07 Temmuz 2015

,

Ali Cuma: Sisi'nin En Sadık İslam Âlimi

,

Muhtemelen Ali Cuma, Mısır’ın en tanınmış İslam âlimi. Mısır’ın eski Baş Müftüsü, asli dinî hedeflerinin kalbin arındırılması ve Allah’a yakınlaşma olduğunu söyleyen bir sufi.

Ulusal televizyonda yayınlanan programları ve vaazları yıllardır Mısır’da İslamî dinî eğitim için önemli bir alan olarak görülüyor. Cuma, Mısır’daki diktatörlüğün uzun süredir el üstünde tuttuğu bir isim, zira bir sufi olarak Cuma siyasetten arındırılmış bir İslam’ı savunuyor. Cuma’nın İhvan ile anlaşamadığı ana husus, İhvan’ın İslam’ı kapsamlı bir ruhani, sosyal ve politik sistem olarak teşkil etme konusunda ısrarcı olması.

Eski baş müftü, 2011 sonrası demokratik geçiş süreci boyunca ardı ardına yapılan beş seçimi de kazanan İhvan’ı dini politik kazanç noktasında yanlış bir biçimde kullanmakla suçluyor. Ama kendisi de birçok kez dini otoriteryan bir politik baskı aracı olarak kullanan bir isim. Geçmişte Cuma, dinî ilkeleri devreye sokarak diktatör Hüsnü Mübarek’i deviren 2011 protestolarına karşı çıkmış, Abdulfettah Sisi’nin 2014’teki adaylığını desteklemiş ve en berbat insan hakları ihlallerini gerçekleştiren mevcut Sisi hükümetine arka çıkmıştı.

Cuma ve 2011 Ayaklanması

Cuma 2011’de Mübarek’in devrilmesine yol açan demokratik protesto hareketini genel manada destekleyen bir isim değildi. 2011 ayaklanması esnasında Cuma, Mübarek’i savunan bir konum aldı. Televizyonda yayınlanan bir röportajında Mübarek karşıtı gösterilerin “her şeye geç kalmış bir millet yarattığını” ve “insanların yiyecek ekmek bile bulamayacakları bir durumu koşulladığını” söyledi.

Sonrasında ise 5 Şubat 2011 Cuma günü Müslümanların Cuma namazlarına katılımına mani olacak dinî bir fetva yayınladı. Bu fetva, Cuma namazlarının Mübarek karşıtı eylemler için bir çıkış noktası teşkil etmesi sebebiyle, hayli önemliydi.

Mübarek karşıtı ayaklanmanın o en sıcak günlerinde verdiği bir basın konferansında Cuma, insanların Mısır’ı kıskandıklarını ve ona karşı öfkeli olduklarını söyleyip, protestoların bir “fitne” olarak görülmesi gerektiğini iddia etti. Sürekli Müslümanların birlik olmasına dair ayetlere atıfta bulundu. Devamında birkaç Mübarek yanlısı göstericiyle ilgili yorumda bulunarak, onları “savaşın ve barışın kahramanını, devletin meşru liderini yüceltmek isteyen, anayasaya uygun hareket eden ve istikrarın yanında olan kişiler” oldukları için övdü.

Aynı zamanda Cuma, “Mısır her gün milyarlar kaybediyor” diyerek ağıt yaktı ve bu kaybın Allah’ı hiç de memnun etmediğini söyledi. Her ne kadar Mısırlılar uluslararası medyada övgüyle karşılansa da, Cuma, Mübarek karşıtı gösterilerin Mısır’ın ve İslam’ın imajını olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Ona göre, sorun, barışçıl bir uzlaşma yoluyla çözüme kavuşturulabilirdi, ama “ne zaman sorun çözülse, Mübarek karşıtı göstericiler savaş başlatıp ateşe benzin döküyorlar”dı. “Bu savaşı sona erdirecek, ateşi söndürecek olansa Allah”tı. O dönemde Cuma’nın aldığı konum, El-Ezher şeyhi Ahmed Tayyib’in “Mübarek karşıtı gösteriler dinen yasaktır” açıklaması ile tutarlı idi.

Cuma’nın kimi Müslüman müdafileri de onun Mübarek karşıtı gösterilere muhalefetinin amacının Mübarek diktatörlüğüne destek sunmak değil, millet aleyhine işleyen fitneye mani olmak olduğunu söylediler. Bu yorum, aynı şekilde, nihayetinde Mısır’ın demokratik yollardan seçilen ilk cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi’yi deviren 2013 gösterilerine karşı çıkışıyla ilgili olarak doğru görülebilecek bir yorum olabilirdi.

Cuma’nın Mursi karşıtı gösterilere dair tek laf etmemesi hiç de şaşırtıcı değil. Her ne kadar Cuma’nın müdafileri, onun Mübarek karşıtı gösterilerle ilgili konuşmasında ana motivasyon kaynağının “fitne” meselesi olduğunu iddia etseler de, Cuma’nın şahsî politik görüşleri görece daha ikna edici bir izah sunuyor.

Genel manada Cuma, Mübarek rejimini destekleyen, Mursi hükümetine ise derinlemesine karşı çıkmış bir isim. 2012 Yaz’ı süresince Mursi ile Mübarek yanlısı bir isim olan Ahmed Şefik arasında süren seçim yarışında Cuma, Cuma vaazlarını Şefik’e destek açıklaması için bir fırsat olarak kullandı. Bir vaazında Cuma, Şefik’in “Allah’a Mursi’ye nazaran daha yakın” olduğunu söyledi.

Cuma’dan Sisi’ye Destek

Mursi’nin 3 Temmuz 2013’te askerî darbe sonucu devrilmesinden, bilhassa Sisi’nin 2014 başında hileli bir seçimle başa geçmesinden itibaren Cuma, Sisi’nin kitlesel katliamlar, tutuklamalar, ölüm cezaları ve idamlarla dolu, Mısır tarihinin insan hakları sicili açısından en bozuk programına güçlü bir destek sundu.

2014 Bahar’ında göstericilerin devlet eliyle katledilmesi ardından Cuma, Sisi’nin cumhurbaşkanlığı kampanyasını yoğun bir biçimde destekledi. Facebook sayfasına düştüğü bir mesajda Sisi’ye oy vereceğini, başkalarının da aynı şeyi yapmasını istediğini söyledi. Ocak 2014’te televizyonda yayınlanan bir röportajında 30 milyon kişiyi Sisi’ye oy verdiği için övdü ve Sisi’nin seçimde zorluk yaşamayacağını iddia etti. Ayrıca Sisi için dua edeceğini açıkladı.

Cuma, ayrıca seçim sonrası Sisi’nin hükümet politikasını da destekledi. Örneğin Mayıs 2015’te Mısır hükümeti altı genci iki polisi öldürme suçlaması üzerinden astı. İnsan Hakları Gözlem Evi ve Uluslararası Af Örgütü, mahkeme kayıtları dâhil tüm delilleri toplayıp altı gençten en az üçünün iddia edilen suç işlendiği vakit hapiste olduğunu ispat etti. İnsan Hakları Gözlem Evi’nin tespitine göre, eldeki deliller altı gencin masum olduğunu gösteriyordu, zira bu gençler iddia edilen suç işlendiği günlerde hapiste idi.

Altı gencin yanlışlıkla asıldığı gerçeğine ve dünya genelinde bu idamların kınanmasına karşın Cuma mahkeme kararını savundu ve gençlerin “cehennem ateşinde yanan köpekler” olduklarını söyledi.

Konumunu savunmak adına Cuma, bu gençlerin suçlarını itiraf etmiş olmaları üzerinde durdu, ancak İnsan Hakları Gözlem Evi ile Uluslararası Af Örgütü söz konusu gençlerin suçlarını işkence altında itiraf ettiklerini söyledi. İşkence raporları, Mısır hapishanelerindeki tecavüz ve işkencelerin yaygın bir biçimde kullanıldığına dair diğer raporlarla birlikte hasıraltı edildiler.

Cuma’nın Ölümcül Kuvvet Kullanımına Dönük Desteği

Mısır güvenlik güçleri, yüzlerce göstericinin katledildiği bir dizi büyük katliama imza attı. İnsan Hakları Gözlem Evi’nin 2014 tarihli raporu, araştırma ve delil toplamayla geçen bir yıllık çalışma üzerinden, Mısır hükümetinin kitlesel katliamlar gerçekleştirdiğini ortaya koydu. Bir gün içerisinde [14 Ağustos 2013] “tümüyle barışçıl” olan göstericilerin sekiz yüzden fazlası katledildi. Cuma ise Mısır güvenlik güçlerine yönelik desteğini her fırsatta dillendirdi ve onların “kahraman” olduğunu söyledi. Ayrıca güvenlik güçlerine göstericilere karşı ölümcül kuvvet kullanması konusunda teşvik etti.

Ağustos 2013’te Mısır polisi ve ordusu yüzlerce silâhsız göstericiyi katlettiğinde Cuma, güvenlik güçleri üyelerine seslenip, onları sadakatsiz ve suç işleyen Mısırlılara karşı ölümcül kuvvet kullanma konusunda yüreklendirdi. Konuşmasında İhvan’ı “hariciler” olarak niteledi. Polisin şiddete başvuran, “çürümüş, pis kokan” göstericileri vurup öldürmesini istedi.

Cuma’nın 24 Ekim 2013 tarihli Facebook mesajı, onun kimleri “harici” gördüğünü açık eder nitelikte idi. Bu mesajda Cuma, haricilerin salt İhvan üyeleri olmadıklarını söylüyordu. “İster İhvan üyesi olsun ister olmasın, bir gösteri esnasında polise taş atan herkes haricidir.” Bir röportajında da “hariciler”i öldürmeye izin verildiğini, bu iznin İslam’ın mübarek ayları için de geçerli olduğunu söyledi. Bir röportajında da İhvan’ın “harici” olduğuna ve “cehennemde yanacak köpekler” olarak görülmesi gerektiğine vurgu yapıyordu.

Büyük Resim

Cuma’nın Sisi’nin başını çektiği askerî rejime arka çıkması, İhvan’ın toplumdan sökülüp atılmasına dönük hâlihazırda Mısır’da yürütülen kampanyanın önemli bir parçasını teşkil ediyor. Ama bu kampanya tek başına yürümüyor. Sisi hükümeti basının susturulması ve muhaliflerin hapse atılmasını da içeren kapsamlı bir kontrol siyaseti yürütüyor. Aşırıcılıkla savaşmak için “dinî bir devrim”i teşvik etme hedefi ile uyumlu bir biçimde Sisi dinî kitapları da yasaklıyor, dinî partilerin kapısına kilit vuruyor, 27.000 camiyi kapatıyor, İhvan’la uzaktan bağlantılı dinî yardımlaşma kurumlarının fonlarını donduruyor, Cuma vaazlarının konu başlıklarını tayin edecek kanunlar yürürlüğe sokuyor ve devlet destekli imamların vaaz vermelerini sağlıyor.

Bu noktada Cuma ve diğer din âlimlerinin Sisi’nin yardımına koşması çok önemli. Cuma yanında El-Ezher Şeyhi Sadettin Hilali de Sisi’ye dönük destek konusunda önemli bir kaynak sağlıyor. Hilali Sisi’yi “Allah Rasulü” olarak niteliyor ve İhvan üyelerinin “din sadece Allah’ın dini olana dek” öldürülmesi gereken “müşrikler” olduklarını söylüyor. Gene bir başka ünlü imam da Sisi’yi öven şiirler kaleme alıyor.

Tüm bunlardaki tuhaflık şu: Sisi’nin aşırıcılıkla savaşmak için yapmayı planladığı “dinî devrim”, birçok yönden dinî aşırıcılığa dayalı bir kampanya aslında. Sisi rejimini destekleyen âlimler suçlamalarda bulundukları anaakım İslamcıların yaptıklarını yapıyorlar; onlar da tekfir ediyorlar ve yasadışı şiddet eylemleri için çağrılarda bulunuyorlar.

Her şeyin ötesinde Sisi’nin gazabına uğrayan İhvan, hem tekfircilik hem de terörizm konusunda kapsamlı bir yazına sahip. Yazıp çizdikleri fikirlerden herhangi bir anlamlı sapma içerisinde olduklarına dair elde itibar edilecek herhangi bir delil mevcut değil.

Sisi’nin yürüttüğü siyasetin kerameti kendinden menkul bir kehanet hâlini alması yaşanan trajediyi izah ediyor. Hükümet, politik spektrumu kendisine doğru daraltıp muhaliflerin tüm yollarını kapadıkça ve insan haklarını ihlal ettikçe önceden barış yanlısı olan İslamcıları bile radikalleştirecek gibi görünüyor. Bugüne dek İhvan liderliği şiddete meyletmemiş olsa da hareketin hayal kırıklığına uğrayan genç üyelerinin ileride liderliğin resmî konumunda kopmaları muhtemel.

Daha önemli olan bir husus ise bugüne dek uykuda olan El-Kaide ve IŞİD uzantılarının yeni üyeler kazanması ve Mısır polisine ile ordu personeline karşı eşi benzeri görülmemiş şiddet eylemleri gerçekleştirmesi. Kudüs ve Sina Eyaleti Destekçileri (eskiden Mısır Askerleri) olarak bilinen kimi aşırıcı grupların 2013 Yaz’ından beri Mısır’da meydana gelen neredeyse tüm saldırıların sorumluluğunu üstlenmesine karşın, Sisi hükümeti tüm şiddet eylemleri konusunda inatla İhvan’ı suçlamaya devam ediyor.

2013’te Mursi’nin devrilişinin ülkeye istikrar getireceği iddia edilmişti. Oysa söz konusu gelişme eşi benzeri görülmeyen bir istikrarsızlığa yol açtı. Ali Cuma ve diğer din âlimlerinin bu istikrarsızlıkta oynadıkları rolü hiç de küçümsememek gerek.

Muhammed Masri
29 Haziran 2015
Kaynak

0 Yorum: