El Cezire, 2003’ten beri üst düzey yöneticiliğini
yapan Veda Kanfar’ın istifası ardından, ciddi tartışmaların konusu hâline
geldi. Wikileaks kaynaklı ifşaata göre Kanfar, ABD’nin baskısı sonucu Irak
Savaşı’na dair yayın çizgisini değiştirdi. Kanfar’ın yerini, gazeteci olmayan,
devlet destekli doğal gaz üreticisi Katar Gaz’da yöneticilik yapan kraliyet
ailesi üyesi Ahmed bin Yasin Tani aldı.
Kanfar’ın istifası ve Wikileaks ifşaatı şu sorunun
sorulmasını gerektiriyor: El Cezire nerede duruyor? O, bölgedeki halkları
mücadelelerinde destekleyen bağımsız bir televizyon şirketinin idaresindeki
popüler bir TV kanalı mı yoksa Katar’ın politik, ekonomik çıkarlarının bir
yansıması ve aracı mı?
El Cezire 1996’da kuruldu. Esas olarak Katar kraliyet
ailesi tarafından finanse ediliyor. Kanal, bölgedeki insanların duygularına
hitap etme noktasında gayet başarılı. Arap dünyasındaki ayaklanmalardan çok
önce, tam zamanlı yayıncılığı ve panarabizmle harmanlanmış yayın çizgisi ile
İslamî duyguları ve liberal perspektifi birleştiriyor. El Cezire, her ne kadar
kimi yollardan tartışmalı bir biçimde teşvik etse de, ayaklanmalarla ilgili
rapor ve programları aracılığıyla, Ortadoğu’daki demokratikleşmede önemli bir
rol oynuyor.
Kanal, devrim esnasında Mısır’da ve diğer yerlerde
hükümetleri eleştiren yayın politikası sebebiyle, yasaklıydı. Otoriter
rejimlere muhalif, milliyetçi, liberal, solcu ve İslamcı her türden kesime alan
açtı, ayrıca ilgili otoriter rejimlerin temsilcilerine de konuşma imkânı verdi.
Veda Kanfar’ın ifadesiyle, “Yayın siyasetimiz
değişmedi ve gerçekte bizi susturmaya çalışan her türden gayret bizi
yüreklendirdi ve kararlılığımızı artırdı.” El Cezire’nin 1996’da kurulurken
ortaya koyduğu şiar “her türden görüşü dinlemek”ti.
Bu pozitif özellikler, onun Katar’ın politik
çıkarlarına hizmet ettiği gerçeğine karşı bizleri körleştirmemeli. Katar,
devlet aygıtının ve ekonominin önemli bir bölümünün tek bir ailede toplaştığı
bir krallık. Yerli unsurlar nüfusun yüzde yirmisini, yabancılar yüzde seksenini
teşkil ediyor. Bu yabancıların önemli bir bölümü Filipinler ve diğer ülkelerin
vatandaşları. Bunlar, gayet berbat koşullarda yaşamak zorundalar.
Katar, ABD’nin müttefiki. Bölgedeki en önemli hava
üssüne ev sahipliği yapıyor. Ülke, Suudi Arabistan liderliğinde, Bahreyn,
Kuveyt, BAE ve Umman’ın meydana getirdiği Körfez Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin
de üyesi.
Bahreyn’deki halk ayaklanması devlet ve Konsey’in
askerî müdahalesi ile bastırıldı. Müdahaleye öncülük eden Suudiler, destekleyen
Katar’dı. Katar, İsrail’in başkent Doha’da ticarî bir temsilcilik açmasına izin
verdi. Kısa süre önce devlete bağlı yatırım şirketi Katari Diar ırk ayrımcısı
İsrail’in altyapı ve nakliyat işlerini yaptığından Boykot, Tecrit ve
Yaptırımlar (BDS) listesinde olan Veolia şirketinin yüzde beşlik hissesini
satın aldı.
Diğer yandan Katar, Lübnan’daki Hizbullah’ı ve
Filistin’deki Hamas’ı doğrudan ya da dolaylı olarak desteklerken ne denli güç
olsa da, İran ile de diplomatik ilişkiler kurdu. Katar’ın çeşitli ülkelerdeki
Müslüman Kardeşler’le de yakın ilişkileri mevcut. Müslüman Kardeşler, El
Cezire’nin politik mesajı arkasındaki önemli bir politik güç.
Mısırlı âlim Yusuf Karadavi Müslüman Kardeşler’in
ruhani lideri olarak kabul ediliyor. Karadavi kanalda program hazırlıyor.
Suriyeli akademisyen ve muhalefet lideri Burhan Galyun geçenlerde, El
Cezire’nin Arap coğrafyasındaki İslamcıları beslemesini ve onlara diğer politik
güçler aleyhine daha fazla yer vermesini eleştirdi. Ancak bölgede çok sayıda
politik gücün bulunması ve bunların öncü gücünün İslamî hareketler olmaması
nedeniyle, yaşanan devrimler El Cezire’yi süreç içinde değişime zorladı.
Kanalda Körfez Ülkeleri İşbirliği Konseyi üyesi
ülkelere dönük eleştirilere asla yer verilmiyor. Bu ülkelerdeki halk
gösterileri önemli addedilmiyor ve haklarında haber yapılmıyor. Örneğin El
Cezire, Suudi muhalefetinin ekranlara çıkmasına asla izin vermiyor.
Bahreyn’deki halk ayaklanmasına dönük yapılan
yanıltıcı haberler de bir başka örnek. Kanal, muhalefetten çok “İranî bir
darbe”yi bastırdığını iddia eden rejime daha fazla yer veriyor. Bahreyn
konusunda Mısır ve Tunus’a dönük yaptığı yayın faaliyetinden oldukça farklı bir
hattı izliyor.
Libya ile ilgili yayın faaliyeti ise asileri ve
NATO’nun askerî müdahalesini destekledi. Kanalda NATO’nun sivillere yönelik
saldırıları ve asi güçlerin öldürdüğü Afrikalı göçmenler pek yer bulmadı.
Söylentilere göre, Katar Ulusal Geçici Konsey güçlerine silâh, yakıt ve para
gönderdi.
Katar Özel Güçleri, UGK’nin “Trablus Tugayı”nı eğitti
ve Mahmud Cibril gibi üst düzey yöneticileri ile sıkı ilişki içinde, kapalı
kapılar ardında, yeni Libya hükümetinin oluşumu için çalıştı. Cibril, Kaddafi
rejiminin 2007’den itibaren yürürlüğe koyduğu reformları yöneten neoliberal bir
iktisatçı. Ayrıca politik düzlemde gayet aktif olan Katar emirinin karısı Şeyha
Muza’nın varlık yönetiminde çalıştı. Katar’ın UGK’ye dönük güçlü desteği,
ileride emirliğe yüklü miktarda petrol rezervini garanti edecekmiş gibi
görünüyor.
Mısır’la ilgili yayın faaliyeti her ne kadar devrimi
desteklermiş gibi görünse de yapılan programlar ve verilen haberler esas olarak
Kahire ve diğer şehirlerdeki gösterilere odaklandı. İşçi grevlerine çok az yer
verildi, hatta bu grevlerden hiç söz edilmedi desek yeri. Zira grevci işçilerin
görüntüleri, Katar’da ve diğer Körfez Ülkeleri’nde berbat koşullarda çalışan
göçmen işçilere maazallah ilham verebilirdi. Aynı şekilde Mübarek’in istifası
ardından, Mısır’daki Müslüman Kardeşler’e yönelik eleştiriler de ekranlarda pek
fazla yer bulamadı.
Katar ve farklı ülkelerdeki Müslüman Kardeşler
arasındaki politik bağlantılar açık biçimde finansman tedariki üzerinden
kuruluyor. Ancak öte yandan Katar, ayrıca neoliberal politikaları, İsrail’deki
statükoyu ve ABD’yle kurulmuş sıkı ilişkiyi kapsamlı bir biçimde destekliyor.
El Cezire, Müslüman Kardeşler’in bulunduğu ülkelerde oynadığı rolü kendince
teşvik ediyor.
El Cezire’nin rolü, kimi vakit halk hareketleriyle
benzer hedefleri güdüyormuş gibi görünse de Katar’ın politik ve iktisadî
çıkarlarına ait bir araç olarak anlaşılmalı. Devrimler, El Cezire dâhil,
bölgedeki birçok aktörün ve politik grubun arasında ciddi çelişkilerin olduğunu
gösteriyor.
Joseph Daher
5 Ekim 2011
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder