Bu İbrahim’in dinidir; kana susamış tanrıların,
mazoşistlerin ve işkencecilerin değil. İnsanın mükemmelliğe ulaşmasının,
bencillikten ve hayvanî arzularından kurtulmasının hikâyesidir yaşanan. İnsanın
daha ulvi bir makama ve aşka; ve bilinçli bir insan olarak sorumluluklarını
yerine getirmesine engel olacak her şeyden azade olduğu bir iradeye
yükselişidir. […]
Hikâye, bir koçun kurban edilişiyle sona eriyor.
Bu, Yüce Allah’ın tarihin en büyük insan trajedisi sonuna ilişkin dileğidir
-birkaç aç insanı doyurmak için bir koç kurban etmek.
Sen de İbrahim gibi kendi İsmail’ini getirmelisin
Mina’ya. Senin İsmail’in kim? Ancak sen bilebilirsin, başkası değil. Belki
eşin, işin yeteneğin, gücün, cinsiyetin, statün vs. Ne olduğunu bilmiyorum, ama
İbrahim’in İsmail’i sevdiği kadar sevdiğin bir şey olmalı.
Senin özgürlüğünü çalan, görevlerini yerine
getirmeni engelleyen, seni eğlendiren, hakikati duymaktan ve bilmekten
alıkoyan, sorumluluk kabul etmektense, meşrulaştırıcı sebepler ürettiren ve
seni sadece gelecekte senden gelecek yardım için destekleyen ne varsa; işte
bunlar onun işaretlerindendir. Onu arayıp bulmalısın. Eğer Allah’a yaklaşmak
istiyorsan, İsmail’i Mina’da kurban etmek gerek.
İsmail’in yerine geçecek
koçu (fidye) sen tespit etme, bırak Allah sana yardım etsin ve bir hediye
olarak göndersin. O, koçu ancak bu şekilde kurban olarak kabul eder. Koç ancak
İsmail’in bedeli olduğunda kurbandır; yalnızca kurban olsun diye koç boğazlamak
ise kasaplıktır.
Ali Şeriati
Derleyen: Asım Gültekin
0 Yorum:
Yorum Gönder