Bu soruya şöyle yeri göğü inletecek bir “hayır”
ile cevap verilmesi beklenir. Marksizm, dinin mistifiye edici etkilerine ya da
esasında gerici dinî kurumlara asla zerre zaman ayırmayan, materyalist bir
felsefe ve politik bir hareket değil miydi? Tuhaf olan şu ki, dünya genelinde
komünist partiler, bugün fiiliyatta dindar insanların partiye iştirak
etmelerine ve üye olmalarına izin veriyorlar.
Geri dönüp Birinci Enternasyonal’e bir bakalım.
Enternasyonal gerici sağ, hatta eski yoldaşlarınca, üyelerinin ateist olmasını
gerekli kılan bir yapı olmakla suçlandı. Diğer yandan anarşistler,
Enternasyonal’in kendisinin ateist olduğunu deklare etmesini, inançları ortadan
kaldırmasını ve imanın yerine bilimi koymasını talep ettiler. Peki, Marx ve
Engels’in bu taleplere cevabı ne oldu? Her ne kadar kendisini ateist olarak
ifade etse de[1] Marx Enternasyonal’in ateizmi üyelik önkoşulu hâline
getirmemesi gerektiğini söyledi: “Sanki bir fermanla inancı ilga
edebileceklerini zannediyorlar.”[2] Engels de Enternasyonal’in “ateizmi mecburi
kılmasını” tavsiye edenlerin yalan türünden bir suç işlediklerini
söylüyordu.[3]
Marx ve Engels neden böylesi bir konum aldı? Bunun
ilk nedeni, ikilinin dini yabancılaşmış sosyo-ekonomik koşullardan doğan
ikincil bir olgu olarak görmesiydi. Dine doğrudan yapılacak her türden saldırı,
hareketi ana görevinden saptıracaktı. İkinci neden ise ateizmin “sadece dine
atıfta bulunup salt onun inkârı olmakla onsuz yapamayacak olması, bu sebeple
ateizmin de başka bir din olması idi.”[4] Üçüncü neden de Marx ve Engels’in
ateizmin burjuvazinin din karşıtı programını kopyaladığını düşünmesi, dördüncü
neden olarak da söz konusu kopyalamanın sosyo-ekonomik zulmün alt edilmesi
denilen o asli görevden işçileri kopartacak olması idi.
İkinci Enternasyonal, bu noktada görece daha açık
bir konum aldı. O, Alman Sosyal Demokratların 1891 tarihli Erfurt Programı’nı
takip etti: “Dinin özel bir mesele olduğuna dair beyanat [Erklärung der Religion zur Privatsache]”.[5] O dönemde tartışılan
kilit soru şu idi: Bir rahip ya da papaz partiye iştirak edebilir mi edemez mi?
Bu soruya “evet” cevabı verildi ama eğer papaz parti programını kendi aldığı
konumlarla çatışmalı bulursa, o vakit ayrışıp ayrışmama meselesi kendisine
kalmış bir meseleydi.
Almanya’daki aşırı sol olarak bilinen Spartaküs
Grubu bile bu konumu aldı. Örneğin Rosa Luxemburg 1905’te “Sosyalizm ve
Kiliseler” isimli makalesinde şunları ifade etti:
“Dünyada
da ülkemizde de Sosyal Demokratlar din ve vicdan özgürlüğünü kutsal sayarlar.
Herkes kendisine mutluluk vereceğini düşündüğü inancı ve görüşü benimseyebilir.
Kimsenin başkasının dini görüşünü yargılamak veya inancına saldırmak gibi bir
hakkı yoktur. Sosyal Demokratlar böyle söyler.”[6]
Lenin ve Bolşevikler bize parti üyelerinden ateizm
talep etme noktasında net bir örnek sunmaktadırlar. Burada, bizi hayal
kırıklığına uğratacak biçimde Lenin, iyi bir Erfurtçu olarak, Erfurt
Programı’ndaki konumu alır.[7] Şüphesiz Lenin, kilise ve devletin ayrışması
üzerinde durmakta, partinin de dini kendi konumunu genişletmek için yalnız
bırakmaması gerektiğini düşünmektedir. Dolayısıyla din alabildiğine bir kamusal
meseledir. Ama gene de Lenin, buradan yola çıkarak parti üyeliği başvurularının
din ve ateizmle ilgili bir soru içermesi gerektiğine ilişkin bir teklifte
bulunmaz. Bir sosyalist, dini Ortaçağ’a ait bir küf olarak gören bir
materyalist dünya görüşünü benimsese de, parti, kiliseye karşı engel mengel
tanımayan, kamusal bir eğitim programı yürütse de ve genel manada tarihsel
materyalist konum, tüm hakikatinin peşinde koşsa da, parti, gene de ateizmi
üyelik için gerekli bir önkoşul olarak belirlemez. Dahası dinî inancı var diye
bir insan parti üyeliğinden çıkartılmaz. Lenin’in güçlü bir ifadeyle
dillendirdiği üzere, RSDİP’e ait örgütler, üyelerini dine göre ayırmamış, asla
onlara dinleri ile ilgili bir şey sormamıştır, bundan sonra da asla
sormayacaktır.”[8]
Küba Komünist Partisi’nin üyelerine dini
yasakladığı bilinen bir şeydir. Parti ilk günlerinde bu kararı alır ama birçok
üyesi ateizmi savunurken evde dinî kurallara uymayı sürdürür. Bu nedenle
1991’deki dördüncü kongresinde parti, üye olma noktasında kişilerin karşısına
çıkartılan, dinî inançlarla ilgili “engel”i kaldırır. Esasında 2011’deki
altıncı kongreye sunulan Merkez Komite Raporu da şu tespiti yapmaktadır:
“Devrimci öğreti ile dinî inanç arasındaki uyumun kökleri ulusun temellerinde
yatmaktadır.” Bu tespiti desteklemek amacıyla Fidel Castro’nun 1971 tarihli
cümlesine bakılır: “Hıristiyanlıkla komünizm arasında, Hıristiyanlıkla
kapitalizm arasında bulunan çakışmadan on bin kat daha fazla çakışma
bulunduğunu söyleyebilirim sizlere.”[9]
Çin Komünist Partisi’ne gelinceye dek, üyelik
koşulu olarak ateizmi öne süren parti bulmak güçtür. Nihayet artık partiye üye
olmak isteyenler arasında dinî inançların mevcudiyetini resmen yasaklayan bir
parti mevcuttur. Esasında üye olma sürecinde adaya dinî inancı olup olmadığı
sorulmaktadır. Olduğunu söyleyenlerden bu inançlardan kurtulması istenmektedir.
ÇKP Merkez Komitesi Parti Okulu’ndan Profesör Li Yunlong’a göre, “parti
üyelerinin herhangi bir dine girmeleri yasaklanmıştır. Parti üyesi olmak için
temel şart, komünizme ve ateizme inanmaktır.”[10] Nihayet bir dine girme
arzusunda olmayı yasaklayan ve kendisini alenen ateist ilân eden bir komünist
partimiz var artık.
Oysa gene de ortada Çin’e
has bir sapma yaşanmaktadır. Bir insan partiye girerken ateist olmak zorundadır
ama çok azı sonradan dindarlaşmaktadır, en azından bu inançlarını mütevazı
ölçülerde muhafaza etmekte, resmen kabul edilmiş kimi yollardan uygulama imkânı
bulmaktadır.
Roland Boer
1 Mayıs 2015
1 Mayıs 2015
Dipnotlar
[1] ‘Record of Marx’s Interview with The World
Correspondent’, 1871, MECW 22, s.
605.
[2] Marx, ‘Remarks on the Programme and Rules of
the International Alliance of Socialist Democracy’, 1868, MECW 21, s. 208.
[3] Engels, ‘Account of Engels’s Speech on
Mazzini’s Attitude Towards the International’, 1871, MECW, s. 608.
[4] Engels, ‘Engels to Eduard Bernstein in
Zurich’, Londra, Temmuz 1884. 1884, MECW
47, s. 173.
[5] Sozialdemokratische
Partei Deutschlands, Erfurt Program. In German History in Documents and Images:
Wilhelmine Germany and the First World War, 1890–1918. PDF
[6] Rosa Luxemburg, Rosa Luxemburg Speaks, ed. Mary-Alice Walters, New York:
Pathfinder, 1970, p. 132. [Türkçe Çevirisi: İştirakî dergisi, Sayı: 5-6, s.
53, Çev.: Fatma Büşra Helvacıoğlu.]
[7] Lenin, ‘The Attitude of the Workers’ Party
towards Religion’, Collected Works 15,
s. 404.
[8] Lenin, ‘Does the Jewish Proletariat Need an
“Independent Political Party”?’ 1993, Collected
Works 6, s. 331.
[9] Bkz.: cuba.dk.
[10] "Zhejiang CPC bans", 2 Şubat 2015, en.people.cn.
0 Yorum:
Yorum Gönder