14 Temmuz 2015

,

Avrodan Çıkmak


Eski Yunan maliye bakanı Yanis Varufakis Guardian’da çıkan “Almanya Yunanistan’dan acıyı esirgemeyecek, parçalanmamız onun çıkarınadır” başlıklı makalesinde Yunan trajedisini açık bir dille ifade ediyor:
“2010’da, Yunan devleti borçlarını ödeyemez duruma düştü. Avro Bölgesi üyeliğini devam ettirmek için iki seçenek vardı: makul olanı, her aklıselim bankacının önereceği şekilde, borcun yeniden yapılandırılması ve ekonominin reforme edilmesi; zehirli olanı ise, borçlarını ödeyebilirmiş gibi davranırken, aslında iflas etmiş olan bir yapıya yeni borçlar verilmesi. Resmi Avrupa, Yunan devlet borcuna maruz kalan Fransız ve Alman bankalarının kurtarılmasını Yunanistan’ın sosyoekonomik ayakta kalabilirliğinin üzerine koyarak, ikinci seçeneği tercih etti. Borcun yeniden yapılandırılması, bankacıların ellerinde tuttukları Yunan borcundan zarar edecekleri anlamına geliyordu. Vergi mükelleflerinin sürdürülemez yeni borçlar üzerinden bankalara tekrar ödeme yapmak zorunda kalacaklarını parlamentolara itiraf etmekten kaçınma hevesiyle, AB görevlileri, Yunan devletinin borcunu ödeyememesini bir likidite azlığı meselesi olarak sundular ve ‘kurtarma’ planını Yunanlarla “dayanışma” olarak gerekçelendirdiler. Yeni ve eski borçların ödeneceği yer olan ulusal geliri bir yüzde yirmi beşten fazla oranda buharlaşan Yunanistan’a, telafisi mümkün olmayan özel kayıpların, bir ‘aşırı sevgi’ göstergesi olarak alaycı bir biçimde vergi mükelleflerinin omzuna yüklenmesi için rekor bir kemer sıkma dayatıldı.”
Ancak Varufakis sonrasında tek geçerli çözümü redde tabi tutuyor; yani avroyu terk edip drahmiye dönme fikrine, bu işin çok güç olduğunu düşünerek, karşı çıkıyor. Oysa Yunan müzakere ekibinin Aşil topuğu tam da burası. Syriza referandumu kazandı; Yunan halkı tüm kararlılığıyla tasarruf tedbirine HAYIR dedi. Yunan halkı, “HAYIR oyu avroyu terk etmek anlamına gelir” diyerek kendisini uyaran Avro Bölgesi siyasetçilerinin, Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) efelenmelerine karşın HAYIR oyu verdi. Bu uyarının şu anlama gelen bir talimat olduğu kesin: “Daha iyi bir anlaşma yapmıyorsan, hadi öyle olsun, avrodan çık o zaman.”
Buna karşılık Syriza, Yunan parlamentosundan az çok benzer bir anlaşmayı, hatta referandum öncesinde masada olandan daha kötüsünü kabul etmesini istiyor. Avro Bölgesi’nde kalmaya dönük o mantık dışı istekle birleşen bu çelişki, uluslararası kredi kuruluşlarınca acımasız bir biçimde istismar ediliyor. Syriza’nınsa kendi argümanında mündemiç olan o mantığı takip edip avrodan çıkması gerekiyor; aksi takdirde Yunanistan sonsuza dek uluslararası kredi kuruluşlarının insafına kalacak.
Halkın tasarruf tedbirleri dolayısıyla yaşadığı sefalet daha da devam edecek ve sonraki kuşaklara katlanarak aktarılacak. Yunanistan’ın egemenliği ve bağımsızlığı ne için feda ediliyor, asıl soru bu. Ekonomisine bir deli gömleği giydirip kaçacak bir delik bile bırakmayan bu sistemin içinde kalmak mı dert? Oysa artık şurası çok net: Almanya Yunanistan’ı tümden teslim almak, bu sayede Avro Bölgesi’nin geri kalan kısmına bu ülkeleri Alman çizgisine bağlama konusunda bir ikazda bulunmak istiyor.
Margaret Thatcher’ın Ticaret ve Endüstriden Sorumlu Devlet Bakanı olan Nicholas Ridley 1990’da Spectator dergisine verdiği mülâkatta, o günlerde önerilen Avrupa Ekonomi ve Para Birliği’ni, “tüm Avrupa’yı ele geçirmek için Almanların tasarladığı bir iş” olarak tarif etmişti. Doğru olabilir mi?
Adnan Daini
14 Temmuz 2015

0 Yorum: