22 Ocak 2012

, ,

Mustafa Suphi Komintern Kongresi'nde

Mustafa Suphi'nin Komintern'in I. Kongresi'nde Yaptığı Konuşma

Burada, Moskova’da, tüm dünyanın geleceğini değiştirecek büyük III. Enternasyonal’in merkezinde, proletarya, mazlum Türk köylüsü ve emekçi sınıfı adına, kapitalizmin, Batı’nın hırçın uygarlığının yırtıcı pençesinde can çekişen, birçok benzeri gibi emperyalizmin zulmünde inleyen bu mazlum halk adına, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik uğruna konuşmak ne mutluluk… Gerçekten, diğer ülkelerdeki gibi Türkiye’de de padişahların barbarlıklarına, kalleşliklerine, işledikleri cinayetlere son verilmelidir. Dökülen kanlar yalnız Ermenilerin değil, Türk fukarasının, emekçisinin, köylüsünün de kanıdır. Bu barbarlıklara başvuran mazlum halk kitleleri değil, Türk paşa ve padişahlarıdır. Yoldaşlar, Rusya’da bulunan Türk emekçi ve köylü temsilcileri, Ekim Devrimi sonrasında sermayeye karşı çıkmaya ve her şeyden önce yöneticilerin başvurdukları barbarlıkları sona erdirmeye karar verdiler.
Geçen sene Türk generalleri Türk ordusunu Hazar Denizi kıyılarını, İran’ı ve Türkistan’ı işgale göndermeye kalkıştıklarında, Moskova’da, bütün dünyaya mutluluk vaaddeden devrimin merkezinde Türk devrimcileri, cesaretle Türk bayrağını yükselterek, Türk generallerinin maceraperest özlemlerine karşı koydular. Moskova’da Türk Elçiliği sesimizi duymazlıktan geldi. Rus Cumhuriyeti hükümetine sürekli nota gönderilerek hemen sınır dışı edilmemiz istendi. Aynı zamanda Taşkent, Örenşehir ve Kazak Müslüman halkları arasında bizlere karşı propagandaya girişilerek, bütün güçleriyle çalışmalarımızı engellemeye çalıştılar.
Burjuva gazetelerinin sütunlarında bizlere karşı şöyle sorular yöneltildi: “Müslüman dünya Türk ordusunun Asya içerilerindeki zaferini kutlarken Türk-Tatar ulusunun en kutsal duygularına ve dinine karşı gelen bu insanlar kim? Bu kişiler hangi dine mensup, milliyetleri nedir?” Ve elçilik bu uhrevî sorularla bütün Doğu Müslüman dünyasının kafasını karıştırmaya çalışırken biz, Türk komünistleri, bütün yeryüzünün vatanımız, insanlığın ulusumuz olduğunu açıkça belirttik. Böylece, devrimin kızıl bayrağını cesurca kaldırarak Türk emperyalizminin çevresinde toplanmış bu tür insanlara, bu tür akımlara karşı koymaya karar verdik. Fikirlerimizin gerçekleşmesi uğrunda zaman zaman durakladık. Fakat bugün bütün Doğu bizimle beraberdir. Yoldaşlar, İngiliz-Fransız hayasızları Türk emperyalistleri ile birlikte İstanbul’u işgal edince bizlere karşı yöneltilen bütün iftiralar kesildi ve mazlum fakir halk için Büyük Rus Devrimi’nden daha iyi bir yandaş olmadığı açıkça ortaya çıktı.
Daha 1908’de Türk gençliğinin bir kısmı, halkın kurtuluşunun ancak toplumsal devrimle gerçekleşebileceğini anlamıştır. Fakat o dönemde sosyalist gayretler bastırıldı. Unutlmaz Jaurès’in gür sesi, mazlum halkın savunusunda çölde bir çığlık olarak kaldı. Ve yalnız Jaurès’in dostları onun başlattığı işten geri dönmediler ve bugün burada, Rusya’da, devrimci Türk ocağını örgütlediler. Doğu’da ekonomik ve toplumsal dönüşümlerin bütün dünya toplumsal devrimiyle gerçekleşebileceği inancı, büyük Ekim hareketi sonrasında daha da güç kazandı.
Bugün Türk proletaryası ve aydınlarının inancını gösterecek ilginç bir örnek vereceğim: Ekim Devrimi sonrasında İstanbul Üniversitesi’nde Türk gençliği Nobel Ödülü’nün kime gerilmesi gerektiği sorusuyla karşılaştıklarında Türk profesörlerin baskısına rağmen, ödülün Yoldaş Lenin’e verilmesini önerdi. Ve bu bir kere daha Doğu’da toplumsal devrim fikirlerinin güç kazandığını ispatlamıştır. Büyük rehber Yoldaş Lenin, fikirleriyle, özlemleriyle, eylemleriyle bütün devrimci dünyayı temsil ediyordu ve Türk gençliği, yaptığı seçimle bu dünyaya olan içten bağlılığını gösterdi.
Türk halkının Rus Devrimi’ne olan sempatisi üzerine daha fazla konuşmayı gerekli görmüyorum. Fakat dünya toplumsal devrimi uğruna bu kadar kurban veren Rus toplumsal devrim kahramanları bilsinler ki savaş alanında yalnız değiller ve bütün aydınlarıyla birlikte Türk proletarya kitleleri onlarla beraberdir ve kalpleri onlarla birlikte çarpar.
Bu kahramanlar güvensinler ki güney güneşi altında Türk proletaryasının büyük kıyamı olgunlaşıyor, güçleniyor ve Rus yoldaşlarıyla birlikte savaş çağrısını bekliyor.
Yoldaşlar, bunu sizlere Yakın Doğu’da Türk halkı arasında, Rus Devrimi’ni bütün kalpleriyle destekleyen gerçek devrimcilerin bulunduğunu göstermek için söyledim. Bugün Doğu’daki hareketle tüm dünya devrimi ilişkisindeki temel çizgiyi vurgulamak isterim. Şuna içtenlikle inanıyorum ki Doğu’daki devrim Batı’daki devrime yakından bağlıdır. Rus Devrimi saflarında çalışan biz Türk devrimcileri eminiz ki Doğu Devrimi, yalnız Doğu’nun Avrupa emperyalizminden kurtuluşu için değil, Rus Devrimi’nin savunusu için de gereklidir.
Yoldaşlar, bilindiği gibi, eğer Fransız-İngiliz kapitalizminin başı Avrupa’da ise gövdesi (midesi) Asya’nın geniş alanlarında bulunuyor. Ve biz Türk sosyalistleri için acil görev, Doğu’da kapitalizmin köklerini söküp atmaktır. Ancak bu yolla İngiliz-Fransız sistemini hammadde kaynaklarından yoksun kılabiliriz. Türkiye, İran, Hindistan, Çin ve diğerleri İngiliz-Fransız sanayilerine kapılarını kaparlarsa, hem Avrupa borsaları Pazar olanaklarından yoksun kalır hem de kaçınılmaz bir krize yol açılmış olur ve bunun sonucu hâkimiyet proletaryanın eline geçer ve sosyalist düzen kurulur. Bu, ancak İngiliz-Fransız emperyalizmine karşı Doğu halklarının kıyamıyla, devrimci hareketlerin teşvikiyle gerçekleştirilebilir. Peki ama Doğu’ya devrim nasıl götürülür?
Ben, Doğu sorununun görüşüldüğü, Doğu halklarının mistik yaşamlarının konuşulduğu, bu halklar üzerine derinlemesine bilgi edinme isteklerinin ortaya konulduğu birçok toplantıda bulundum. Doğu çalışmaları, Çarlık Rejimi döneminde daha yürütülüyordu. O vakitler bu çalışmalar bu halkların en iyi sömürü biçimini bulma amacına yönelikti. Bugün ise bu mesele, mazlum Doğu’nun kurtarılması için görüşülüyor. Doğu’yu öğrenirken, silâha sıkıca sarılmaya cesaret etmeli ve amacımızı yani Doğu’da devrim ocaklarını teşkilâtlandırmayı gözden uzak tutmamalıyız. Avrupa sermayesine karşı Doğu halklarının kıyamı, Rus Devrimi için olduğu kadar bugün bütün ülkelerin proletaryalarına varlığıyla güç veren genç Alman Devrimi için de gereklidir. Bugün Alman Devrimi, İngiliz-Amerikan baskısının sürekli tehdidi altında bulunuyor ve bizden, Doğu’dan yardım istiyor.
Bu nedenle III. Enternasyonal’in bundan sonraki görevi, Doğu halkları arasında devrim ocakları kurmak olmalıdır.
Güçlü genç Rus Kızılordusu saflarında savaşçı-devrimci Türk örgütünün hücreleri kurulmakta ve güçlenmektedir. Bugün Rusya’nın birçok cephesinde Sovyet iktidarının savunusu için savaşan binlerce Türk kızıl muhafız faal görev almıştır.
Coğrafî konumu nedeniyle Asya ile Avrupa’yı birleştiren Türkiye, kapitalizmin doğrudan zulmü altında kalmış ve bu, gelecek dünya devrim hareketinde şerefli bir görev üstlenmesini kaçınılmaz kılmıştır.
Eminiz ki Türk proletaryası, dünya sosyalist devriminin savunusuna ve gelişimine tüm gücüyle katılacaktır.
[Kaynak: Mete Tunçay, Türkiye’de Sol Akımlar I, Bilgi Yayınevi, Mayıs 1978, 199-202.]

0 Yorum: