01 Aralık 2015

,

1961 Paris Katliamı

Fransızlar son yaşanan IŞİD saldırısının II. Dünya Savaşı’ndan beri ulaşılan en yüksek ölü sayısıyla sonuçlandığını iddia ediyorlar. Yalan söylüyorlar. Elli dört yıl önce Fransız polisi kentin göbeğinde yüzlerce Cezayirliyi katletti ve sonrasında da bu katliam hiç yaşanmamış gibi davrandı. Fransa dünyanın önemli bir kısmını köleleştirdi ve yarı sömürge konumundaki ülkelerle olan bağını muhafaza etti. Paris’teki hükümetin elinde milyonlarca insanın kanı var.
Amerika’daki şirket medyası ve siyasetçiler 13 Kasım 2015’te Paris’te yaşanan terör saldırısı için yas ilân ettiler. Fransa bir Avrupa ülkesi, beyazların kontrolünde, ABD’nin müttefiki, yani bu ülke suç ortaklarınca koruma altında. Fransa için yas tutmamız yönünde yoğun propagandaya tabi tutuluyoruz. IŞİD Paris’te 130 insanın ölümünün sorumlusu ama aynı zamanda 31 Ekim’de Mısır’da bir yolcu uçağını düşürerek 224 Rus’u da öldürdü. Rusya Beyaz Saray eliyle şeytanîleştiriliyor, basında kimsenin sosyal medyadaki sayfalarına Rus bayrağı astığına tanık olunmadı.
Ölen ve yaralanan kişiler birer mağdur, Ama Fransa hükümeti değil. Fransa Amerika’nın Ortadoğu’da girdiği tüm emperyalist maceraların bir parçası ve bu Paris’teki terörün doğrudan sebebi de bu müdahale. Fransa Haiti’nin işgalinde ABD ve Kanada ile birlikte hareket ediyor. Afrika’daki eski sömürgeleri hâlâ finansal ve askerî kontrolü altında. Fransa birçok kez insanlığın yanlış tarafında oldu ve elinde milyonlarca insanın kanı var.
Fransa sadece büyük suçlar işlemekle kalmadı, ayrıca beyazların yönettiği diğer ülkeler gibi bu suçları dünyadan başarıyla gizledi. 17 Ekim 1961 sonrasında da bunu yaptı. Fransız polisi o akşam 200 insanı katletti.
II. Dünya Savaşı sonrası elde ettiği krediyle Fransa sömürgeler üzerindeki emperyalist kontrolünü yeniden kazandı. Vietnam ve Cezayir’de Fransa oradaki hâkimiyetini muhafaza etmek için iki kat çaba harcadı, çünkü artık bu sömürge halklar somut bir direniş içerisindelerdi. Cezayir Savaşı 1954’te başladı ve 1962’de elde edilen bağımsızlıkla birlikte sona erdi. Bu kurtuluş savaşı hem Cezayir hem de Fransa’da gerçekleşti. Fransızlar işkence ve hapishane pratikleri konusunda en kirli işlere imza attılar.
Maurice Papon Cezayir’de idareciydi. Özgürlük savaşçılarını gözaltına alma ve onlara işkence etme konusunda gösterdiği meziyetleri üzerinden Paris emniyet müdürü oldu. Papon Nazilerle işbirliği yapmış olan Vichy hükümetiyle bağı olmasına karşın siyaset merdivenlerini hızla tırmandı. Cezayirler zulüm gördüler, hapse atıldılar, Parisli polisler onların mallarını çaldılar, onları katlettiler. O gece öncesinde küçük çaplı da olsa cinayetler zaten başlamıştı.
Bir Fransız polisinin çatışma esnasında ölmesi ardından Papon Fransa’daki Cezayirli Müslümanlara yönelik sokağa çıkma yasağı ilân etti. 17 Ekim tarihinde düzenlenecek gösteriler için çağrılar yapıldı ama polis eylemlerin nerelerde ve ne vakit gerçekleşeceğini biliyordu. Hızla Cezayirlileri kuşattılar. Gözaltılardan kurtulanlar meydanlarda toplandılar. Bu gruplara polis hedef gözeterek ateş açtı, birçokları dövüldü, bazıları Seine Nehri’ne atıldı.
Olay hızla örtbas edildi. Basın sadece iki kişinin öldüğünü duyurdu. Oysa France Observateur gazetesine açıklamalarda bulunan birçok polis elli kişiyi öldürdüklerini kabul ediyorlardı. Seine Nehri’nden en az yüz ceset çıkartıldı. Bugün bile kaç kişinin öldüğü bilinmiyor ama tahminlere göre ölü sayısı 200 civarında.
Fransız hükümeti 2012’ye dek bu katliamı açıktan kabul etmedi. Bugün asılan plakanın üzerinde şunlar yazılı: “17 Ekim 1961’de düzenlenen barışçıl gösterinin kanla bastırılması esnasında ölen çok sayıda Cezayirlinin anısına.” Burada da hükümetin suçu kabul edilmiyor, ölü sayısı verilmiyor.
Son yaşanan katliamdan beri 1961 Paris Katliamı herkesin dikkatini çekti. Bu katliam dünyanın en büyük kentlerinden birinin göbeğinde meydana geldi. Onun ancak hükümet, uluslararası medya ve Fransız halkı arasındaki gizli anlaşma üzerinden örtbas edilebilmesi mümkündü. Arşivler yok edildi ya da hepsine gizlilik kaydı düşüldü, bugüne dek konuyla ilgili hep yalan söylendi.
İşlediği suçları örtbas etme konusunda Fransa tek değil. Büyük olduğu söylenen ülkelerin hepsi fetih ve hırsızlık yoluyla zenginleşti. Fransa’nın bu konuda da istisna teşkil ettiğini söyleyemeyiz. Ülke köleleştirilmiş Afrikalıları alıp satarak zenginleşen Avrupa ülkelerinden biri. Haitililer Fransızlara karşı başarılı bir isyan gerçekleştirdikten sonra Fransa bu hassas ülkeyi milyonlarca dolar “tazminat” ödeme veya tekrar istila edilme seçenekleriyle baş başa bıraktı. Fransa 1884 ve 1885’te düzenlenen Berlin Konferansı’nda Afrika’yı diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte bölüştü.
Bu gerçekler unutulmamalı, zira bize bazı mağdurların diğerlerinden daha kıymetli oldukları öğretiliyor. 13 Kasım’da Lübnan’da intihar bombacıları kırktan fazla insanı katletti ama bu olay basında kendisine çok az yer bulabildi. Kenyalılar ve Nijeryalılar toplu katliamlarda öldürüldüğünde bu olaylar da uluslararası medyanın pek ilgisini çekmedi.
Basın ve siyasetçiler sadece beyaz mağdurların haklarına saygı gösterirler. Bu mağdurlar genelde suç işleyen ülkelerin insanlarıdır. Diğer yandan beyaz terörün kurbanları tarihsel kayıtlardan ve hafızadan siliniyor. ABD’de bayraklar yarıya indirilirken buradaki terör mağdurları göz ardı ediliyor, ihmallerle karşılaşıyor ve adaletten mahrum bırakılıyor. Amerikan polisi sadece 2015 yılı içerisinde binden fazla insanı katletti. Belki de sosyal medya profillerimizde o haydut ülkenin bayrağı yerine bu mağdurların resimlerini kullanmalıyız.
Margaret Kimberley
24 Kasım 2015

0 Yorum: