02 Ağustos 2014

,

İsrail ve Direniş


İsrail ile Direniş arasındaki benzerlikler ve karşıtlıklar üzerine kimi ön gözlemler:

(1)

İsrail, Lübnan ve Filistin’deki Direniş hareketi ile kimi önemli benzerlikler taşımaktadır:

(a) Siyonist politik askerî aygıt, %86-91 arasında değişen organik bir halk desteğine sahiptir (Hizbullah’a yönelik Şii desteği de aynı oranlardadır, kimi raporlara göre, Filistin’de de Hamas’a yönelik destek benzeri yüksek rakamlara sahiptir.). Tıpkı direniş kültürünün Lübnanlıları ve Filistinlileri karakterize ettiği gibi, saldırganlık ve işgal kültürü de İsraillilerin ezici bir çoğunluğunu simgeleyen ana unsurdur. İsrailliler, kendi devletlerinin askerî ve politik liderlerinin eylemlerini yansıtmakta ve desteklemektedirler. Bu, kültürel manada aşırı bir genelleme değil, Twitter, Facebook ve Instagram üzerinden Filistinli sivillere yönelik İsrailli gençlerin, ergenlerin ve diğer sosyal medya kullanıcılarının sergiledikleri insanı sarsan ahlâkî bozukluğa dayanan bir gözlemdir. Bu konuya dair tonla örnek verilebilir, alternatif medya bu tip numunelere çokça yer vermektedir.

(b) Hizbullah’ı veya Hamas’ı /İslamî Cihad’ı askerî kanatları olan bir politik hareket olarak nitelemek yanlıştır, esasında bu örgütler politik kanatları olan askerî/direniş hareketleridir. Aynı şekilde, İsrail’in ordusu olan bir devlet olduğunu söylemek de hatalıdır. Oysa o, Nasrallah’ın da birçok kez söylediği gibi, politik ve sivil kanatları olan askerî bir üstür. İsrail devletinin yegâne amacı, İsrail’in yayılmacı amaçlarına hizmet etmektir; aynı şekilde Hizbullah ve Hamas tarafından kurulmuş politik partiler de öncelikle direnişe öncelik veren yapılardır. Bu, sık sık kurmaya mecbur edildikleri ittifakların ve birlik hükümetlerinin de örneklediği bir husustur.

(2)

Hamas’a diz çöktürmek amacıyla baskı uygulama, direnişe verilen halk desteğini zayıflatma noktasında İsrail tarafından devreye sokulan soykırım amaçlı savaş politikasının aksine, İzzeddin Kassam Tugayları’nın askerî stratejisinin amacı, komutanı Muhammed Deif’in de ifade ettiği üzere, İsrail Savunma Güçleri’ni hedef almak ve sivilleri tarafsızlaştırmak suretiyle İsrail’e baskı uygulamaktır. Deif’in ifadesiyle, “hareket, civar köylerdeki sivillere saldırmak yerine, İsrail askerleriyle çatışıp seçkin askerlerini öldürmeyi tercih etmektedir.” Bunun kanıtı da ölü sayısıdır (60 ilâ 80 İsrail askerine karşılık 2 sivil öldürülmüştür). Birçok rapora göre, Demir Kubbe füzelere mani olamamıştır. Reuters’in haberine göre, “Demir Kubbe, fırlatılan füzelerin ancak yaklaşık yüzde beşine, savaş başlığını devre dışı bırakmak suretiyle, yeterli zararı verebilmiştir. Kalan yüzde 95’te ise, önleyici, ya füzeleri tümüyle kaçırmış ya da mühimmata hafif zarar verebilmiş, bu da füzelerin sağlam savaş başlığı yere indiğinde etkin olabilmiştir.” Bu da çok sayıda İsrailli sivilin yere göğe sığdırılamayan savunma zırhına rağmen, füzelerden kaçtığı anlamına gelir. Hamas’ın füzelerinin amacı, çok sayıda sivili öldürmek değil, sivilleri sığınaklara kaçmaya zorlamak, ekonomiyi felç etmek, havalimanını kuşatmak vb. suretiyle, bir tür psikolojik savaş formu olarak iş görmektir. Aynı şekilde İsrail istihbaratının da kabul ettiği biçimiyle, saldırı tünelleri, sivilleri değil, askerleri hedef almaktadır. Sınırda dokuz tünel tespit edilmiş, hiçbirisinin sivillerin yaşadığı mahallere uzanmadığı anlaşılmıştır: İstihbaratçı, konuyla ilgili şunu söylemektedir: “Oysa 500 metre daha kazıp kibbutz’un içine girebilirlerdi? Bunu neden yapmamışlar ki?”

Emel Saed Gureyb

0 Yorum: