Uzun
süre Tunus’u yöneten Zeynel Abidin Bin Ali 14 Ocak 2011’de ülkesinden kaçıp
Suudi Arabistan’a sığındı. 14 ay önce Tunus’ta başlamış olan ayaklanma, Afrika
ve Ortadoğu’daki tartışmaları ve mücadeleyi yeniden biçimlendiren olaylar
zincirinin ilk halkası oldu.
Bin
Ali’nin zorla istifa ettirilmiş olması kitlelerin ilk büyük zaferi olmasına
rağmen, işçilerin ve gençlerin artan mahrumiyet sorununu çözmedi. Ayrıca
ayaklanma, ülkenin Batı’yla ilgili dış politikasına kendi şartlarını dayatmaya
hâlâ devam eden, Tunus ile emperyalist devletler arasındaki sömürüye dayalı
ilişki de hallolmuş değil.
Ama
gene de Tunus halkı, ülkesinin bütünsel dönüşümüne devam ediyor. Son haftalarda
başkent Tunus dâhil, ülkenin birçok bölgesinde yeni bir grev ve gösteri dalgası
kendisini gösterdi.
17
Ocak’ta kuzeydeki tarım şehri Silyana’daki grev, okulların ve birçok yolun
kapatılmasına neden oldu. Silyana halkı, yüksek işsizlik ve düşük yaşam
koşullarını protesto etti.
Ülkenin
kuzeybatısında bulunan Cenduba şehrindeki gösteriler, ana yolların trafiğe
kapatılmasına neden oldu. Göstericiler, hükümetin emekçi halkın toplumsal ve
politik sorunlarını tümüyle göz ardı ettiğini söylediler.
Ayrıca
kuzeydeki Menuba şehrinde de üniversite öğrencileri açlık grevine başladılar ve
yüzü tümden örten, niqab denilen örtüyü giydikleri için okula girmeleri
yasaklanan kız öğrencilere dönük saldırıları eleştirdiler. Öğrenciler, yasağın
bir an önce kaldırılmasını talep ediyorlar ama üniversite yetkilileri kararı
geri çekmeyi kabul etmiyorlar.
Ülkenin
ortasında dağlık bir arazi üzerine kurulu olan Maktar şehrinde ise geçen sene
eski cumhurbaşkanının devrilmesinden beri ilerleme sürecinin sekteye uğraması
ile ilgili olarak 13 Ocak’ta bir genel grev gerçekleştirildi. Halk, şehre giden
yolları kapatmak amacıyla ağaçları kesip barikat kurdu.
Şehirde
dükkân işleten Münir Luhiçi, “Burada ölüyoruz, hiçbir şey yok. Soğuktan ve
işsizlikten kırıldık. Su yok, Cezayir’den İtalya’ya uzanan bir boru hattının
yakınında olmamıza rağmen, şehirde gaz da yok” dedi. (AFP, 20 Ocak)
Genç
bir İngilizce öğretmeni olan Odid Selama şunları ifade etti: “Ayaklanıyoruz,
çünkü artık hayat hiç tahammül edilemez bir hâl aldı.” Şehir sakinleri, yeni
hükümetin tüm vaatlerini inkâr ettiği düşüncesinde.
Bir
genç, son seçimlerde yüzde kırklık oyuyla ülkeye hâkim olan İslamî Nahda
Partisi’nin şehirdeki bürosunun kapısına kocaman bir soru işareti çizmiş. Bugün
yeni meclise Nahda ve solcu partilerin oluşturduğu koalisyon hâkim. Munya
Larusi isimli bir öğretmen şu dilekte bulunuyor: “Yetkililerden tek
istediğimiz, gelip bizim hâlimizi görmeleri.”
Tunus’ta
Merkez Bankası’nda çalışan işçiler çalışma koşullarını protesto ediyorlar.
Göstericiler, Merkez Bankası başkanı ve yardımcısının istifa etmesini
istiyorlar.
Tunus
Bankalar Federasyonu Genel Sekreter Yardımcısı Muaman Garbi, birliklerinin
işçileri desteklediğini ama söz konusu yöneticilerin istifalarına dönük
taleplerini kabul edemeyeceklerini söylüyor. Garbi’nin dediğine göre,
gösteriler yılların biriktirdiği bir düş kırıklığına dayanıyor.
(Tunisia-Live.net, 20 Ocak)
İşçiler
ayrıca Merkez Bankası’nın ülkenin millî kalkınmasındaki rolünü de
sorguluyorlar. Garbi’ye göre, “Finans kurumları ekonominin belkemiği”ymiş.
Birlik
lideri, bankaların “sürdürülebilir kalkınmadaki, özellikle ülkenin iç
bölgelerinin kalkınmasındaki rollerinin özel olarak belirlenip vurgulanması
gerektiğini söylüyor: “Gene de Merkez Bankası işçileri, ülke ekonomisine zarar
vermek istemiyorlar ve bu nedenle kurumlarının faaliyetini engellemeyecekler.”
Tunus
işçi sınıfı mücadelesini yükseltince, Genel Emek Sendikası da 25 Ocak’ta
kapsamlı bir grev ilân etti. Ancak bu çağrı, sonrasında yapılacak yeni bir
duyuruya kadar, iptal edildi.
Sendikanın
sözcüsü Mungi Abdülrahim’e göre, grevin askıya alınmasının nedeni, Sosyal İşler
Bakanı ile Başbakan Hamadi Cibali’nin temsilcileri arasındaki konuşmalar.
Abdülrahim, 30 Mart sonrası sendikalar çıkan sonuçtan memnun kalmazsa, “genel
greve gidecekler”ini söylüyor. (Tunisia-Live.net, 21 Ocak)
Bu
noktada belirtmekte fayda var: Genel Emek Sendikası’nın Aralık 2011’de yapılan
22. Kongre’sinde üst yönetime daha solcu liderler seçildi.
Bu
son gelişmeler de gösteriyor ki 2010-2011’deki ayaklanmanın halkçı hedeflerinin
yitip gitmemesini, aksine, yeni sömürgecilik ve emperyalizme karşı mücadelenin
daha alt katmanlarına dönük bir ilham kaynağı olarak yükseltilmesini güvence
altına almak için ilerici güçler arasında kurulacak geniş tabanlı bir ittifak
hâlâ önemli bir ihtiyaç.
Abayomi Azikiwe