05 Nisan 2016

,

Latin Amerikalı Yöneticilere Mektup

Sayın başkanlar:
Eğer Nikaragua’nın Sam Amca’nın bir sömürgesi olmasına izin verilirse, bu durumun en çok başında bulunduğunuz on beş ülkeyi etkileyeceğine dönük kanaatim üzerinden, size ilhamını riyakârlık ya da içi boş diplomatik nezaketten değil, bir askerin o kaba açık sözlülüğünden alan bu mektubu yazıyorum.
Böylesi bir ara, namusa sahipler mi bilmiyorum, bu yankiler asıl niyetlerini Nikaragua topraklarına iki okyanusu birleştiren bir kanal açma niyetleri ardına saklıyorlar. Bu kanal, Yerli-İspanik cumhuriyetleri tecrit edecektir. Hiçbir fırsatı kaçırmayan yankiler, halklarımız arasındaki yabancılaşmayı avantaja çevirip ta ilkokulda çocuklarına anlatıp durdukları, tüm Latin Amerika’yı Anglosakson sömürgesi kılma, bayraklarındaki mavi zemin üzerinde duran yıldızlardan bir yıldız yapma hayallerini gerçeğe dönüştürmek istiyorlar.
Latin Amerika devletlerinin bu buz kesmiş kayıtsız hâlleri karşısında sırf kendi kaynaklarına bel bağlayan Nikaragua Ordusu, onuruyla, on beş aydır işgalcileri şeytanî planları ile destekleyen Nikaragualı hainlerle ve ciğeri beş para etmez adamlarla tüm zekâsı ile çarpışıyor.
Sayın başkanlar, bu dönem boyunca siz görevinizi yerine getirdiniz, zira özgür ve egemen halkların temsilcileri olarak sizler, tepkinizi diplomatik yollardan ya da gerektiğinde halkın güvenle size emanet ettiği silâhlarınızla koydunuz, mutsuz Nikaragua’mızda Beyaz Saray’ın talimatları ile soğukkanlılıkla işlenen suçlara karşı çıktınız. Hepimiz biliyoruz ki Beyaz Saray’ın bunu yapmaya hakkı yok. Ülkemizin de kendi sırtına inen kamçıyı, suratına atılan yumruğu öpmek gibi bir niyeti yok.
Latin Amerika devletleri yankilerin sadece Nikaragua’yı fethetmekle yetineceklerini mi sanıyorlar? Bu devletler Amerika’daki yirmi bir cumhuriyetten altısının egemenliğini yitirdiğini unutmuş olabilir mi? Panama, Porto Riko, Küba, Haiti, Santo Domingo ve Nikaragua bağımsızlığını maalesef kaybedip yanki emperyalizminin birer sömürgesi hâline geldi. Bu altı milletin devleti yurttaşlarının müşterek çıkarlarını savunmuyor, çünkü halkın iradesi sonucu iktidara gelmişler, ama emperyalizmin dayatmasına tabiler, bu nedenle Wall Street’teki kodamanların destekledikleri cumhurbaşkanları ABD’li bankerlerin çıkarlarını savunuyorlar. Bu altı İspanyol-Amerikan milletinde halkın elinde kalan tek şeyse bağımsızlığa dair anılar ve ülkeyi döneklerin mahkûm ettiği haysiyetsizlikten kurtarmak için yorulmak nedir bilmeden dövüşen birkaç evladının hayranlık uyandırıcı çabası sonucu hürriyetlerini yeniden elde etmeye dönük o uzaktan el sallayan umut kalmış. Yanki eliyle gerçekleşen sömürgeleştirme süreci yolu üzerinde tek bir süngü duvarı ile karşılaşmaksızın hızla ilerliyor, bu nedenle her ülke tek damla ter dökmeyen o fatihin eline geçiyor, çünkü bugüne dek bu ülkeler sadece kendisini savunmuş. Eğer Latin Amerika’nın asli milletlerine bir Simón Bolívar, bir Benito Juárez ya da bir San Martín öncülük etmiş olsaydı kaderimiz şimdikinden farklı olurdu, çünkü bu isimler bir zamanlar Orta Amerika’nın sarışın korsanların hâkimiyeti altında olduğunu, bu ülkeleri sonrasında Meksika’nın, Kolombiya’nın, Venezuela’nın vb. takip ettiğini biliyorlardı.
Eğer yankiler Orta Amerika’yı sömürgeleştirmeye dönük o kalleş planlarında başarılı olurlarsa Meksika’nın başına ne gelir? Meksika’nın kahraman halkı yiğitlere has onca vasfına karşın taş kesilir, Sam Amca’nın boyunduruğu altında ezilmezden önce onun beli kırılır, Fonseca Körfezi’ne donanma üssü kurulup Nikaragua kanalı açıldığından kardeş ülkelerden gelecek yardımı ümitsizce bekler durur. Bu nedenle Meksika diğer Latin Amerika milletlerinden tecrit edilmiş hâliyle yanki emperyalizmiyle mücadele etmek, bu noktada tam da bugün olduğu gibi kendi kaynaklarını kullanmak zorunda kalır.
Övgülerle karşılanan Carranza doktrininin iddiasına göre, Meksika coğrafi konumu sebebiyle Amerika’da İspanizmin muhafızı olma avantajına sahip olmalı ve esasında bu avantaja sahip. O vakit Orta Amerika’da yankilerin yürüttükleri siyasetle ilgili olarak mevcut Meksika hükümetinin görüşü ne olmalı? İspanyol-Amerikan hükümetleri, yankilerin Nikaragua’daki duruma benzer durum dâhilinde benimsenmiş olan ihtiyatlılık siyasetinden memnun olduklarını görmüyorlar mı? Mevcut durum dâhilinde bir süreliğine Brezilya’nın, Venezuela’nın ve Peru’nun bir müdahale sorunuyla karşı karşıya olmadığı tespiti doğrudur, zira bu ülkelerin temsilcileri bu yıl Havana’daki Pan-Amerikan Konferansı’nda müdahale hakkı ile ilgili tartışmada düşüncelerini dile getirdiler, peki eğer bu devletler tarihsel sorumluluklarının bilincinde iseler, işgalin o yıkıcılığını kendi topraklarında gerçekleşeceğini beklemiyorlarsa, bari her türden modern silâhla kuşanmış, yüz kat büyük, o mücrim düşmana karşı büyük bir ümitsizlikle, ama muazzam bir cesaret ve azimle mücadele eden kardeş milletin müdafaasına koşsunlar. Tarihin böylesine korkunç ve önemli bir momentinde Brezilya, Venezuela, Peru ve Küba gibi devletlerin kardeş milletler karşısında sahip olduğu ahlakî salahiyeti muhafaza etmeleri gerekmez mi? Sonrasında acı bir çığlık atsalar işiten olur mu onları?
Bugün İspanyol Amerika halklarına sesleniyorum. Bir devlet yurttaşlarının arzularını yansıtmıyorsa, etkin bir demokrasi anlayışına sahip yiğitlerce temsil edilme hakkını, milletin onuruna leke süren, ahlâkî cesaretten yoksun, işe yaramaz yanki valileri değil, devlete güç veren halk haizdir.
Biz doksan milyonu bulan İspanyol Amerikalılar olarak sadece kendi birliğimizi düşünmek, yanki emperyalizminin sadece fetih yoluyla, ırksal onurumuza ve halklarımızın hürriyetine son vermeyi amaçlayan, bugün hepimizi tehdit eden en zalim düşman olduğunu kabul etmek zorundayız.
Despotlar milletleri temsil edemezler, hürriyetse çiçeklerle kazanılmaz.
O vakit birleşik bir cephe oluşturup fatihin ilerleyişini kendi topraklarımızda durdurmak için bizim işe kendi evimize saygı göstermekle başlamamız, Havana’daki pandomim dâhilinde yaptıkları gibi bizim gülünç görünmemizi sağlamak için uğraşan Leguía ve Machado gibi soysuzlara, Juan Vicente Gómez gibi kana susamış despotlara yol vermememiz gerekiyor.
Latin Amerika’nın onurlu insanları Bolívar’ı, Hidalgo’yu, San Martín’i ve 13 Eylül 1847’de yanki emperyalizminin hepimizi içine çektiği zillet ve utanç bataklığına teslim olmak yerine, Chapultepec’te ülkeleri ve milletinin savunmasında yankinin mermileriyle delik deşik olup şehit düşen arkadaşları örnek almalıdırlar.
Vatan ve hürriyet.
Augusto C. Sandino
4 Ağustos 1928
El Chipotón

0 Yorum: