22 Temmuz 2015

,

Suruç Katliamı


Suruç Katliamı:
Bugün Yastayız, Yarın Yeniden İnşada
Amara Kültür Merkezi’nin bombalanması, Kobanê ile dayanışma içine girmekten insanları alıkoymayı ve bu yönde korku salmayı ifade ediyor. IŞİD’in bu konuda başarılı olmasına izin verilemez.
20 Temmuz Pazartesi günü Suruç’taki Amara Kültür Merkezi’ne yapılan bombalı saldırı tarihe bir trajedi olarak geçecek. Suruç, Kobanê’ye 15 kilometre uzaklıktaki bir sınır kasabası ve yardım faaliyetleri ile tüm destek çalışmalarının lojistik merkezi.
Birçokları için Amara, birkaç aydır Kobanê’deki çatışmalardan kaçan mültecilerin kullandığı bir sığınak ve barınak. Şehre dağılmış onlarca mülteci kampına yönelik yürütülen yardım çalışmalarının koordinasyon merkezi ve bölgeyi ziyaret eden uluslararası dayanışma gruplarının ve delegasyonların kullandığı bir yer olarak iş görmüş.
Geçen Eylül ayında başlayan çatışma süresince destek sunmak için gazeteciler ve eylemciler gelmiş ve Amara’yı ev olarak kullanmışlar. Herkesi bir araya getiren bu kültür merkezinde, sınıra yapılan sayısız seyahatin ardından ben de birkaç hafta kaldım.
Dışarıdan gelen insanlar için bir merkez olmasının yanı sıra kültür merkezi aynı zamanda çocuklar için bir barınak olarak da kullanılmış. Çocuklar için birçok atölye yapılmış, ortadaki odada çocukların sanat sergisi sürekli sergide kalmış. Odanın ortasında insanlar sürekli çay içip Rojava’daki politik gelişmeleri tartışmışlar.
Özel Bir Hedef
Bomba, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu isimli dayanışma grubunu özel olarak hedef almış. Federasyonun genç üyeleri Kobanê’nin yeniden inşasına el atmak için şehirde çocuklara yönelik bir oyun parkı inşa edecekleri şehre geçmeyi planlıyordu. Katliamın kurbanları ağırlıklı olarak İstanbul’dan geliyordu ve çoğu öğrenciydi.
SGDF ESP’nin [Ezilenlerin Sosyalist Partisi] gençlik kanadı. Parti seçimlerden önce HDP ile ittifak kurmuştu. HDP’nin eşbaşkanı Figen Yüksekdağ ESP’nin kurucu üyelerinden. Geleneksel Türkiye solundan gelen ESP’nin özelde HDP genelde Kürd hareketi ile ittifakı Türkler ve Kürdler arasında önceden beri varolan etnik ayrımları aşan bir dayanışmayı tesis etme noktasında ileriye dönük bir adımı temsil ediyor.
HDP, Türkiye solu içerisinden ittifaklar bulma noktasında bilinçli bir çalışma içerisinde olagelmiş. Bu anlamda SGDF’nin kasten hedef alınması doğrudan Kürd ve Türk solunun son dönemdeki yakınlaşmasını hedef alıyor. SGDF’nin attığı şu slogan her şeyi izah ediyor: “Kobanê’nin değerleri Gezi Direnişi’nin değerleridir.”
SGDF’nin içinde olduğu delegasyon, etnik bağlılıkların ötesinde, Rojava halkı ile kurulan dayanışmayı genişletmeyi amaçlıyordu. Katliamın birçok kurbanı Alevi, aralarında bir de Karadenizli olan, geleneksel manada milliyetçiliğin kalesi Trabzon’dan bir genç de var.
Amara, ayrıca tüm dünyadan gelen eylemcilerin de üssü niteliğinde. O, bir anlamda Kobanê ve Rojava ile uluslararası ittifak kuranların bir tür elçiliği görevini görüyor. Gazeteciler içinse Amara sınırdaki hayatla ilk tanıştıkları yer. Merkez üzerinden mülâkatlar ayarlanıyor, gazeteciler Kobanê’ye geçme imkânlarını burada buluyor.
Bu sebeple SGDF delegasyonuna yapılan saldırıyı Kobanê direnişi etrafında inşa edilmiş uluslararası dayanışmaya yönelik bir saldırı olarak görmek mümkün. Zira merkez, Kobanê sınırı boyunca süren mücadeleyle sıkı sıkıya bağlantılı. IŞİD bu saldırıyla oluşan uluslararası dayanışmayı da kırmak niyetinde. Kimsenin korkup teslim olmasına izin vermemek gerek.
İntihar Bombacıları ve Türkiye’nin IŞİD’le Bağlantıları
Son iki aydır IŞİD’in Kürdlere yönelik intihar bombacılarıyla gerçekleştirdiği intikam saldırılarında bir artışa tanık oluyoruz. Görünüşe göre bu, kuzey Suriye’de Kürd özgürlük güçlerinin (YPG/YPJ) IŞİD’e tattırdıkları son mağlubiyetlere yönelik doğrudan bir cevap niteliğinde.
Diyarbakır’da HDP’nin seçim mitingine önceden IŞİD için savaşmış bir Türkiye vatandaşı bomba yerleştirdi ve dört kişiyi öldürdü. Birkaç hafta sonra IŞİD militanları Türkiye sınır kapısından geçip Kobanê’ye girdiler ve 200 kişiyi katlettiler. Bu, Suriye İnsan Hakları Gözlem Evi’ne göre Suriye’de gerçekleşen ikinci büyük katliamdı.
Üç saldırıda da Türkiye ya suç ortaklığı yaptı ya da saldırılara ihmalkâr yaklaştı. Türkiye’nin IŞİD’le ilişkilerinin bir delili de onun Kürd yurttaşlarının safında olmaması ve kuzey Suriye’deki demokratik özerkliğe dönük Kürd deneyimini zayıflatmak için IŞİD’i desteklemesi.
Bu durum, Suriye iç savaşının güney Türkiye’ye sıçradığını, bu sürecin daha da yoğunlaştığını gösteriyor. Suriyeli Kürdler aralıksız IŞİD’le savaşırken (ve son iki ayda önemli kazanımlar elde ederken), IŞİD’in Türkiye içerisinde Kürdlere karşı intihar bombacılarıyla saldırılar düzenlemeye, bunu da Türk hükümetinin gizli desteğiyle gerçekleştirmeye devam edeceğinden korkuluyor. Suruç’ta meydana gelen trajedinin ardından birçok Kürd Türk hükümetini ve güvenlik güçlerini hiçbir yapmamakla suçluyor ve PKK’nin intikam almasını talep ediyor.
Uluslararası Dayanışma İhtiyacı
Hem geçen Haziran’da Kobanê’de yaşanan katliam hem de Suruç’ta gerçekleşen bu son bombalı saldırı IŞİD’in Kobanê’yi ümitsiz, savaşın paramparça ettiği harap bir yer kalması için ortaya koyduğu çabaların ürünü. Yereldeki yetkililer şehri yeniden inşa etmeye başladılar. Saldırıların da amacının Kobanê ile dayanışma içerisine girme noktasında insanları korkutmak olduğu çok açık.
Rojava devrimcileriyle uluslararası ittifak ilişkisi içerisinde olan bizlerin görevi SGDF delegasyonun amaçlarını yerine getirmek ve Kobanê şehrini yeniden inşa etmektir.
Kobanê’ye yönelik uluslararası dayanışmanın kantondaki Kürd direnişine hayli hayrı dokunmuştur. Dayanışma, Kobanê’deki savaşçılara ve yurttaşlara umut vermiştir. Amara Kültür Merkezi, uluslararası dayanışmaya dönük güçlü arzuyu temsil etmektedir. Kültür merkezi uluslararası ziyaretçilerini baş üstünde tutmuş, savaştan etkilenenlere yardım ederek çatışmanın uluslararasılaşmasını sağlamıştır. Dolayısıyla IŞİD’in yol almasına ve terör korkusu ile bizi eylemsizliğe teslim almasına izin vermemeliyiz.
Pazartesi günü yaşanan saldırıdan kurtulan Merve Kanak Facebook sayfasına şu mesajı düşmüş:
“Birlikte şarkılar söylediğimiz insanları katlettiler. Birlikte dans ettiğimiz insanları öldürdüler. Orada gördüğümüzde şaşırdığımız, birlikte çalıştığımız, sohbet ettiğimiz insanları öldürdüler. Amara’nın bahçesinde kahvaltı ettiğimiz insanları öldürdüler, birlikte güldüğümüz, karpuz yediğimiz insanları. Onlar politika ve teori tartıştığımız insanları öldürdüler. Farklı politik ideolojileri olan ama devrimin gerçekliğinde birleşen insanları öldürdüler. Hepimiz iyi insanlardık. Hepimiz oraya bir rüyayı gerçekleştirmek için gelmiştik. Yanımızda oyuncaklar vardı, her birimizde üç çanta, anlıyor musunuz?”
Bugün yüreklerimiz kederli. Yarınsa yeniden inşa sürecine başlıyoruz.
Yvo Fitzherbert
21 Temmuz 2015

0 Yorum: