04 Ağustos 2014

,

IŞİD İsrail'le Neden Savaşmaz?


İsrail’in Gazze’ye yönelik acımasız saldırıları henüz kesilmedi. Bugün itibarıyla ölü sayısı 1.600’ü geçmesine rağmen İslam Devleti (İD) ve onun yeni kurduğu “hilafet”i ne kılını kıpırdatıyor ne de onun yakın zamanda herhangi bir hamle yapması bekleniyor. Öncesinde Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) olarak bilinen İD İsrail ile neden savaşmıyor? Savaşçıları işgal altındaki Filistin sınırlarına ulaşma imkânı bulsa bir şeyler değişir mi?

İsrail’in askerî makinesi Gazze’de halkı kıyımdan geçirdiği günlerde, “İslam hilafeti” ilânına dair haberin kimi cihadcılar arasında büyük bir coşkuya yol açtığı koşullarda, İsrail içine füze fırlatan, yüzleri maskeli şahısları gösteren bir video yüklendi internete ve bu eylem İD’e maledildi. Birçokları bunu Müslüman halifenin Gazze halkının yardım çığlıklarına cevap verdiği şeklinde yorumlayıp sevinç naraları attı, hatta kimileri “hilafet”in Kudüs’ü kurtarmasına ramak kaldığına bile inandı. Ama bu coşkunluk hâli fazla sürmedi.

Videonun 2012’de çekildiği, Mücahidlerin Şura Konseyi olarak bilinen bir militan grup tarafından kaydedildiği ve kasten İD’e maledildiği kısa sürede anlaşıldı. Tercumanu’l-Asawirti gibi İD’e bağlı sosyal medya eylemcileri de kendi gruplarına maledilen videonun hakikiliğini sorgulama konusunda epey cevval davrandılar.

Ahbar, Lübnan, Suriye ve Irak’taki İD destekçilerine şu türden sorular soruyor: İD, Filistin’de yaşananlara neden mesafeli? Gazze halkı Müslüman değil mi? Bu yaklaşım, İsrail’in gönlünü almakla mı ilgili, yoksa bu eylemsizlik konusunda tek suçlanması gereken coğrafya mı?

Kendisini Müslümanların halifesi ilân etmesi ardından yaptığı bir konuşmada İD lideri Ebubekir Bağdadî, Filistin’e yönelik terörden, en genel manada, tüm dünyada Müslümanların yüzleştikleri terörden bahsederken, laf arasında değinip geçti.

Ondan önce de, merhum El-Kaide lideri Usame bin Ladin döneminde de cihadcıların Filistin’e yönelik tavrı, tartışmalıydı. Bu cihadcılar, Filistin’i cihadın bir sahası olarak neden ilân etmezler?

Aslına bakılırsa, küresel cihadcılığın lideri Şeyh Eymen Zevahirî ilginç bir konuma sahipti. O, meseleye öncelikler açısından yaklaşıyor, konuyu “Darül küfr ve Darül İslam” temelinde ele alıyordu. Zevahirî’ye göre, Filistin’de savaşmak, bu ülkenin Darül İslam olması temelinde gerçekleşmeliydi, yani Filistin’i özgürleştirmek her Müslüman’ın göreviydi. 2007’deki “İslam ile küfür arasındaki ihtilafla ilgili hakikatler” başlıklı konuşmasında bunu söylüyordu. Ama buna rağmen Filistin, birçok cihadcı için öncelikler listesinin en altında yer aldı.

Zahirde, selefi cihadcılığa bağlı olanlar, “Şiilerin Yahudilerden daha tehlikeli olduğuna” inanıyorlar. Batında ise, Filistin’i özgürleştirmenin, öncesinde Filistin’i çevreleyen ülkelerde hilafet kurulmadan mevzubahis olamayacağını düşünüyorlar.

İD’e bağlı kaynakların Ahbar’a ilettiğine göre, “Filistin’i özgürleştirecek son savaşa hilafet öncülük edecek, bu savaş, Hz. Muhammed’in Hadisleri temelinde, Levant (Suriye) ve Irak’ta hilafetin kurulmasından sonra verilecek. Hilafet askerlerinin gerekli aşamaları atlayıp Filistin’de Yahudiler’le savaşmayı ne kadar arzuladıklarını bir Allah bilir ama zamanı gelmeden bir şeyi yapmak için acele edenler, münkir olup cezalandırılırlar.”

Suriye’nin Rakka şehrindeki kaynaklar, bu gerekli aşamaları şu şekilde sıralıyorlar: “Önce Bağdat kurtarılacak, sonra Şam’a ilerlenecek ve tüm Levant kurtarılacak, ardından da Filistin.”

Şu da İD askerlerinin uyduğu ilke: “Yakındaki mürtedlerle savaşmak, uzaktaki kâfirlerle savaşmaktan daha önemlidir.” Bu ilkeyi meşrulaştırmak için İD askerleri, Hz. Ebubekir’in (Peygamber’in vefatı sonrası dini terk eden Müslümanlara karşı) başlattığı Ridde Savaşları’na dayanıyorlar, bu yaklaşım uyarınca, kâfirlerle savaşmak Müslüman fetihlerinin önüne konuluyor.

İD savaşçılarına göre, halifeye biat etmeyen tüm İslam mezhepleri mensupları ya mürted ya da mülhid. Bu insanlara karşı savaşılmalı, bunlar öldürülmeli, tövbe etmeye zorlanmalı, bu insanların hak yola girmelerine izin verilmeli ya da mürtetlere özgü nizamdan kurtarılmalıdır. Bir cihadcı, bu yaklaşıma bir de şunu ekliyor: “Biz, insanların geçici heveslerini değil, şeriatı takip eden bu yolun müritleriyiz.” Buna bir de şu sözü ekliyor: “Peygamber, Benu Kureyzalı Yahudilerle savaşmadan önce Kureyş Kabilesi’yle savaştı.”

Bu şeriat temelli argümanlar sahadaki gerçeklikle de “destekleniyor.” Bir cihadcının ifadesiyle, “Doğrudan sınır olmaksızın İsrail’e karşı savaş açmak imkânsız.” Ardından da aynı kişi alaycı bir ifadeyle şunu söylüyor: “İD henüz İsrail’e çok uzak. Eğer o Ürdün ve güney Suriye’ye (Golan ve Kuneytra’ya) ulaşırsa, her şey çok farklı olur. Şurası kesin ki mücahidler İsrail’i havadan bombalayamazlar.”

Cihadcılar, vizyonlarını “Suriye, Lübnan, Mısır ve Ürdün’ün İsrail ile işbirliği içerisinde olduğuna dair” algıya dayandırıyorlar ve yapacakları herhangi bir saldırının güvenlik adına “putperest” rejimler dedikleri güçler tarafından durdurulacağını söylüyorlar. Bir cihadcı şu tarz bir fikir yürütüyor: “İsrail’e bitişik olan ülkeler ona tek bir kurşun sıkmadıklarından, bu, onların İsrail’le çatışmak istemediğini gösterir. Kendi egemenlik alanlarını İsrail’e saldırmak için kullanmaya çalışmaları, doğalında, bu rejimlerle çatışma içine girmeyi ifade edecektir. Bu yüzden biz İsrail’e saldırmak için ilkin bu ülkeleri temizliyoruz.”

İD bağlantılı cihadcılar son olarak şunu söylüyorlar:

“Arap ülkelerinin ve Arap gruplarının İsrail’e düşmanlıklarının eylemde bir karşılığı yok, hepsi lafta, yani sadece siyaset ve sloganlar düzeyinde. Durum böyle oldukça harekete geçmek isteyecek herhangi bir grup kendi rejimiyle çatışma içine girecektir.”

Bu tespiti desteklemek için cihadcılar, El-Kaide’ye bağlı Abdullah Azzam Tugayları’nın Güney Lübnan dışında yürüttükleri operasyonları ve İsrail’e füze attıktan sonra grup üyelerinin ezilmesini örnek veriyorlar. Bu sebeple söz konusu cihadcılar, önceliğin kendi “devlet”lerini tedricen genişletmek olduğuna inanıyorlar ve bunun dışındaki her şeyin manasız ve mantıksız olduğunu düşünüyorlar.

İntihar eylemleri ile ilgili olaraksa cihadcılar, “bu tip bir eylem masadadır ama onun için vakit henüz gelmemiştir.” diyorlar.

Rıdvan Murtaza

0 Yorum: