Bugün Yastayız, Yarın Yeniden İnşada
Amara Kültür Merkezi’nin bombalanması, Kobanê ile
dayanışma içine girmekten insanları alıkoymayı ve bu yönde korku salmayı ifade
ediyor. IŞİD’in bu konuda başarılı olmasına izin verilemez.
20 Temmuz Pazartesi günü Suruç’taki Amara Kültür
Merkezi’ne yapılan bombalı saldırı tarihe bir trajedi olarak geçecek. Suruç,
Kobanê’ye 15 kilometre uzaklıktaki bir sınır kasabası ve yardım faaliyetleri
ile tüm destek çalışmalarının lojistik merkezi.
Birçokları için Amara, birkaç aydır Kobanê’deki
çatışmalardan kaçan mültecilerin kullandığı bir sığınak ve barınak. Şehre
dağılmış onlarca mülteci kampına yönelik yürütülen yardım çalışmalarının
koordinasyon merkezi ve bölgeyi ziyaret eden uluslararası dayanışma gruplarının
ve delegasyonların kullandığı bir yer olarak iş görmüş.
Geçen Eylül ayında başlayan çatışma süresince
destek sunmak için gazeteciler ve eylemciler gelmiş ve Amara’yı ev olarak
kullanmışlar. Herkesi bir araya getiren bu kültür merkezinde, sınıra yapılan
sayısız seyahatin ardından ben de birkaç hafta kaldım.
Dışarıdan gelen insanlar için bir merkez olmasının
yanı sıra kültür merkezi aynı zamanda çocuklar için bir barınak olarak da
kullanılmış. Çocuklar için birçok atölye yapılmış, ortadaki odada çocukların
sanat sergisi sürekli sergide kalmış. Odanın ortasında insanlar sürekli çay
içip Rojava’daki politik gelişmeleri tartışmışlar.
Özel
Bir Hedef
Bomba, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu
isimli dayanışma grubunu özel olarak hedef almış. Federasyonun genç üyeleri
Kobanê’nin yeniden inşasına el atmak için şehirde çocuklara yönelik bir oyun
parkı inşa edecekleri şehre geçmeyi planlıyordu. Katliamın kurbanları ağırlıklı
olarak İstanbul’dan geliyordu ve çoğu öğrenciydi.
SGDF ESP’nin [Ezilenlerin Sosyalist Partisi]
gençlik kanadı. Parti seçimlerden önce HDP ile ittifak kurmuştu. HDP’nin
eşbaşkanı Figen Yüksekdağ ESP’nin kurucu üyelerinden. Geleneksel Türkiye
solundan gelen ESP’nin özelde HDP genelde Kürd hareketi ile ittifakı Türkler ve
Kürdler arasında önceden beri varolan etnik ayrımları aşan bir dayanışmayı
tesis etme noktasında ileriye dönük bir adımı temsil ediyor.
HDP, Türkiye solu içerisinden ittifaklar bulma
noktasında bilinçli bir çalışma içerisinde olagelmiş. Bu anlamda SGDF’nin
kasten hedef alınması doğrudan Kürd ve Türk solunun son dönemdeki
yakınlaşmasını hedef alıyor. SGDF’nin attığı şu slogan her şeyi izah ediyor:
“Kobanê’nin değerleri Gezi Direnişi’nin değerleridir.”
SGDF’nin içinde olduğu delegasyon, etnik
bağlılıkların ötesinde, Rojava halkı ile kurulan dayanışmayı genişletmeyi
amaçlıyordu. Katliamın birçok kurbanı Alevi, aralarında bir de Karadenizli
olan, geleneksel manada milliyetçiliğin kalesi Trabzon’dan bir genç de var.
Amara, ayrıca tüm dünyadan gelen eylemcilerin de
üssü niteliğinde. O, bir anlamda Kobanê ve Rojava ile uluslararası ittifak
kuranların bir tür elçiliği görevini görüyor. Gazeteciler içinse Amara
sınırdaki hayatla ilk tanıştıkları yer. Merkez üzerinden mülâkatlar
ayarlanıyor, gazeteciler Kobanê’ye geçme imkânlarını burada buluyor.
Bu sebeple SGDF delegasyonuna yapılan saldırıyı
Kobanê direnişi etrafında inşa edilmiş uluslararası dayanışmaya yönelik bir
saldırı olarak görmek mümkün. Zira merkez, Kobanê sınırı boyunca süren
mücadeleyle sıkı sıkıya bağlantılı. IŞİD bu saldırıyla oluşan uluslararası
dayanışmayı da kırmak niyetinde. Kimsenin korkup teslim olmasına izin vermemek
gerek.
İntihar
Bombacıları ve Türkiye’nin IŞİD’le Bağlantıları
Son iki aydır IŞİD’in Kürdlere yönelik intihar
bombacılarıyla gerçekleştirdiği intikam saldırılarında bir artışa tanık
oluyoruz. Görünüşe göre bu, kuzey Suriye’de Kürd özgürlük güçlerinin (YPG/YPJ)
IŞİD’e tattırdıkları son mağlubiyetlere yönelik doğrudan bir cevap niteliğinde.
Diyarbakır’da HDP’nin seçim mitingine önceden IŞİD
için savaşmış bir Türkiye vatandaşı bomba yerleştirdi ve dört kişiyi öldürdü.
Birkaç hafta sonra IŞİD militanları Türkiye sınır kapısından geçip Kobanê’ye
girdiler ve 200 kişiyi katlettiler. Bu, Suriye İnsan Hakları Gözlem Evi’ne göre
Suriye’de gerçekleşen ikinci büyük katliamdı.
Üç saldırıda da Türkiye ya suç ortaklığı yaptı ya
da saldırılara ihmalkâr yaklaştı. Türkiye’nin IŞİD’le ilişkilerinin bir delili
de onun Kürd yurttaşlarının safında olmaması ve kuzey Suriye’deki demokratik
özerkliğe dönük Kürd deneyimini zayıflatmak için IŞİD’i desteklemesi.
Bu durum, Suriye iç savaşının güney Türkiye’ye
sıçradığını, bu sürecin daha da yoğunlaştığını gösteriyor. Suriyeli Kürdler
aralıksız IŞİD’le savaşırken (ve son iki ayda önemli kazanımlar elde ederken),
IŞİD’in Türkiye içerisinde Kürdlere karşı intihar bombacılarıyla saldırılar
düzenlemeye, bunu da Türk hükümetinin gizli desteğiyle gerçekleştirmeye devam
edeceğinden korkuluyor. Suruç’ta meydana gelen trajedinin ardından birçok Kürd
Türk hükümetini ve güvenlik güçlerini hiçbir yapmamakla suçluyor ve PKK’nin
intikam almasını talep ediyor.
Uluslararası
Dayanışma İhtiyacı
Hem geçen Haziran’da Kobanê’de yaşanan katliam hem
de Suruç’ta gerçekleşen bu son bombalı saldırı IŞİD’in Kobanê’yi ümitsiz,
savaşın paramparça ettiği harap bir yer kalması için ortaya koyduğu çabaların
ürünü. Yereldeki yetkililer şehri yeniden inşa etmeye başladılar. Saldırıların
da amacının Kobanê ile dayanışma içerisine girme noktasında insanları korkutmak
olduğu çok açık.
Rojava devrimcileriyle uluslararası ittifak
ilişkisi içerisinde olan bizlerin görevi SGDF delegasyonun amaçlarını yerine
getirmek ve Kobanê şehrini yeniden inşa etmektir.
Kobanê’ye yönelik uluslararası dayanışmanın
kantondaki Kürd direnişine hayli hayrı dokunmuştur. Dayanışma, Kobanê’deki savaşçılara
ve yurttaşlara umut vermiştir. Amara Kültür Merkezi, uluslararası dayanışmaya
dönük güçlü arzuyu temsil etmektedir. Kültür merkezi uluslararası
ziyaretçilerini baş üstünde tutmuş, savaştan etkilenenlere yardım ederek
çatışmanın uluslararasılaşmasını sağlamıştır. Dolayısıyla IŞİD’in yol almasına
ve terör korkusu ile bizi eylemsizliğe teslim almasına izin vermemeliyiz.
Pazartesi günü yaşanan saldırıdan kurtulan Merve
Kanak Facebook sayfasına şu mesajı düşmüş:
“Birlikte
şarkılar söylediğimiz insanları katlettiler. Birlikte dans ettiğimiz insanları
öldürdüler. Orada gördüğümüzde şaşırdığımız, birlikte çalıştığımız, sohbet
ettiğimiz insanları öldürdüler. Amara’nın bahçesinde kahvaltı ettiğimiz
insanları öldürdüler, birlikte güldüğümüz, karpuz yediğimiz insanları. Onlar
politika ve teori tartıştığımız insanları öldürdüler. Farklı politik
ideolojileri olan ama devrimin gerçekliğinde birleşen insanları öldürdüler.
Hepimiz iyi insanlardık. Hepimiz oraya bir rüyayı gerçekleştirmek için
gelmiştik. Yanımızda oyuncaklar vardı, her birimizde üç çanta, anlıyor
musunuz?”
Bugün yüreklerimiz
kederli. Yarınsa yeniden inşa sürecine başlıyoruz.
Yvo Fitzherbert
21 Temmuz 2015
21 Temmuz 2015
0 Yorum:
Yorum Gönder