor. Yeni dönem
“ben açtım” denilince açılmıyor, ama geçmiş “kapansın” deyince kapanıyor.
Zira panik atak, aslında yeni bir döneme girmenin
eşiğinde olan, ama eskinin alışkanlığını bırakamayan kişinin ruhsal
sarsıntısıdır.
Yol çatallandığında, “bunu ben elimdeki asayla yaptım”
diyenler çıkabilir. Sınıflar mücadelesini bilip toplumu ikiye böldüğünü
zannedebilir. “Gezi sürecini ben başlattım, ben bitirdim” de denilebilir. Bu
yaklaşımlarda Gezi’nin varlığı metafizik âlemdedir. Kendi yolunun mutlaklığı
için her şey diyalektikten azade kılınmalıdır.
Yol çatallandığında, özne bölünmez bir bütün olarak,
geriye kaçabilir. Eski alışkanlıklarının huzurlu diyarına sığınabilir.
Bölünmeyen zihnin kendisi hâline gelmiş olan, bireydir. Bireyselleşmiş
zihindir. Bu zihinde, çatallanma olarak Gezi’nin karşılık bulması imkânsızdır.
Zira çatallanma karşısında gösterilecek tavır öncesinde mevcuttur ve işler.
Yani yol çatallanmadan önce, ona karşı gösterilecek tavır, zihinde nettir: geri
kaçılacaktır. Bugün, geri kaçmayıp ileri fırlayanların edebiyatının sosyal âlemde
bolca yapılmasının nedeni, arınma, ileri fırlayışı boşa düşürme iradesidir.
Yol çatallandığında, tek, yekpare, bütünsel, düz ve
huzurlu eski yolu yeniden, bu sefer geriye doğru yürümek, tek çareymiş gibi
görünebilir.
Zihnin kıvrılmamış, çatlamamış, yarılmamış gerçeğine
herkesi davet etmek aldatıcıdır. Bu zihni kendisinde somutlayanın yürüyeceği
yolu, birlikte yürüyeceği yoldaşı yoktur.
Yoldur, çatallanır. Yol bilgisi, çatallanmaya hazır
olmalıdır. Aksi takdirde, malumattan ibarettir.
Akademiye uzanan yol, çatalsızdır. Akademiden topluma
uzanan yolsa tıkanıktır.
Akademi, yolun çatallandığını görmeyenler içindir.
Orada, alınan maaştan ve konumdan başkası düşünülmez. Toplumsa tehdit, tarihe;
tarihse tehdit, soyut bir toplum kurgusuna kaçılır.
Çatallanmış yol, akademide asla bir kürsü işgal
edemez. Onun edebiyatı olmaz. Akademi, sonuca bakıp nedenleri boncuk misali
dizme işidir. Öğrencilere satılacak meta, bu boncuklardır. O öğrencilerin bu
boncuğu dağıtmalarına izin verilmez. Akademi, çatallanmanın iptaline hizmet
eder.
Ali İsmail Korkmaz’ın sırf üniversiteli olması
sebebiyle şehid mertebesine yükseltilmesi bu yüzdendir. Herkesin kendi
kimliğine tanıklık (şehadet) etmesi için kendi özel şehidine ihtiyacı vardır.
Yürünecek yol için, çatallanma iptal edilmek zorundadır. Şehid, yeni’nin
bayrağı değil, eskinin sığınağıdır. Burada Kommer’in arabasını yakıp
devrimcileşen gençliğin öldüğü açıktır. O gençlik, artık çok yaşlıdır.
Panik atak dönemindeyiz… Yeni dönemin gerekleri, eski
dönemin alışkanlıklarına galebe çalamamaktadır. Yeni değil, yeniğiz çünkü.
Çatallanan yol karşısında, yürünmüş yolun edebiyatına
sığınmak, “anarşi”de tecessüm eder. Anarşizm, yıkmaya değil, “yıkma”yı geriye
doğru aşmayı anlatır. O, nesnel planda çatallanmış yol karşısında, yol ile
ilgili zihinsel dünyaya sığınmaktır.
Bugün İslamcı çevrelerde, AKP iktidarının ve bu
iktidar üzerinden elde edilen gündelik imkânların korunmasına dönük bir refleks
olarak, anarşizme yönelik güzellemelere rastlanmaktadır. Tevhid üzre hareket
ettiği iddiasındaki İslamcılar, Allah’ın birliği ile kendi bireysel
bütünlükleri arasındaki tüm dolayımları bir çırpıda kaldırmaktadırlar. Ne
Kur’an ne Peygamber, aslolan bireydir. Birey, esasında liberal, liberter ya da
liberteryan manada, her şeye karşı değildir, sadece yolun çatallanmasına
karşıdır. O, sadece yolu çatallandırma ihtimali olan şeylere karşıdır. Aslolan,
kendi tevhididir. Allah onda ölmüştür. Diğer her şey çoğulluk, zenginlik,
çeşitlilik edebiyatı içinde eritilebilir.
Panik atak hâlidir bu. Parçalama, yıkma pratiği,
parçanın bütünlüğüne, yıkımın kuruluşuna kapanmıştır. Anarşizm, sol ve İslam
dairesinde, kapanmaya işaret eder.
Çatallanma karşısında, eski bilinenlerin hiçbir
bozulmaya uğramadan varlığını sürdürmesi de anarşizm başlığı dâhilindedir.
Anarşizm, yolun çatallanmasını istememek, çatallanan yolu geriye doğru
bütünlemektir. Marksizmin, Leninizmin, Troçkizmin, Maoizmin tüm metinlerini
ezbere bilmek, insanı fiiliyatta anarşizmden azade kılmaz.
Tüm bu birikim, yol çatallandığında, gerilimi yüklenip
ileri fırlamış olması sayesinde vardır. Geriye doğru tüm yol çizme gayretleri,
esas olarak çatallanmış yolları aşma pratiklerine göre çizilmektedir. Sorun da
buradadır: aşma pratiklerinin bilgisi, aşmanın kendisini garantilemez.
Çatallanma, diyalektiğe ve maddî olana bakmayı
emreder. Yolun çatallandığı momentte geriye doğru yürümek ise, metafiziği ve
ruhani olanı dayatır.
Çatallanma karşısında bir refleks olarak anarşizm,
özünde muhafazakârlıktır. İç hukuk anlamında ahlâka vurgu yapar. O, İç’in
mülkiyetini muhafaza eder. İç, dış dünyadan aridir, bağımsızdır, metafiziktir,
ruhanidir ve soyuttur.
Ateist, insan gibi geçici bir şeye benzeyen tanrıya
asla tahammül edemez. Yüce bir güce bir Müslüman’dan daha fazla bağlıdır
esasında. Ondan ayrı düşünmez. Allah, insana fazla benzediği için O’ndan
hoşlanmaz.
Anarşist de bozulmamış, parçalanmamış bir iç tasavvuru
üzerinden, her şeyi karşıya atar. Politika taraf olmayı, çatallanan yola karşı
konumlanışı ve hareketi gerektirdiğinden, anarşizm politikadan nefret eder.
Bugün solda ve Müslümanlar arasında mevcut durumun
kollanmasını isteyenler, insanları bir tür anarşizm yoluna sürüklemektedirler.
Bu, zihnin boşalması, cahilleşme ve ayrımlara, sıçramalara, çatallaşmalara
karşı körleşmeyle sonuçlanmaktadır.
Panik atak döneminde, yaşadığımız taşikardi, sıkıntı,
terleme, baş dönmesi ve soluksuzluğu politik bir eylem zannetmek, ciddi bir
yanılsamadır. Tüm bu semptomlar, anarşizme yüzümüzü dönmemizin sebebidir.
Huzurlu sığınaklarda geleceğe dair bulunacak bir şey yoktur.
Eren Balkır
17 Kasım 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder