Bir tinerci-dindar tartışmasıdır kopup gitti son
günlerde. Tayyip, kimsenin tinercinin safını tutmayacağı fikri ile salladı
sopasını.
İhsan Eliaçık, “hâlihazırda varolan dindarı müteahhit
yaptınız zaten” diye eleştirdi. Tayyip, ona (da) “zavallı” dedi ve “biz, işleri
ehil kişilere veririz” sözüyle, Eliaçık’ı da kendince marjinalleştirmiş oldu,
elindeki çanağı yalayanlara gerekli mesajı iletti. İşi veren de alan da, ekmeği
insanın önünden çalan da, filmlerdeki kötü karakterler gibi, kendisinden su
isteyen düşmüşe suyu verir gibi yapıp yere döken de oydu. Tayyip, İhsan
Eliaçık’a verdiği cevapla açıktan şunu söylüyordu. “Suyun başını biz tutuyoruz.”
“Helak olsun Ebu Leheb! Helak oldu
da.” [Tebbet, 1]
Oysa bu, Ebu Leheb dindarlığıdır. Kâbe etrafında
çöreklenmek ve köleyi ölümle, zengini köleyle korkutmaktır. İslam, bu korkuyu
silmek değil midir? Korkuyu yaşatmak isteyen İslam, kâfirse değilse nedir?
Yani dindar-tinerci tartışması, özünde güç
gösterisidir. Kemalist manada “yurtta sulh cihanda sulh” aşamasını ifade eder.
Sulh, sermayenin dış huzurudur. AKP’nin Onuncu Yıl Marşı’dır bu gösteri. “On
yılda on beş milyon genç yaratmak”, “tarihten önce var olan ve tarihten sonra
da var olacak olan” bir devlet teşkil etmektir. “Ne mutlu Türküm diyene”
aşamasının pekiştirilmesidir. “Türk”, yani devletin kölesi, yani iktidarın
uşağı olmayanın mutluluk hakkı olmamasıdır.
Tayyip’in “Tinerci” saldırısı, Uludere’dir. “Bizim
önümüzde diz çökmezseniz, ekmeğinizi bile yiyemezsiniz” demektir.
Özal gibi, seçim zamanı dağıttığı ev tapularını,
Demokles’in kılıcı misali, milletin başının üzerinde sallamaktır.
Bu saldırı, faşist Almanya’da güçsüzlerin, evsizlerin,
yaşlıların, hastaların, toplumun zayıf noktalarının sokak ortasında
dövülmeleri, öldürülmeleridir. Ancak Yahudi olduğu takdirde adam yurduna
konulanların sessiz çığlığıdır. Bu, biyopolitikadır. Ateist Richard Dawkins’in
Darvinci, “gen” merkezli biyopolitikasının din sosuna bandırılmasıdır.
Tinercilere saldırmak, geçen seçimlerde istikrar
masalları ile avuttuğu milleti gulyabani hikâyeleri ile korkutmak ve onu
Allah’a değil, korkuya kul etmek demektir.
Gündeme gelen bu tartışma, “artık iktisat, sosyoloji
ve politika benim, benim dışımdakiler gebersin, gebermek istemiyorsa, bana kul
olsun” diyen müstekbirlerin partisi AKP’nin attığı son çığlıktır. Evet, o, cami
duvarına işemiştir.
Tinerciyi tekfirle işaretlemek, kırmızı içine alıp
sonra aynı boya fırçası ile üzerine çarpı atmak, maaş zammı alamamış memura, üç
kuruşa taşeron işlerde çalışan işçilere, toprağı, suyu, hayvanı çalınan köylüye
“sus!” demektir.
Bu tartışma, “bize biat etmezseniz, sokakta tinerci
olursunuz” demektir. Marjı belirlemek, sosyolojik, iktisadî ve politik manada
sınır çekmektir. İktidarın perçinlenmesidir. Dini dışarıda tutup donduran
Kemalist devletin bu donuk puta göre kendisini yeniden inşa etmesidir.
Esad’a seslenen Tayyip, Irak’ta ve Libya’da halkın
özgürleştiğini söyler ve “mazlumun ahını aldığını” iddia eder. Çekilen marj,
çizilen sınır, emperyalizme teslim olmuş komprador aklın muhafazasıdır.
Tayyip’in bahsini ettiği “mazlumlar”, sosyolojik, iktisadî ve politik manada
tinercileri ve bilcümle fukarayı asla içermezler. Burada “mazlum”, ülkenin
İttihatçılardan bu yana temsilciliğini yaptığı “millî burjuvazi, toprak ağası,
mütegallibe ve eşraftır”. Sınır, onlar için, onlara dair ve onlar içinde çekilmektedir.
Tayyip, müstekbir pozlarında herkesi “zavallı” olarak
nitelemektedir. Mütedeyyin bir yerden konuşmadığı buradan bellidir, zira
Kur’an, miskinlere, mustazafa, fukaraya dair, onlar için ve onlar içindedir.
Mustazaflar, yeryüzünün halifesi olsun diye inmiş olan Kur’an, müstekbirin
ağzında, Allah’ın kudretini istismara dönüşür.
Bu tartışmaya “din afyondur, tinerdir” diye duhul
etmeye çalışmak ise ahmaklıktır. Burjuvazinin saldırısına eklemlenmek, “AKP”
isminde parti kurma başvurusu yapıp, iktidardan “meşruiyet” dilenmektir.
Sonuçta programında “laik ve aydınlanmacı” olduğunu söyleyen komünistlerin
likidasyonudur.
“Allah’ın
boyası ile boyanınız; boyası Allah’ınkinden daha güzel olan kim vardır? ‘Biz
O’na kulluk edenleriz’, deyin.” [Bakara, 138]
“Yahudi Yahudi olun, Hristiyan Hristiyan olun dedi,
ama biz İbrahim’in dinine uyarız” diyor Kur’an bu ayetin öncesinde.
Tayyip’in “AKP’li olun” diye emretmesi karşısında da Allah’ın boyası gerek
demek ki.
Bakara-138, bu ayet, vaftize itirazı ifade eder;
bugünün koşullarında vaftiz AKP rozeti takmaksa, bu ayet, AKP “dindarlığı”nı,
daha doğrusu “muhafazakâr demokrat”lığı redde tabi tutuyor demektir.
Öte yandan, Sıbgatullah’tır AKP’nin tineri ile incelip
dökülen. Emperyalizmin fethi, Fethullah’tır kazanan. Sıcağa muhtaç, ateşli
hülyaları ile tinercidir, bu dünyayı eninde sonunda yakacak olan.
Eren Balkır
8 Şubat 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder