Lenin Volga’nın çocuğudur.
Babası halk okulları müfettişliğinden kıdem hakkı
ile asalet unvanını almıştır. İliç, 22 Nisan 1870 günü Simbirsk’de (şimdi
Ulyanovski) doğdu. Volga’nın; yer esiri köylüleriyle, kürek mahkûmu işçileriyle
ve köle milletleriyle (Kazan, Samara ve Türkleriyle, Tatarlarıyla) düşüp
kalkarak büyüdü. Ömür boyu da o insanlardan kopuşmadı. Yalnız onlar için
yaşadı.
15 yaşında Çernişevski’nin Ne Yapmalı? eserine tutuldu. 16 yaşında, ağabeysinin Petersburg’dan
getirdiği K. Marx’ın Kapital’ine
sarıldı. Bir gün, yaptığı okul ödevini suratına atan öğretmeni Vladimir
Ulyanov’a bağırdı;
“Neymiş o sözünü ettiğiniz ezilen
sınıflar, yani, işleri ne onların burada?”
17 yaşındaydı. Üniversiteli ağabeysi Aleksandr ile
ablası Anna, Çar II Aleksandr’a suikast yapmaktan tutuklandılar. Anaları
çırpındı durdu. 8 Mayıs 1887 günü Narodnik ihtilalcisi genç Aleksandr,
Schlusselburg kalesinde idam edildi. Tek aile erkeği kalan İliç, o zaman,
kendilerinin ezilen sınıftan olduklarını ve ezilen sınıfların ne olduğunu daha
derince kavradı. Ve:
“Hayır” dedi. “Başka yol
tutacağız. Yol bu değil.”
Narodnikliğin (Halk Dostları), zılgıtın,
anarşizmin, nihilizmin sonu gelmiyordu. İstibdat devrilecekti. Ama çıkar yol
terör değildi. Terör bir çarı öldürüyordu, yerine daha berbat başka çar
çıkıyordu.
İliç, Kazan Üniversitesi’nde bir ihtilalci
“Kurjok”una (yuvarına) girdi. Yaşı benzemesin, üniversite hocaları gericilikte
yarışa kalkmış tutalaklardı. Üniversite tüzüğüne karşı yapılan öğrenci
ayaklanmaları üzerine 4 Aralık gecesi İliç tutuklandı. Komiser bu delikanlıya
baktı baktı: “Önünüzde duvar var yahu. Siz duvara karşı ayaklanıyorsunuz!”
demişti. İliç’in karşılığı şu olmuştu: “Evet, duvar… Ama çürük duvar.
Parmağınla dokunsan yıkılacak.”
Kimdi o ihtilalci Narodnikler? Türkçeye
Fransızcadan aktarmışlar, “Popülizm” diyorlar. Çocukların ağzında bir
sosyalizmden sapma sözcüğü, isteyen istediğine takıyor. Bir gazete halkın
anlayacağı dille çıkarsa, ona “popülizm yaptı” diyorlar.
Polis müdürü, vali vururlar, devlet başkanına
suikast hazırlarlar. Bunlar eğer gizli polis ajanı değil de, sırf ideal uğruna
yapıyorlarsa terörü, sosyal maksatları vardır. Hatta sosyalistleri beğenmeyen
anarşistlerin parolaları, “eylemli uyarı”dır. Bir zalimi öldürürlerse
yeryüzünde sömürü kalkar sanırlar.
Rusya’da Narodniklerin amaçları sosyalizmi kurmak
sayılır. Nasıl kuracaklar? Her ülkedekinden başka türlü, Rusya geri ülke. Orada
kapitalizme uğramaksızın, doğru sosyalizme geçmenin gerekçesi, Slav kırlarında
kalmış “Miç” adlı ilkel köy komünaları olabilir. Bizdeki “imece”li köylere
benzeyen köy komünaları Narodnikler için tek tutamaktır. Sırf ona dayanarak şu
üç tezden yola çıkarlar:
1. Rusya’da kapitalizm “iğreti” (arızi)dir.
2. İşçi sınıfı öncü özgüç olamaz.
3. Köy imecesinden doğru sosyalizme varılacaktır.
Bu tezler neye benziyor? Tıpkı gene yaşı
benzemesin, Türkiye’de anti-kapitalist miyiz, yoksa antiemperyalist miyiz,
yahut işçi sınıfının objektif veya sübjektif şartları ve varlığı proletaryanın
“öz örgütünü”nü mü, yoksa üvey örgütünü mü kurmaya elverir mi, elvermez mi?
Küçük burjuva öncülüğünde sosyal devrim olur mu, olmaz mı?.. gibi masa başı
yarenliklerine.
İliç, tam beş yaz boyu köy anketleri tertipledi.
Rus köy yaşantısında gelişen sosyal sınıf ayrıtlanışını izledi. O sabırlı
araştırmaya dayanarak: “Köy Yaşantısında Yeni Ekonomik Hareketler” incelemesini
yazdı. O zaman legal ün yapmış Narodnik-Liberal Dergisi, bu incelemeyi yayınlamaya
tenezzül etmedi.
İliç, öğrenim disiplinine saygılıydı. Petersburg
Hukuk Fakültesi’ne 1889 senesi başvurdu. “Az emniyetli” kişilerle düşüp
kalktığı öne sürülerek o sene atlatıldı. Ancak 1890 senesi girebildi. “Burjuva
öğretimi”ne boşvermedi, 1891 senesi, Roma Hukuku Tarihi, Medeni Hukuk ve Usulü,
Ticaret Hukuk ve Usulü, Ceza Hukuk ve Usulü, Rus Hukuk Tarihi, Kilise Hukuku,
Kamu Hukuku, Ekonomi Politik, İstatistik, Hukuk Ansiklopedisi, Hukuk Felsefesi
üzerine yapılmış sınavda, 33 aday içinde tek “pekiyi” derece ile başarı kazanan
öğrenci oldu.
1892 Mart’ından sonra artık züğürt ve yoksul Rus
ve Tatar köylülerinin Çarlık düzeni içinde gürültüye getirilen davalarına
bakıyordu. İlk savunduğu suç: “Çar işleri iyi yapmıyor dediği için Allaha,
Meryem Ana’ya, kutsal üçüze ve haşmetpenah imparator hazretlerine karşı gelmiş”
olmak cinayeti idi. Ancak bu iğneyle kuyunun kazılamayacağını biliyordu. Dört
sene Samara yuvarlarında (Kurjoklarında), Rus tarihini ve ekonomi sistemini
inceleyen konferanslar verdi. Bu konferanslar daha sonraki Halk Dostları
(Narodnik) Kimlerdir ve Onlara Karşı Nasıl Dövüşülür? gibi yazılarına
taban oldu.
Bu Marksist metotla yüzde yüz yerli orijinal
teorik araştırmalar, hiçbir zaman pratikle denetlenmekten uzak kalmadı. İlyiç,
Samara’daki bilimcil sosyalist yuvarı: Nijni Nevgorad, Viladimir’i Petersburg
marksistleriyle bağlantıladı. Cezaevinde yatan Fedosseef’le mektuplaştı
anlaştı. İki insan “Volga Anaçko“yu önemli bilimcil sosyalizm merkezlerinden
biri yaptı.
31 Ağustos 1893 günü İlyiç Petersburg’dadır. O
sene Rusya’da işçi yığın hareketleri başlayacaktır. Plehanov’un güttüğü “Emeğin
Kurtuluşu” (Trudoviki) grubu onuncu senesini doldurmakta ve işçi hareketine
girmektedir seneleri Lenin’in deyimi ile “Sosyal demokrat hareketin güçlenip
büyüyüş” on senesidir.
Bizim -artık hiç değilse- 27 Mayıs sonrasına
senelerinin benzemesi gereken seneleri iki sentezi doğurur:
1. Sosyalizm ile işçi sınıfı yığın hareketinin
birleşimi.
2. Marksist yuvarların amaç-araç birliği yaparak
proletaryanın politik öncülüğü ile kaynaşması.
“Aşama” budur. “Yuvar”lar çağı bitmiştir,
bitmelidir.
“Yuvar” nedir? İleri işçilerin soyut bilimcil
sosyalizm öğrenileridir. Yuvar içinde gerçeklikle bağımlılığı önemsenmemiştir.
Burjuva düşüncesinden “bağımsızlık” diye diye: Teori ülke politikası dışında
genel “bağımsız” bir kategori durumuna sokulmuştur. Yuvarlar, yahut dağınık
yuvarlar “aşaması” artık bitmelidir. “Mujiğin çakmaklı tüfekle savaşa gitmesi”
durmalıdır. Bu ilkelciliktir (Primitivizmdir). İlkin kaçınılmaz hatta bir süre
için gerekli olan yuvarcılık, yeni aşamada tersine dönmüştür. Hareketi
geliştirecek yerde baltalamaya başlamıştır. Geçen aşamanın en doğru gibi gelen
düşünce ve davranışları, şimdi diyalektiğin baştan savılamaz kanunu ile en
yanlış biçimler ve parolalar haline gelmiştir.
YENİ ve daha yüksek basamağa nasıl atlanacaktır?
Teorik ve pratik alanda ilkelciliği yenmekle Narodnikçilerin sacrosent (kutsal ve aziz) teorik
temaları, görünüşün en göze batan bir yanını bütünmüşçe ele alıp dünyalarını o
tek yanın üzerine kurmaktır. Yığın içinde politik aksiyon yerine şeytanı bile
şaşırıp kaçırtacak “piyasa” yahut “pazarlar sorunu denen şey üzerine” kıyasıya
mız çıkarmalarıdır.
Bu sözde “sorun” (mesele) nedir? Kısaca şudur:
Kapitalizm girdikçe köylüleri iflas ettiriyor. Köylü iflas ettikçe iç pazar
ölüyor. Parasız bir kapitalizm yaşamayacağına göre: Rusya’da kapitalizm
“iğretidir. Ne güzel, ne “akarsuları durdurur” keskin nişancı, “mantıklı” ispat
değil mi?
Oysa, yalnız Rusya’da değil dünyanın her yerinde
kapitalizm ancak köylüleri ve esnafları iflas ettirmekle sömüreceği “hür
işçi”leri bulur ve gene kamu ve küçük mülkleri çalıp çırpmakla sermaye
birikimini yapar. Bunun “genel olarak ” (Bu lafı Narodniklerle Liberaller pek
severler). “İğretilik” neresinde? Sapık burjuva ve küçük burjuva
ideologlarında. İliç, alçakgönüllü somut araştırması ile kapitalizmin gelişim
şemasını çizmiştir. Tabii ekonomi kapalı kutu olmaktan çıkınca, “pazara”
açılır: Bu basit bezirgân ekonomidir. Onun kendi pazar kanunlarıyla gelişimi
kapitalizme ulaşır. Yol budur.
Şu bizim Yön’izm adını verebileceğimiz, küçük
burjuva ütopyasını andıran Narodnikçiliğin hesabı, proletaryanın yığın
hareketleri önünde teori açısından kolayca aşıldı. Ama, ardından kulakları
görünen çok daha “saygı” toplayan burjuva sosyalizmi “arz-ı endam” etmekte
gecikmedi. Bunlar, çok daha oturaklı “bilgi”liklerine toz kondurulamaz
“otorite”lerdi.
Krassin gibi heybeti dağ deviren ideologlar, “sol”
sahneyi kaplamışlardı. Bunların ağır aksak “bilim” temaları hazır Narodnikçilik
tepelenirken “fırsattan istifade” kapitalizmi en ince yoldan savunmaktı. Bütün
kürsüler, bütün meydanlar, bütün satarlı gazete, dergi, kitap olanakları
onlarındı. Sapıklıkları yahut saptırma “teori”leri iki noktada toplanabilirdi.
1. “Rusya’da kapitalizmin gelişim karakterini ve
somut biçimlerini” yalnız pazar ekonomisi açısından, sözde sırf objektif
belgelere dayanarak açıklıyordu… İliç’in bu sapıklara verdiği karşılık kestirme
oldu: Marksistlerin derdi gücü, burjuvaziye pazar aramak değildi; işçi sınıfını
örgütlemekti.
2. Onlar Rusya’da kapitalizmin yalnız “ilerici”
veya “devrimci” karakteri üzerine basıp, sosyalizm maskesi altında kapitalizm
meddahlığına ve yardakçılığına çanak açıyorlardı.
Bu pis yardakçıların Türkiye’deki prototipleri,
“Kadroculuk” adlı cılk “ideologluk”luktan, TİP’in tepesine indirilmiş “takma
kelle”lerin, hâlâ “Forumlar” dirilterek becermeye çalıştıkları mahut
“Devletçiliğimiz” kılıklı burjuva sosyalizmidir. Onlar Rusya’da Legal Marksist
kuklaları denildi.
Oysa kapitalizm yalnız “ilerici” veya hele bizdeki
kadar sade suya, “devrimci” olmakla kalmazdı. Kapitalizm kendi olumluluğu
yanında, gene kendisi için dahi sonsuz olumsuz yanları bulunan bir düzendi.
Onun getirdiği yığınla iflaslar, yığınların izafi (görecil) yoksullukları
sosyal çelişkileri, tarihte görülmedik ölçüde büyütüyordu. Ve ister istemez
bütün kapitalist çelişkiler, Gordiyos’un kör düğümü gibi kesecek modern bir
sosyal sınıfı, proletaryayı, kapitalizmin “mezar kazıcılarını” yaratıp
çoğaltıyor, örgütleyip bilinçlendiriyordu.
Legal Marksizm, bilimcil sosyalizmin anarşizme,
popülizme, nihilizme, Narodnovoltsi (halk
iradesi)ciliği ve ilk adlarını alabilecek tüm küçük burjuva sosyalizmlerine
karşı giriştiği eleştiriyi tek yanlı kullanıp popülizme batırırken kapitalizmi
şanlandırma eğilimidir.
Daha öncelere gitmeye ne hacet?
Çarlık gibi Osmanlılık da, kapitalizmin ölüm çağı
olan emperyalizm çağında batmış. Kâr-ı kadim bir lenduha antika
imparatorluktur. Her iki imparatorluk da hemen hemen aynı günde ikinci
emperyalist evren savaşı içinde battı. Çarlık yerine Sovyetler düzeni geçti.
Osmanlılığın yerine Türkiye Cumhuriyeti düzeni geçti.
Dünyanın en geri çarlık ülkesinde insanlar, yarım
yüzyılda dünyanın en ileri ülkesi olarak, dünyanın yarı üretim kapasitesini
tekelinde tutan Birleşik Amerika ile uzayda ve düzeyde at başı birlik
yarışıyor? Aynı yarım yüzyıl içinde Türkiye, Amerika’dan buğday gelmese aç
kalacak bir Amerikan üssü ve uydusu durumunda en acıklı işsizlik ve pahalılık
cehennemi kesilmiştir.
Lenin’in anısı, bu açıdan
değerlendirilmelidir. Hiç değilse kendilerini sosyalist sayanlarımız, o 19.
yüzyıl sonunda kalmış görünen popülizm ve legal marksizm ilkelciliğinden
kurtulmanın bilincine varabilirler ve varmalıdırlar. “Yuvar çağı”nın
primitivizmi artık bir daha geri gelmemecesine bitmeli ve geri tepmemelidir. Bu
da ancak ve yalnız aşiret reisliği, tekke maşrık-ı âzamlığı üslubunda
süregelmiş yuvarlar ölçüsünde çete savaşı yerine, ülke ve dünya ölçüsünde
değerlendirilmiş işçi sınıfı örgütünün ordulaşması, ordu savaşı, politik ordu
savaşı yapması ile olur.
Dr. Hikmet Kıvılcımlı
Aydınlık Sosyalist Dergi
Sayı: 18
Nisan 1970
0 Yorum:
Yorum Gönder